Bir arada yaşamak zorunda mıyız?

0

Hamaset her zaman satar. Zincirleri koparan, esaret tanımaz kahraman ırk sloganları kitleleri her zaman coşturmayı başarabilmiştir. Geceden sabaha can ve mal güvenliği sağlanmış bir diyar kurmaya yeterli midir bu?

Yeterli değil.

Yeterli olsaydı, kağıttan diktatörler ülkelerini kan gölüne çevirmezdi. Medeniyet çok ciddi birikim ister. Bir birinden çok farklı kesimlerin zorunlu olarak bir arada yaşadığı bir sistemin içindeyiz. Bu sistemin en baştan yanlış kurulduğu açık. Neden bir arada yaşamak zorunda olduğumuzu kimse açıklayamıyor bile. Toprak, devlet yada ırk merkeze alınarak birlikte yaşama teorilerinin iflas ettiğini insanlık çok zaman önce gördüyse de buna bir çare bulma konusunda yetersiz kaldı. Bir devlet kurup birbirinden farklı ırkları, renkleri, dinleri, ideolojileri doldurmak ve bir arada yaşamalarını zorunlu kılmak bitmek tükenmek bilmeyen sorunları beraberinde getiriyor. Birinin beyaz dediğine diğerinin siyah dediği bir ortamda iki zıt kişilik neden bir arada yaşasın ki?

Hangisinin doğru söylediği önemli değil. Önemli olan bir arada yaşamaya zorlanış.

Toplum mühendisliği ise bunun adı, evet toplum mühendisliği yapıyorum. Hergün elli tane polim çeviren toplum mühendisleri otursunlar birbirleriyle uzlaşma niyetinde olmayan kesimleri birbirinden ayırarak barışı sağlama üzerine fikir üretsinler.

İnsanlar dinlerine, ideolojilerine, ırklarına ve benzeri şeylere göre sınıflara ayrılıyorlar. Örneğin, ABD'de "Williams Enstitüsünün" 2012 yılında yaptığı araştırmaya göre Amerika halkının yüzde 2'si gay ve lezbiyen olarak tarif ediyor kendisini. Bunların büyük bir kesimi ise içinde yaşadıkları toplumda mutlu olmadıklarını belirtiyorlar. Ayrımcılığa tabi tutulduklarını, ötekileştirildiklerini iddia ediyorlar. Buna karşın bazı kesimlerde gay ve lezbiyenlerin, sayılarının çok üzerinde, medyada temsil edildikleri düşüncesi var. Yani iki kesimde de rahatsızlık söz konusu. O halde bu rahatsız iki kesimi bir arada tutup birbirine düşman edip mutsuz kılan zorunluluk nedir? Neden bir arada yaşamak zorundalar? Bir gay ve lezbiyenler şehri kurulup, bu şehirde onlardan başkasının yaşaması yasalarla engellenebilinir. Belediye başkanından, öğretmenine , polisinden doktoruna, çöpçüsüne bir gay ve lezbiyen şehrinde bu insanlar mutlu mesut yaşabilir. Hatta bir toprak parçası tahsis edilerek bir devletlerinin olması bile sağlanabilinir. Dünyanın neresinde olursa olsun kendisini gay ve lezbiyen olarak kabul eden birey bu ülkenin vatandaşlığına geçerek kendi gibi olmayanlarla birarada yaşamak zorunda kalmaz ve de tercihleri nedeniyle baskıya uğramaz.

Mesele bu kadar kolay mı?

Elbette değil. Fakat ayrıntılarda boğulmak da gerekmiyor.

Bu insanların ailesi, ve kendi gibi olmayan dostlarıyla ilişkileri nasıl dizayn edilecek? Mesela gay olmayan kardeşlerden biri diğerini ziyaret etmek isterse ne olur? İş bulmak için başka bir şehre yada ülkeye gitmek zorunda kalırsa?

Bunlar üzerinden gelinemiyecek sorunlar değil. Nasıl ki bir ülkeden başka bir ülkeye vize alarak gidiyorsak, sadece belli bir süre kalabiliyorsak, aynı prosedür burda da uygulanabilinir. Birbirlerinden farklı kesimlerin, "çalışma sistemi" bu göz önüne alınarak dizayn edilebilinir.

Verdiğim bu örneği tüm farklı kesimlere uygulayarak daha barışçı bir dünyaya sahip olabiliriz. Birbirlerinden nefret ederek ve çatışarak bir arada yaşamaktansa birbirinden ayrı şekilde barış içinde yaşamak daha mantıklı. Bu şekilde herkes başkasının tercihine saygı duymayı da öğrenir. "Beğenmediğin yerde yaşamak zorunda değilsin, senin istek ve zevklerine göre dizayn edilmis bir toprak parçası var ve gitmen için her imkan sağlanmış durumda." ( Arjantin'de, kendisi gibi düşünen, giyinen, yaşayan insanların yanına göç etmek isteyen biri için yolculuk masraflarının bile o devlet tarafından ödendiği bir düzenleme yapılabilinir.) "Lütfen git ve orda mesut ol! Ne zaman buraları ziyaret etmek istersen gelebilirsin, fakat fazla kalmamak şartıyla, çünkü ait olduğun yerde olman herkes için en iyi olanı."

Devleti ırklara göre dizayn etmek iflas etmiş bir proje olarak duruyor önümüzde. Türk ırkçılığı üzerine bir devlet kurdunuz, ilk dininiz olan paganizmi de benimsediniz….. Müslüman olan, hiristiyan olan, yahudi olan, ateist olan Türkü ne yapacaksınız? Eğitim sistemi ile değiştirmek istediniz fakat olmuyor. Kötü bir düşünce olduğu şüphe götürmeyecek bir denemeydi. Aynısı İngiltere için de geçerli, Fransa için de. Evet Norveç'te kişi başına düşen milli gelir 60 bin dolar olabilir. Nefretler, korkular parayla satın alınmış, bastırılmış olabilir. Peki yarın için garantimiz ne? 2030 yılında kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolara düşerse ne olur? Olacağı söyliyeyim size; Turkiye'de olduğu gibi süresiz çatısma olur, yollara hendek kazılır, bastığın taşın altında mayın olup olmadığı kaygısıyla yürürsün. Bu söylediklerim kurulması düşünülen Kürdistan içinde geçerli. Birbiri gibi düşünmeyen milyonlarca Kürdü bir araya getirip devlet kurmak çokta akıllıca bir davranış gibi gelmiyor bana. Insanlar ırklarına göre değil yaşam biçimlerine ve inandıkları şeylere göre ayrılmalı. Dünya haritasını önümüze serip, cetvelle çizip ülkeler kurmalıyız, birbiri gibi olan insanların yaşadığı ülkeler.. Bu anlamda 5 ayrı Kürdistan, 10 ayrı Türkiye kurulabilir. 20 çeşit müslüman, 30 çeşit hiristiyan, 40 çeşit yahudi devletimiz olabilir. Bir Alevi devleti olsun isterim mesela… Bir gay, lezbiyen devleti olsun. ( Gaylerle lezbiyenler anlaşabilir mi? o konuda süpheliyim, gerekirse onlar da iki ayrı devlete ayrılır.)

Peki Cengiz hanlar, Hitlerler ne olacak?

Moğol hükümdarı Cengiz han bir dünya imparatorluğu peşindeydi. Adolf Hitler üstün ırk olduğuna inandığı Almanların tüm dünyaya hükümdar olması için hayatını feda etti.

Yeni bir Cengiz, yeni bir Hitler çıkmayacağına garanti verebilir miyiz?

Bunun garantisi yok. Birbirine benzemeyenleri ayrıştırsak da, bunlardan bazıları teknolojide daha ileri gidip diğerlerine üstünlük sağlayabilir. Bu teknolojilerini diğer devletlere de verip sonuç olarak hepimizin birleştiği insanlığın hizmetine sunması mümkünken, üstün insan hayallari kurup, diğer devletlere saldırıp, onları kurduğu imparatorluğun bünyesine zorla sokabilir. Bu tehlikenin herzaman var olacağını bilerek bugün Birleşmiş Milletler teşkilatına benzer bir teşkilatı tesis edip bu tehlikenin bertaraf edilmesi sağlanabilinir. Zor işler, fakat bugün içinde olduğumuz durumdan daha zor değil.

Bu fikirler uçuk mu geldi? Gerçekleştirilmesi mümkün olmayan ütopyalar gibi mi geldi size? O halde birlikte yaşama sanatını öğrenmek zorundasınız. Başkasının ideolojisine, ırkına, dinine, rengine, tercihine küfretmeyi terk edeceksiniz. Sen ne başkasından çok akıllısın, ne de salak. Başkasından ne çok değerlisin, ne de değersiz. Nefret suçu işlemeye son verip, insan olmayı öğreneceksin. Başka yolu yok dostum. Her nefret suçu döner gelir seni bulur. Bumerang gibi...

Söylenmese eksik kalırdı.

"A rast, tişta ku mirov zêdetir diêşîne; ne mirad di ber de man e. Hebe ku gengazîya jiyînê, ne jiyandina bextewarîyên me ne."

"Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıklığı değil. Yaşanmaşı mümkünken, yaşamadığımız mutluluklardır." -Dostoyevsky-