Rahmetli büyük dedem birçok medresede ders almış, devrin alimlerinin rahle-i tedrisinden geçmiş ve icazet aldıktan sonra ders vermeye başlamış kıymetli bir alimdi. Yaşı kemale erene dek birçok şehirde dersler veren, ahir ömründe ise köyüne dönen büyük dedem, köylülerin tarifi ile "derin bir hoca" idi. Çocukluğumun ilk hatıralarında sürekli kitaplarla meşgul olan ve yanına her gittiğimde karalamam için elime kağıt- kalem tutuşturan biri olarak yer tutan dedemin simsiyah kaplı kitaplardan oluşan büyük kütüphanesi de hafızama kazınan en net tablolardan biriydi.
Lakin vefatından sonra onun geniş kütüphanesi çocuklarının elinde ziyan olmuş… Kitapların içinde define haaritası olabileceğini düşünen ya da hangi kitabın ne kadara satılabileceğini hesap eden çocuklar, kütüphaneyi mal bulmuş mağribi gibi yağmalamışlar. Mirasta adaleti temin etmeye çalışan varisler, kitapları tek tek paylaşma yoluna gidince İhya-i Ulumiddin'in birinci cildi babannemde, ikinci cildi kardeşinde, üçüncü cildi diğer kardeşinde kalmış. Taksimatın tamamı bu esasa göre yapıldığından neredeyse bütün kitaplar, bedeninin parçaları farklı noktalara gömülen birer cesede dönmüş.
Eski yazıyı okuyabilir hale geldiğimde önce büyük dedemden babaanneme kalan kitapları okumaya başladım. Bu sayede birçok kitabın ilk baskısına dokunma ve el yazması kitapları okuma şansını buldum. Babaannemdeki kitapları bitirdikten sonra o kütüphanede hangi kitapların olduğunu bulmak ve tamamının bir listesini yapmak için babaannemin kardeşlerini ve onların varislerini ziyaret etmeye başladım. Hepsine o büyük kütüphanede hangi kitapların olduğunu tespit edebilmek ve eğer işime yarayan kitaplar varsa onları da okuyabilmek için böyle bir çalışmaya girdiğimi söyledim. Ve bu ziyaretlerin birinde aklımdan hiç çıkmayacak ilginç bir hadiseye şahitlik yaptım.
Varislerden birini ziyaretimde, "hangi nedenle olursa olsun hiçbir şekilde kitaplara dokunamayacağım" söylenince epey şaşırdım. Bu katı yasağın sebebi ise yasağın kendisinden daha şaşırtıcıydı. 17 Ağustos depreminde evlerinin zarara uğramamasını kitapların raflardaki varlığına bağlayan varis, "Bizi bu kitaplar kurtardı" diyordu. Biz kitaba, kağıda ve hatta harflere hürmet eden bir geleneğin mirasçılarıydık ama sırf eski yazıyla yazıldığı için bütün kitaplara da kutsallık atfetmezdik. Varisin "Bizi bu kitaplar kurtardı" derken işaret ettiği kitabı hızlıca alıverdim. Yorgun kapağını kaldırdım ve kitabın adını okudum: "Bir Çalgıcının Seyahati" Kendilerini depremden koruduğuna inandığı kitabın bir roman olduğunu öğrenince şaşıran ve "derin bir hoca" olan büyük dedenin roman okumasına hiç anlam veremeyen varis, kütüphaneyi incelememe izin verdi. Ben de elimdeki kalın ve yorgun kitapla başladım.
"Bir Çalgıcının Seyahati" yazarı bilinmeyen bir Alman çocuk/gençlik hikayesi olarak tanımlanıyor. Elimdeki nüsha, 1926 yılında İkbal Kütüphanesi sahibi Hüseyin tarafından neşredilmiş. Almancadan Türkçeye Mehmet Tevfik'in çevirdiği kitabın üçüncü baskısı, 58 farklı resimle süslenmiş en nadide baskısı. 830 sayfalık bu roman Alfred Müller adlı bir gencin macerasını hikaye ediyor. Baba evinden ilk kez ayrılan ve yanında yalnızca kemanı bulunan Müller'e yolda Şüller'in de refakat etmesiyle iki kafadar, okuyucuyu sürükleyen bir maceranın kapılarını aralıyor. İlk baskısı 1907 yılında yapılan bu kitap okur tarafından pek sevilmiş ve çok okunmuş. Osmanlı okuru tarafından beğenilen kitap 1945 yılında Latin harfleriyle de basılmış ve ardından birçok yayınevi tarafından tekrar yayımlanmış. Hatta 1962 yılında romandaki hikaye esas alınarak fakat Türkiye'ye uyarlanarak bir senaryo yazılmış ve "İki Çalgıcının Seyahati" adıyla bu hikayenin filmi çekilmiş. Süreyya Duru'nun yönettiği filmde Ahmet Tarık Tekçe ve Sami Hazinses başrolleri paylaşmış.
Kitabın asıl merak uyandıran tarafı ise anonim denilen bu eserin Almanca aslının bulunamaması ve bu kitabın, tercüme eserlerin pek rağbet gördüğü dönemde, kendini mütercim olarak duyuran Mehmet Tevfik tarafından kaleme alındığına dair kuvvetli rivayetlerin bulunması...
Ara sıra, koynunda nice esrarengiz kitabı saklayan dedemin geniş kütüphanesinden ilginç kitapları tanıtmaya devam etmek istiyorum.