Dış politikada fırtınalı bir haftayı geride bırakıyoruz. Küresel dengeleri sarsan açıklamalar, başkentlerin nabzını hızlandıran temaslar ve bölgemizi doğrudan etkileyen gelişmeler peş peşe yaşanıyor. Genelde bu köşede kendimizce önemli gördüğümüz bir konuyu seçer değerlendiririz. Ancak bu hafta dış politikayı bir kenara bırakıp daha sessiz ama toplumu çok daha derinden yaralayan uyuşturucu tehdidini ele almak istedim. Zira ‘’dış politikanın gücü, içten geçtiğini’’ daha önce yazmıştık.
Ne yazık ki ülkemizde, uyuşturucu belası, sokaklarımızı, okullarımızı, ailelerimizi ve bu milletin en kıymetli hazinesi olan gençlerimizi tehdit etmektedir. Dış politikayı bekletebiliriz ama bu toplumsal yarayı bekletemeyiz. Bu yazı, 19-11-2025’te ‘’Bir çekimlik yıkım’’ başlıklı yazımızın bir devamıdır. Ne yazık ki ilk yazımız, ‘’Düşünce Mektebi’’ ve ‘’Haksöz’’ sitelerinin dışında, medyamızın dikkatini çekmedi.
Hâlbuki uyuşturucu belası, en az terör örgütü kadar büyük bir sorundur ve medyanın temel görevi, toplumun sorunlarını gündeme getirmek, toplumda farkındalık bilincinin gelişmesine katkı sağlamaktır. Yanlışın karşısında durarak, toplumsal vicdanın sesi olmaktır. Medya, halkın temel sorunlarını yöneticilere ulaştıran köprü işlevini görür. Gönül isterdiki birçok yazar bu sorunu yazsın, gündeme getirsin.
Bu konuyla ilgili ilk yazımızın son pragrafında ‘’ Burada ailelerin yaşadığı drama dikkat çekmeye çalıştık ama bu işin bir de güvenlik boyutu var’’ demiştik. O, yazımızın üzerinden yaklaşık üç hafta geçtikten sonra, 8 Aralık Pazartesi sabahı, Emniyet ekipleri Çekmeköy’de bir eve narkotik operasyon düzenledi. Gençlerimizi zehirleyen uyuşturucu teröristler, polis ekiplerine ateş açtı ve ne acıdır ki Emre Albayrak adında genç bir polis kardeşimiz şehid edildi.
Bu alçakça saldırıdan sonra, ''Şehid Emre Albayrak Operasyonu'' adını taşıyan büyük bir operasyon başlatılmalıdır. Bu ülkede uyuşturucu teröristlerin, köklerinin kazınması için bir milat olmasını bekliyoruz. Uyuşturucu teröristlerinin dış bağlantıları mutlaka araştırmalıdır. Zira yuşturucu, jeopolitik, ekonomik boyutunun yanı sıra terörün finasmanı için kullanılıyor. Yani uyuşturucu terörü, küresel güç mücadeleleri ile iç içe geçmiş çok katmanlı bir sorundur.
Uyuşturucu ticareti bugün Asya’dan Latin Amerika’ya, Balkanlar’dan Afrika’ya uzanan devasa bir tedarik zinciri hâline gelmiş durumdadır. Birçok terör örgütü uyuşturucuyu, savaş ekonomisinin temel kaynağı olarak kullanıyor. Bu yapıların bazıları ham maddeyi koruyor, bazıları üretimi yapıyor, bazıları ise, nakliye veya pazarı kontrol ediyor.
Uyuşturucu ticareti, terörle birleştiğinde ortaya uluslararası güvenliği tehdit eden bir finans ağı çıkıyor. Uyuşturucu ticaretinin yıllık hacmi 400 ile 600 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Hatta bazı ülkelerde uyuşturucu parası ekonominin ‘’gizli can simidi’’ gibi kullanıldığı biliniyor. Bu da küresel sistemin aktörleri bile uyuşturucu teröründen nemalandığını gösteriyor.
Bazı bölgelerde uyuşturucu sadece suç örgütlerinin değil, bizzat devlet içindeki karanlık yapıların eliyle yapılıyor. Özellikle bonzai gibi sentetik maddelerin Çin’de üretildiği iddia ediliyor. Hatta bazı istihbarat servislerinin rakip grupları zayıflatmak için, bu ticareti manüpüle ettiği yıllardır yazılıp çiziliyor. Yani uyuşturucu terörünün dış bağlantıları, onu küresel bir tehdit hâline getiriyor.