Fethullah Gülen, örgütünün dağılmasını önlemek için klasik taktiklerini sürdürmeye devam ediyor. FETÖ'nün en önemli özelliği, devletin desteği ile yükselişidir. İttihatçılar, Kemalistler güçlerinin zirvesindeyken toplumsal hareketlerin en güçlüsü olan İslamcıları kontrol altında tutabilmek için bu topluluğu kendi doğasının dışında fikriyatla donatma işini profesyonelce başarabilme yetisine sahip Fethullah Gülen'in tek adam olduğu, tek adamlığının tartışılmaz olduğu örgüte yol vermişti. (Günümüzde silahlı yada silahsız örgütlenmelerdeki "tek adamlık" olgusunun üzerinde yeterince düşünülmediği, konuşulmadığı kesin. 10 seçim kazanmış adamın tek adamlığını konuşmaktan fırsat olmuyorki… )
Dini ya da seküler bir çok örgütlenme ağır bir şekilde ezilmişken dinsiz devletin ya da pagan devletin dini Fethullahçılık oldu.
Fethullah Gülen tartışmasız iyi bir hatiptir.
Güzel konuşmak iyi bir meziyettir. Avukatlık bir meslek olmadan önce güzel konuşma yeteneği idi. Eski Roma'da bilgili, diplomalı olmanız gerekmiyordu birinin savunmasını üstlenmeniz için, güzel konuşma yeteneğinizin olması yeterliydi. Valiler, üç üniversite bitirmiş profesörler, generaller ilkokul mezunu emekli bir vaizin peşinden nasıl gidiyorlar diye şaşıranlar, bazı şeyleri feci şekilde ıskalıyorlar bilmenizi isterim…
Mister Gülen, iyi bir şair değildir fakat iyi şiir ezberler.
Ezberlediğini kolay kolay unutmaz.
İnsanlar nedense şiir ezberleyebilen insanların peşinden gitmeye eğilimlidir.
Bu da psikolojinin alanı…
Hele rakamları da hafızada tutabilme ve bunu bilinçüstüne çıkarmak konusunda yetenekli iseler, alın size kitleleri ardında koşturan liderler.
Bu liderlerden bazıları organiktir, bazıları ise hormonlu…
FETÖ hormonludur. Devlete hakim İttihaçılık gübresiyle boy atmıştır.
Fethullah Gülen, örgütünün dağılmasını önlemek için durmadan gördüğünü iddia ettiği rüyalalardan bahsediyor, islam tarihinden örnekler vererek didiniyor.
Bu didinmenin, gayretin başarılı olması mümkün mü?
Mümkün değil.
Siz ister dini, ister seküler örgütlenmenizi devletin o anki sahipleri üzerinden yapmışsanız, size gönülden inanmış insanlar olduğu gibi bir çok insan bu örgütün ardındaki devlet gücünün çekim kuvvetine kapılmış sa, devletin artık bu örgütün ardında olmadığı anlaşıldıktan sonra örgütünüzü ayakta tutmanız mümkün olmaktan çıkacaktır.
Bu örgütün alt kadrolarının bir üstündekilerin, –ki bunlar alt kadroların inanmışlık, adanmışlık seviyesinin çok gerisinde olup devletin gücünün dayanılmaz cazibesi ile buralara doluşmuşlardır– bugünlerde kafasında dolaşan şöyle bir düşünce var; "hocaefendi ne eder eder kuyruğu düzeltir, çünkü bugüne kadar hep düzeltti!"
İşte bu arkadaşlara burdan üzücü bir haber vereyim. Muhterem üstad hocaefendi hazretleri (ne de uzun bir sıfat) siyaseten ölü bir kişilik bugün.
Mevcut hükümet bir şekilde gitse de o siyaseten ölü biri.
Bundan sonra kim gelirse gelsin, yeni oyunda onun yeri yok.
Çünkü yüksek yerlerde "verdiğimiz görevi başaramadı" denilerek kalemi kırılan biri o.
Gladyo onu omuzlarında yük olarak görüyor artık. Hakkında kullandıkları "piece of sh…." ten bahsetmiyorum bile. Artı, ABD'nin derin devlete bulaşmamış güçlü bir kamuoyu da var ve "ABD'yi bu adam üzerinden dünyaya rezil ettiğiniz yeter" diyorlar.
Umut içinde herşeyin eskisi gibi olmasını bekleyen ve hala "orantısız bir şımarıklık" sergileyen kadrolar! üzgünüm hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Tek adam hocaefendiniz bitti, xalas, done..
Game over.
***
Emre 45 yaşına kadar oynar
Başakşehir- Club Brugge maçında Emre Belezoğlu'nun oynadığı futbolu görünce Hagi gibi bir oyuncuya 36 yaşında futbolu bıraktırılmasına üzülüyor insan.
Başakşehir'in başarısındaki en önemli isimlerden biri Emre Belezoğlu sahada futbolun gerekliliklerinin tümünü yerine getiriyor. Koşuyor, mücadele ediyor, yönetiyor. Kaptığı topu sonuna kadar sürüp gol atması mümkünken sanırım sakatlanma korkusundan topu ayağında fazla tutmadan pas vermeyi tercih ediyor. Zira rakip oyuncuların onu faulle durdurmasından başka çareleri yok. Karakter olarak epey itici biri olsa da, sahada hakemle gereksiz didişmeleri adamı hasta etse de, oynadığı futbolun hakkını veren biri o.
Türkiye A takımında olmaması büyük eksiklik.
Yaş, bir oyuncunun kadroda olup olmamasında belirleyici olmamalı. 40 yaşındaki oyuncu 20 yaşındaki oyuncudan daha iyiyse ne yapalım yani? İyi olan 17 yaşında da iyidir ve çıkar oynar.
Yetişmesini mi bekleyelim?
İyi de 20 yaşındaki bakıyorsun bugün var, yarın ortada yok.
Japon futbolcu Kazuyoshi Miura 50 yaşında ve hala profesyonel futbol oynuyor. Başarıda yaşa bakılmaz. Çok genç denilerek gözardı edilmez, yaşlı denerek gözden çıkarılmaz. Başarılı, başarılıdır. Başarı da kolay kolay elde edilmiyor malumunuz.
Umarım Emre önümüzdeki sezon futbolu bırakmaz ya da bırakmak zorunda bırakılmaz. Elimizde 10 sene daha iş yapacak bir futbolcu var.
***
Elektrikli arabalar "in", petrollü arabalar "out"
Her ne kadar günümüzde benzinle çalışan araçlara alternatif olarak ön plana çıkıyorsa da elektrikli arabaların geçmişi 1820'lere kadar gidiyor. Macar asıllı peder ve mühendis Anyos İstvan Jedlik'in yaptığı ilk elektirikli arabadan bu yana onlarca model üretildi. Fakat gidebildiği mesafenin azlığı ve istenilen hıza ulaşamaması benzinle çalışan araçlar karşısında şansını yitirmesine sebeb oldu. Ta ki petrol fiyatlarının "skyroket high" olması ve çevre kirliliğine etkisinin yüksek sesle konuşulmaya başlanması elektrikli arabaların tekrar gündemimize girmesini sağladı.
Her ne kadar petrol lobisi epey karşı çıksa da elektrikli araçlar geriye dönülmez bir aşamada şu anda.
Otomobil dünyasının devleri elektrikli araçlarda devrim niteliğinde adımlar attılar. Tasarımdan tek dolumda ulaşılabilecek mesafe için önemli olan akülerin geliştirilmesine, hızına ve konforuna kadar bir çok konuda müthiş ilerlemeler sağladılar.
Dünya genelinde satılan elektirikli araçların sayısı 2 milyonu geçti. Norveç'te mevcut araçların yüzde 5'i elektrikli. 2017'de satılan araçların yüzde 37.5'i elektirikli araçlardan oluşuyor. Norveç devlet yöneticileri hava kirliliğinin üçte birinin petrollü araçlardan salınan gazdan oluştuğunu belirtti ve 2025 yılına kadar piyasada satılan araçların tümünün "zero emission vehicles" yani elektirikli araçlar olması hedefini benimsediler. Avrupa'da bir çok ülke ve ABD de yakın gelecekte aynı hedeflere ulaşmayı planlıyor.
Sahi ne oldu Türkiye'nin elektrikli araba projesi?
Yok mu bir babayiğit henüz?
Ne babayiğitmiş arkadaş!
***
Söylenmese eksik kalırdı
"Neheqîya ku li min bûye, bi tu awayî, li kesekî mafê neheqî kirinê nade min."
"Bana yapılan haksızlık, bana hiçbir şekilde, ona haksızlık yapma hakkını vermez"
- A. Schophenhauer-