Taraf'ın ilk çıktığı zamanlardı. Darbe planlarının havalarda uçuştuğu, Ak Parti iktidarının illegal yöntemlerle devrilme senaryolarının konuşulduğu, ihtilalin an meselesi olduğu yıllardı. O dönem Taraf, öylesine cesurca manşetler atıyordu ki, bu manşetlerle toplumda inanılmaz bir sempati kazanıyordu. Belki de muhalif yanımızın, isyanımızın, darbe karşıtlığımızın ve sivil duruşumuzun günlük gazeteye yansımasıydı bizi cezbeden, bilmiyorum. Ancak, günlük gazetelerden farklı, hiç alışık olmadığımız bir üslubu vardı Taraf'ın. Darbeciliğin konuşulduğu, sivil iktidara karşı apoletli vesayetin sürekli şov yaptığı günlerde Taraf'ın attığı manşetler içimizi okşardı. Bu manşetleri "haykırışımız" olarak telakki eder ve bağrımıza basardık. Hiç unutmam, çok defa sırf başkaları da bu manşetleri görsün diye otobüste gazeteyi sonuna kadar açar, inene kadar gelen geçen yolcular baksın diye öylece açık tutardım.
Ahmet Altan da bizim için önemliydi. En azından benim gibi özgürlük, adalet ve sivilleşme mücadelesi verenler için öyleydi. Cesurca yazılar yazardı. Bu cesareti hoşumuza giderdi. Ergenekonla, Balyozla, askeri vesayetle ve kendisini sivil siyasetin üzerinde gören bütün üniformalılarla çetin bir savaş vermesi, halk tarafından işbaşına getirilmiş meşru sivil iktidarın yanında durması ve darbe ve darbeciliğe karşı etkin mücadele vermesi Ahmet Altan'ı fenomenleştiriyordu.
Uzunca zaman bu cesareti ayakta alkışladık, destekledik. Taraf'ın zor zamanlarında yanında olduk.
Ne var ki, öyle bir zaman geldi ki, bu radikalizmin altından "operasyonel bir akıl" çıktı.
Çok sonra öğrendik. Meğer askeri vesayeti tasfiye etmek isteyen yapı, bizzat bu tesfiyeden doğacak boşluğa kendisini ikamet etmek istiyormuş. Yani, Ergenekonla, Balyozla, askeri vesayetle mücadele, yeni bir vesayet odağı olmak için yapılmış. Demokrasi ve sivilleşme gibi söylemler sadece ambalajmış. Bu ambalajın içinde "yeni sürüm vesayet" varmış. Taraf da bu kirli planın medya ayağıymış. Ve ta o zamanlardan itibaren bu amaca hizmet etmek için kurulmuş.
Ahmet Altan bu planın neresinde durdu, plandan haberi var mıydı, yok muydu bilmiyorum. Bu sorunun cevabını hep bekledim. Ancak hiçbir zaman alamadım. Ta ki, bir zamanlar Ahmet Altan'ın da mücadelesini verdiği, meşru seçilmiş iktidarın illegal bir kalkışmayla iktidardan alaşağı etme amacı taşıyan Gezi Olayları sırasında, 6 Haziran 2013'te, Iskartaya Çıkmış Liberaller Kıraathanesi T24'te "No Pasadan" yazış çıkana kadar. Altan, bu yazısında suskunluğunu bozmuştu. Sokağa çıkan kitlenin başkaldırısını selamlıyor, Gezi'deki vandalizmi kutsuyordu. "Türk tarihinin en gerçek, en unutulmaz, en etkileyici halk direnişinin yaşandığını" söylüyor, "Toplumun bütün kesimlerinin, varlıklarını inkar eden, var oluş biçimlerine TOMA'ları, biber gazlarını, kasklı polisleri, vahşetleri, insafsızlıkları ve aşağılamalarıyla saldıran bir zorbalığa dur dediğini, geçiş yok dediğini ve buradan öteye gidemezsin dediğini" anlatıyordu. Gezi'yi İspanyol İç Savaşı'nın başlangıcına benzetiyor, Erdoğan-Franco analojileri yapıyordu.
Darbe girişimini selamlayan Ahmet Altan, kısa bir süre sonra yine kabuğuna çekildi.
Bu kez, Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Taraf'ta Balyoz Darbe Planları'nı deşifre ettiği tarihlerde, bu davanın sahte olduğu ile ilgili gün aşırı haber yapmış bir gazetede Kemalistlere boy verdi. Genel Yayın Yönetmeni olduğu gazetenin yaptığı haberleri aylarca yalanlamış olan Cumhuriyet Gazetesi'nde, Balyoz Davası'nı ve Balyoz Bavulcusunu savunan bir yazı kaleme aldı. Babaannem tatlı, ekşi, tuzlu yiyecekleri karıştırarak yediğimde bana hep "oğlum, sendeki mide değil, cadde" derdi. Evet, sanırım Cumhuriyet Gazetesi ve Ahmet Altan'daki de mide değil "cadde"ymiş. Mide olsa, Cumhuriyet, yıllarca Kemalizm'e vurmuş, hatta "Atakürt" yazısı bile yazmış, Balyoz Darbe Planlarını deşifre etmiş, tabiri yerindeyse "düşman" bir ismin yazısını gazetesinde yayınlar mıydı? Öte yandan Ahmet Altan'daki mide olsa, her gün Taraf'ı yalancı ilan eden Kemalist bir gazetede, Balyoz Davasını ve Balyoz Bavulcusunu savunur muydu?
Nasıl bir iştah bu?
Taraf'a veda ederken "Son Yazı" başlıklı makalesinde "her gazetede iyi yazarlar vardır ama bu gazetedeki kadar iyi, dürüst ve yürekli yazarın bir arada olduğu başka bir gazete olmadığını söylemek abartı sayılmaz. Ve tabii benim çocuklarım. Onlara çocuklarım dediğim için umarım alınmazlar, hepsini de gerçekten çocuğum gibi gördüm. Onlarla hep iftihar ettim, onlarla birlikte çalışma şansına eriştiğim için onur duydum" dediği "çocuklarına" hakaret edecek kadar "şizofrenik bir iştah" galiba.
Günün sonunda Ahmet Altan, resmi ideolojinin, Kemalizmin ve lümpen Türk Solu'nun yanında.
Kariyerini, Birinci Cumhuriyet enkazının altında tamamlayacak.
Belki de o, hiçbir zaman "İkinci Cumhuriyetçi" olmamıştı…
Kim bilir…
Enkaz Serisidevam edecek.