Bize dürüst insanlar lazım

İnsanların hangi meslekten, makamdan, inançtan, ırktan ve renkten olduklarıyla ilgilenmiyorum. Kim olursa olsun kendi içinde ilkeleştirdiği iyilik, doğruluk, dürüstlük, ahlak, erdem ve merhamettir aslolan

Ölçü budur. Senin içinde ilkeleştirdiğin hiçbir şey yoksa ahlaktan, doğruluktan, dürüstlükten ve özünden uzaksan; ne olursan ol artık bir önemi yok.

İstediğin kadar emekten bahset, garibandan dem vur, ekmek anlat, ahlak anlat, dava, hukuk, özgürlük ve insan hakları de. Artık bunların bir önemi yoktur.

Tarkovski’nin Nostalgia’sındaki deli şöyle haykırıyordu; “Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler, sözüm ona sağlıklı olanlardır." Sağlıklı olanlar… Hani şu adına uzman dedikleri ve kendilerini akıllı sanan diplomalılar…

İşte bu uzmanlar tam da bu noktada toplum sağlığı açısından zararlıdır. Zararlıdır çünkü duru bir zihne sahip olmadıkları gibi küresel biri network üzerinden programlanmışlardır. Başımıza ne çorap örülüyorsa işte bu sözde eğitimli ve akıllılar yüzündendir.

Bakınız bu topraklarda, hakikat duygusunu yitiren, düşünceyi, fikri ve ilmi gelişimi gerileten, kirleten, çürüten bir anlayışın ve zümrenin hegemonyası altında yıllarımız heba oldu.

Darbeci zihniyetinin ürettiği düşünce iklimiyle, uşak ruhlu ezik aydınlarıyla, satın alınmış siyasetçileriyle bu topraklarda yaşayan şerefli insanların millet olma vasfı ellerinden alınmak istendi.

Bunu kasıtlı yaptılar.

Buna küresel oligarşinin bir network üzerinden ağlar aracılığıyla ve algoritmalarla zihinleri iğdiş etmesi eklenince; dirençsiz, güdülerinin esiri haline getirilmiş, ruhsuz, vicdansız ve ahlaksız bir insan malzemesi ortaya çıktı.

Ağlar üzerinden gerçekleşen iletişim, sosyal medya algoritmaları ve küresel elitlerin programlarını uygulayan yozlaşmış ana akım medya çürümenin seviyesini arttırdı.

Kısacası insanın kendini gerçekleştirmesinin tüm yolları neredeyse tıkandı. Oysa bizim iddiamız bu çürümeyi yok edip, yıllarımızı heba eden ve insanlık değerlerimize kastı olanlarla savaşmaktı. Oysa tersi oldu.

Bundan sekiz yıl kadar evvel 2017 tarihinde bu köşede şöyle bir cümle kurmuştum;” Biz evvela kendi içimizde verdiğimiz o büyük savaşı kaybettik. Kendi içinde verdiği savaşı kaybeden artık hiçbir savaşı kazanamaz.”

Hal böyle olunca, kısa sürede “bir diğerini yıkarak ayakta kalınan” tuhaf bir düzen inşa ettik. Kısacası biraz para, biraz şöhret biraz da makam gördüklerinde en temel ahlaki ilkelerinden bile vazgeçebilecek derecede alçalan tiksinti verici bir mekanizma inşa ettik.

Dolayısıyla henüz “kendi” olamamış, dünyaya hangi maksatla geldiği konusunda bir fikre sahip olamayan, yüreğini esaretten kurtaramamış zavallı, çaresiz, zayıf insanların dünyayı, İslam âlemini kurtaracak masallarını dinledik. Kendimizi kandırma pahasına.

Şimdi eğri oturup doğru konuşmak vaktidir.

Küresel çetenin hız kesmeden dünya imparatorluğunu tesis etmeye başladığı şu kritik dönemde kendine yabancı, heyecanını yitirmiş, paraya tamah eden, sorumsuz, ahlaksız, kibir dolu esir ruhların bir şey yapabileceğine artık ihtimal vermiyorum.

O yüzden yıllardır söylerim; bize yetişmiş tahsilli akademisyenden, darphanede dava basan sanatçı, sendikacı, yazar, gazeteci ve siyasetçiden evvel “dürüst insan” lazım.

Önce ahlak sonra meslekler gelir. Makam değil dürüstlük yarışına giren kaliteli insanlar lazım bize. Zira bizi parasızlık değil ahlaksızlık, seviyesizlik, bilinçsizlik, hissizlik ve kibir yıkacak.

Çok şükür sayıları az da dürüst, ilkeli insanlar var. İyi ki varlar. Hayatta yüzünü dahi görmediği insanlar için fedakârlıklar yapan, köşeye çekilip ömrünün geri kalan kısmını para saymaya ayırmayan, dert sahibi kâmil insanlarımız da var.