​Buhrandan Kaçış -3: Neresinden Ne kadar

Teknik, mekanik ve teknolojik yaptırımlara gebe modernlikle aranız iyi olsun olmasın, ulaşım araçlarıyla küçüldüğü hâlde ayrıntılarla büyüyen dünya, günümüzde kentli insanın omuzlarında âdeta bir kambur gibi.

Teknik, mekanik ve teknolojik yaptırımlara gebe modernlikle aranız iyi olsun olmasın, ulaşım araçlarıyla küçüldüğü hâlde ayrıntılarla büyüyen dünya, günümüzde kentli insanın omuzlarında âdeta bir kambur gibi.

Tüketim dayatmaları doyum hissini yok ediyor.

Teknoloji, bütün kolaylaştırıcılığına rağmen giderek da çok şikâyet edilen bir unsur. Aşırı üretim ve tüketim, ferdî özgürlükleri ve yaradılışla barışık ihtiyaç hiyerarşisini tehdit ediyor.

Kendi habitatını kurgulayanlar ise modernlikle anlaşmazlıklarında bir orta yol bulmuş görünüyor.

Dünyanın başka başka yerlerinde, sırtındaki kamburu atmak için hayatını sıfırdan inşa eden, hiçbir teknolojik araçla bağ kurmayan ve bunun için elbirliği ile çalışan çekirdek aileler var.

Satın almaktan ve bir şeyleri devamlı yenileme baskısından bıkanlar, hayatlarını küçültüp sadeleşmeye meylediyorlar.

Kendine yetebilen ev fikri her geçen gün daha cazip hâle geliyor.

En azından teknoloji için yapılacak fedakârlıkların, geri dönüşüme izin veren tabiattan başka kimselere muhtaç etmeyecek sistemlerle sınırlı tutulması isteniyor.

Şehrin su-doğalgaz-elektrik gibi hatlarına bel bağlamamak ve muhtaç olmamak isteyenler, kendi enerjisini üreten yapılarda yaşamak için teknolojinin imkânlarından faydalanıyor.

Dünyayı kirletmede pay sahibi olmak istemeyenler, imkânlarını atıklarını zararsız biçimde geri dönüştürebilen mekanizmalara yönlendiriyor ve bu gelişmeleri takibe alıyor.

Organik kelimesi, artık yalnızca yiyip içmeye değil, hayatı kurgulayan bütün unsurlarla ilgili. Modernliğin en dayanıklı, en uçuk ve en kolay ulaşılabilir maddesi olan sentetik, bütçeye göre terk edilmesi amaçlananların başını çekiyor.

Uzun ömürlü, dayanıklı, bir insan ömrü geçirse de kılına zarar gelmeyen tüketim malları almak, kimilerinin gücüne gidiyor.

Bir avuç toprak bulup üç günlük dünyada boğazından geçenin kendi gen silsilesine bağlı sebze ve meyveler olmasını önemseyen, bunun için çapayı eline alıp çalışanlar az değil.

Bütün bu kent hayatına karşı gelişen soğukluk ve kalabalık darboğazının çıkmazları, artık insanları dağlara kaçırtıyor.

El değmemiş orman diplerine mesken kurmak, hayatı olabildiğince küçültmek, lükslerden vazgeçmek, çocukları evde eğitmek, tatile ihtiyaç duymamak, sadece bir fikir olarak dahi önemli hale geldi.

“Elyapımı” etiketi bolca alıcı buluyor ve el işçiliğinin değeri günden güne artıyor.

Günü dolu dolu geçirmek, içindekileri çoğaltıp zararı az faydası çok bir hayat yaşamak inanan insan için de uygun bir çıkış yolu gibi görünüyor.

Bütün bu değişimler, düşünmeye, sanat üretmeye, yenileşmeye, arınmaya ve insana hizmet etme gibi zemini sağlamlaştıran tecrübelere engel değil.

Makineyi sevsin sevmesin kimse çarkların arasında yitip gitmeyi istemez.

Geçimliğin haddini bilmek ve imkânları doğru kullanmak, yok edici dişlilere karşı kalkan oluşturabilir.

Zamana doğru eleştiriler göndererek geleceğin getirdikleriyle geçimli olmak, dünya ile alışverişte de dengeli bir duruş sağlarken modernliğin sıkıntılarını aşmak için getirilerinin kullanışlı yönlerini keşfetmek, zamanı kavramaya ve içinde hakikati dosdoğru yaşamaya yardımcı olabilir.