'Caiz' ne demek? 'Caiz değildir?' ne demek? İslamı anlamda caiz kelimesi ne ifade ediyor? Fıkhi ilimlerde caiz ne demek? Caiz değil ne demek? İşte cevabı...
"Geçip gitmek, mümkün, geçerli ve serbest olmak" gibi anlamlara gelen cevaz kökünden türemiş bir isim olup İslam hukukunda bir söz ve davranışın dinî veya hukukî esaslara uygunluğunu, yapılmasının serbest ve geçerli olduğunu belirtmek için kullanılmıştır.
Caiz kelimesi, cümlede kullanıldığı yere göre çeşitli manalara gelir:
1- Caiz, genel olarak ruhsat verilmiştir, günah değildir manasındadır. Fakat, caiz değildir denilen şeyi yapmamak daha iyidir.
2- Yapılması daha iyi demektir.
3- Yapılması tenzihen mekruh demektir.
4- Yapılması tahrimen mekruh demektir.
5- Yapılması mubah demektir.
6- Yapılması vacip, gerekir demektir.
"CAİZ DEĞİL" NE DEMEKTİR?
(Caiz değil) demek de:
1– Mekruh,
2– Haram,
3– Fasid,
4– Küfür,
5– Sahih değildir,
6– İtibar edilmez,
7– Bid'at manasına da gelir.
Kur'an'da birtakım fiillerin serbest olup yasak veya günah grubuna girmediği değişik ifade tarzlarıyla bildirilmişse de bunun için caiz kelimesi kullanılmamıştır. Hadislerde ise kelime terim anlamıyla yer almıştır (mesela bk. İbn Mace, "Aḥkam", 23; Ebû Davûd, "Aḳżıye", 12, "Ḍaḥaya", 6). İlk devirlerden itibaren İslam alimleri tarafından çok yaygın bir şekilde kullanılan caizin (caiz olur – caiz olmaz) giderek İslam hukukunun belli alanlarında farklı kullanım ve anlamlar kazandığı görülmektedir.
Fıkıh usulünde caizin, dinin beş temel teklifî hükmünden (aş.bk.) biri olan mubah ile yakın ilgisi vardır. Aralarında Gazzalî'nin de bulunduğu bir grup usulcüye göre caiz mubah ile eş anlamlı olup kişinin yapma veya yapmama hususunda dinen serbest bırakıldığı fiilleri ifade eder. Bu anlamda caiz, yapılması zorunlu olan vacip ile yapılması tavsiye edilen menduptan farklıdır. Fakat Cemaleddin İbnü'l-Hacib, Sadrüşşerîa, İbnü'l-Hümam, İbn Abdüşşekûr gibi bazı usulcülere göre caiz, mubahın yanı sıra dinen veya aklen imkansız olmayan yahut iki yönü de eşit olan fiilleri de ifade eder. Bu anlayışa göre caiz mubahtan daha kapsamlı bir kavram olup haram ve tahrîmen mekruh dışında kalan teklifî hükümlerin hepsini, diğer bir ifadeyle vacip, mendup, mubah ve tenzîhen mekruhu içine alır. Ancak bu ikinci tanım, biraz da kelam ve mantık ilmindeki caizi de tarif kapsamına alma gayretinden kaynaklanmaktadır.
FIKIH KAYNAKLARINDA CAİZ KELİMESİ NASIL KULLANILIR?
Fıkıh usulünde caiz konusunda ortaya çıkan bir başka tartışma da cevazın şer'î hüküm olup olmadığıdır. Çoğunluğu teşkil eden usulcüler şer'î hükmü vücûb, hurmet ve cevaz=ibaha şeklinde üç temel kategoride ele almış, cevazı da "şari'in hitabının bir sonucu" olarak değerlendirip onu şer'î hükümden saymıştır. Aralarında bazı Hanefî ve Şafiîler'in de bulunduğu diğer usulcüler ise cevazı, "şeriat ve kanunun kapsamı dışında kalan, hakkında hüküm verilmemiş veya serbestlik bildirilmiş aslî durum" olarak tanımlamış, eşyada ibahanın esas olduğundan hareketle caizi de "şari'in hitabının yokluğunun sonucu" şeklinde açıklamışlardır.
Fıkıh kaynaklarında ise caiz genelde, işlenmesine bir günahın terettüp etmediği fiilleri ifadede ve fiilin dinî hukuka (şer') uygunluğu anlamında kullanılır. Bu anlamda caiz ile helal ve meşrû kavramları arasında yakın ilgi vardır. Nitekim helal ile caiz, "helal olmaz" ile "caiz olmaz" ifadelerinin fürû kitaplarında eş anlamlı olarak sık sık kullanıldığı görülür. Diğer yönden özellikle Hanefî kaynaklarında akidlerin Kur'an'a, Sünnet'e ve hukuk mantığına uygunluğu belirtilirken zaman zaman meşrû yerine caiz tabiri de kullanılmaktadır.
İslam hukukçuları ibadet, fiil, akid ve hukukî işlemleri sahih, batıl ve fasit şeklinde hukukî bir değerlendirmeye tabi tutmalarının yanı sıra onları dinî esaslar veya dinin yazılı kaynakları ışığında geliştirdikleri rey açısından da değerlendirmişler ve burada da genelde caiz tabirini kullanmışlardır. Bu anlamda caiz, bilhassa ibadet alanında sahih ile eş anlamlı ise de muamelatta "kazaen hüküm – diyaneten hüküm" ayırımına paralel olarak sahihten daha farklı bir anlam kazanmıştır. Bu yönüyle caiz, daha çok konunun dinî açıdan değerlendirmesini ifade eder.
İlk nesil İslam hukukçularında bu ayırıma pek rastlanmamakta ise de (bk. Buharî, "Şehadat", 8; Darimî, "Veṣaya", 15) sonraki devirlerde bu ayırım doğrultusunda kullanımın geliştiği görülmektedir. Bundan dolayı, mesela kaynaklarda geçen "kendisiyle abdest veya temizlenmenin caiz olduğu sular", "namazın, secdenin caiz olması" gibi ifadelerdeki caiz ile sıhhat kastedilmişken ayet veya hadisle yasaklanmış bazı alışveriş türlerinin caiz görülmemesi, fakat sahih yani hukukî sonuç doğurabilir kabul edilmesi bu ayırımla açıklanabilir.
Caiz kelimesi, genel akid nazariyesi alanında da giderek özel bir anlam kazanmış, özellikle Hanefî ekolü dışındaki hukuk ekolleri gayri lazım akidleri "caiz akidler" olarak vasıflandırmıştır. Diğer bir ifadeyle "caiz akid" ariyet, vedîa, vekalet akidlerinde olduğu gibi iki tarafın veya rehin ve kefalet akidlerinde olduğu gibi ilgili tek tarafın dilediğinde feshetme imkanına sahip olduğu akid nevini ifade eder.
Sorumluluk hukuku açısından caiz, zararlı sonuçları olsa da kanunî sınırı aşmayan, hukuken izin verilmiş fiil demektir. Bu anlamda cevaz hukukî ve cezaî mesuliyeti kaldırır. Nitekim, "Cevaz-ı şer'î zamana (tazmine) münafî olur" (Mecelle, md. 91) küllî kaidesinde söz konusu edilen şer'î cevaz da bir işin yapılması veya terkedilmesi yönünde hukukun başta tanıdığı mutlak müsaade anlamındadır.
'Caiz değildir?' ne demek?
Helal ve mübah olmayan şeylere "caiz değildir" denilmektedir. Bu ifade ile haramlar kastedildiği gibi, zatı itibariyle helal olan ancak hükmen haram olan şeyler için de kullanılır. Mesela, alışveriş yapmak helaldir. Ancak cuma vaktinde kendisine cuma namazı farz olan birisinin alışveriş yapması helal değildir.
Caiz görmek, uygun bulmak; caiz olmak; yapılması mahzurlu olmamak, dînen yasaklanmamış olmak gibi anlamlarda kullanılır. Bunun tersi olan"caiz değildir" sözü ise, caiz olmamak, yani yapılması mahzurlu olmak, doğru olmamak veya dînen yasaklanmış olmak demektir.
Bir şeyi yemek ya da kullanmak konularında "caiz değildir" sözü, haramdırve helal değildir demektir. Örneğin "domuz etini yemek, içki içmek caiz değildir" derken, haramdır ve helal değildir, anlamında kullanılır.
Mekruh olan bir şey için de "keraheten caiz" ifadesi kullanılır.