Trend

Cansız varlıklar da Allah''ı zikreder mi?

Cansız varlıklar da Allah''ı zikreder mi? Cansız varlıklar da Allah’ı tesbih ve zikreder mi? Cansız varlıkları zikri nedir? İşte cevabı...

Cansız varlıklar da Allah'ı zikreder mi? Cansız varlıklar da Allah'ı tesbih ve zikreder mi? Cansız varlıkları zikri nedir? İşte cevabı...

Cenab-ı Hak, yarattığı canlı-cansız bütün mahlûkatına kendini tanıtmış ve onları daimî bir sûrette zikirle vazifelendirmiştir. Bu sebeple mahlûkatın hepsi, bizim idrakimiz dışında, kendi dillerince ve husûsiyetleri mûcibince, tabiî ve periyodik bir zikir halindedir.

Allah'ı tanıyıp itaat etme keyfiyeti, sadece insana has bir durum değildir. Hatta diğer varlıkların, gayr-i iradî de olsa, bu hususta nice insanlardan daha yüksek bir seviyede bulunduğu ifade edilmiştir.

HZ. DAVUT'UN (A.S.) EMRİNE VERİLEN VARLIKLAR

Âyet-i kerîmede buyrulur:

"…Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. (Bunları) Biz yapmaktayız." (el-Enbiya, 79)

Rabbimizin; dağların, taşların, kuşların zikrini haber vermesi ve buna benzer bütün beyanları, zikir hususunda cemadat ve hayvanattan daha gafil kalmaması için, mahlûkatın en şereflisi kılınan insanoğluna açık bir îkaz mahiyetindedir.

KUŞLAR ALLAH'I NASIL ZİKREDER?

Gönül gözü açık bir insan, bütün alemin ilahî tecellîlerden ibaret olduğunu idrak eder, her şeyde ilahî sanatı seyreder. Kainattaki her zerre, ona ilahî bir neşveden haber verir. Minicik kuşların bir damlacık yüreklerinden dökülen feryat nağmeleri bile, Hakk'a teşne gönüller için en duygulu teşbihlerdir.

BİNEK HAYVANLARINA NASIL DAVRANMALIYIZ?

Şu misal de, bu hususta ne kadar manidardır: Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-, yolda giderken bir grup insana rastladı. Binek hayvanlarının üzerinde durmuş (sohbet ediyorlardı). Onlara şöyle buyurdu:

"Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve (kullanmadığınız zaman da) güzel bir şekilde bırakın, dinlendirin. Onları yollardaki ve sokaklardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin. Nice binilen hayvan vardır ki sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah Teala'yı ondan daha çok zikretmektedir." (Ahmed, III, 439)

İşte bu hassasiyet sebebiyledir ki arif mü'minler, Allah'ı zikrettikleri için zerreden kürreye kadar bütün varlıklara ulvî bir nazarla bakarlar. Sarı çiçekle içli içli hasbihal eden Yûnus Emre'nin; "Benim bir karıncaya, ulu nazarım vardır…" buyurması da bu hikmetin veciz bir ifadesidir.

VARLIKLARIN ZİKRİ

Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

"Görmez misin ki; göklerde ve yerde olanlar; Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde ediyor. Birçoğunun üzerine de (gafletleri sebebiyle) azap hak olmuştur…" (el-Hacc, 18)

"Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbîhini anlamazsınız…" (el-İsra, 44)

ALLAH'I KİMLER TESBİH ETMEZ?

Kainattaki bu ilahî zikir programından yalnız cinlerin ve insanların gafilleri mahrum haldedir. Zira cinler ve insanlar, imtihana tabî ve irade sahibi varlıklar olmaları sebebiyle hayra da şerre de istîdatlı kılınmışlardır. Bu sebeple Allah'a kulluktan kaçınıp, emrine muhalefet etmek bedbahtlığı, mahlûkat içinde yalnızca bu iki zümrenin şaşkın gafillerine has bir durumdur.

Rabbimizin, ayet-i kerîmelerde mahlûkatın dahî kendisini zikir halinde olduğunu beyan etmesi, Allah'ı unutup dünyaya dalan gafillere adeta; "Görmüyor musunuz, uğruna Ben'i terk ettiğiniz dünya bile aslında Ben'i zikrediyor ve Ben'im ilahî hükümranlığıma tam bir teslîmiyetle boyun eğiyor." mesajını vermektedir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 2, Erkam Yayınları