17 Aralık darbe teşebbüsü ile beraber deşifre olan Cemaat Cuntası, yeni olguyu karşımızı çıkardı: "Gözetim Toplumu". Artık, gözetlendiğimizin, izlendiğimizin ve dinlendiğimizin farkındayız. Hayatlarımız, durmaksızın kayıt altına alınıyor. Etrafımızdaki duvarlar, hayatımızdaki anlamını yitirdi. Kameralar her yerde; mahremiyet öldü, ölüyor. Geride kesif bir görüntü… Sadece kadrajdayız. Baskı altında ve kuşatılmış durumdayız. Her geçen gün acı bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Binlerce sayfa tape ve kayıt altına alınan binlerce kişi… Ortaya çıkan kusursuz cinayet ve intihar…
Cemaatin bu topluma verdiği en büyük zarar; binlerce insanın dinlenmesi ile oluşan derin güvensizlik... Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu'nun sormuş olduğu soru tam da bu durumla ilgili. "Cemaat, medya patronlarını neden dinler ve o kayıtları neden saklar?" Karaalioğlu, aynen şöyle diyor: "Dinleme ve izleme listelerinde şöhretli isimler kadar, adı sanı duyulmamış ama cemaatin bir şekilde keşfedip önemsediği sayısız işadamının tapeleri de bulunuyor. Ya da cemaate uzak duranlar olduğu kadar tam tersine cemaatçi bilinen işadamları da dinlenip kayıt altına alınıyor. Birçoğu hakkında dava ve soruşturma bile yok ama telefon kayıtları var. İşte, Tayyip Erdoğan'ı devirip yerine konulmak istenen sistemin mantığı budur. Erdoğan gittikten sonra herkes -on binlerce kişi- o kayıtları ellerinde bulunduran güç tarafından hizaya çekilecek ve kendisine ne yazılmışsa, geleceğini garanti etmek için hangi ilişkinin parçası olması isteniyorsa o isteğe itaat edecek. Hukuk, demokrasi, yargı bağımsızlığı kılıflarıyla darbe planlayanların vaat ettikleri Türkiye tam da budur."
Hukuk, demokrasi ve yargı bağımsızlığı yaygarasını koparan Cemaat, tüm toplumu gözetledi ve kayıt altına aldı. Gazeteciden ekonominin büyük patronlarına, sıradan insandan milletvekillerine kadar herkes dinlendi. Ve ardından kayıtlar, şantaja dönüştü. İnsanın aklına şöyle bir soru gelmiyor değil. Mesela, daha düne kadar, hükümeti kayıtsız-şartsız savunan yazarlar neden birden bire çark etti? Mümtaz'er Türköne gibi hükümet yandaşı yazarın "kendine jilet atması" böyle bir şantajın ürünü olamaz mı? Binlerce kişiyi dinleyen bir yapıdan böyle bir şantaj beklenmez mi?
Türkiye, kendi çıkarı için ülkesini yangın yerine çeviren bir Cemaat ile karşı karşıya. Cemaatin vaadettiği Türkiye'nin parametrelerini; şantaj, izleme ve kayıt altına alma düşüncesi oluşturuyor. Kendisi dışındaki herkesi düşman ve suçlu gören bu anlayışın geldiği son nokta burasıdır. Ve oluşturulan Türkiye'nin genel atmosferi, güvensizlik ve korkudur. Sistemin tüm mantığı da bu olsa gerek.