Bir vakitler medeniyetin başkenti İstanbul, şimdi ise sanki bir açık hava striptiz sahnesine dönen bu şehirde, erkek olmak artık düpedüz işkence! Kadınların “özgürlük” diye kakaladığı bu çıplaklık furyası, koca koca adamları, taze delikanlıları, hatta 16’lık oğlanları diken üstünde gezdiriyor, hayırlı olsun efendim!
Kadıköy’ün göbeğinde, iş koşturmacasında, bir Nane çayı içeyim dedim, oturdum kafeye. Karşı masada iki hanımefendi, sanki banyodan fırlamış, havluyu kapıda unutmuş, öylece arz-ı endam ediyor. Sağa bakıyorum, şort mu, yoksa iç çamaşırı mı, karar veremedim. Sola dönüyorum, aynı kepazelik! Sandalyeyi hafif kıpırdatsam, bir başkası, “Bu sütyen mi, yoksa modern sanat faciası mı?” dedirtecek cinsten.
İstanbul’un caddeleri Amsterdam’ın “Red Light House”larına (kırmızı ışıklı sokağına) on çeker! Bağcılar’dan Bakırköy’e, Beşiktaş’tan Mecidiyeköy’e, Levent’ten Halaskârgazi’ye, her yer bir “çıplaklık panayırı”! Hani “Batı özentisi” diye yırtınıyorlar ya, yeminle, Batı’da böyle rezillik görmedim! Paris’te, Amsterdam’da, Kuzey Avrupa’nın birçok başkentinde yaşadım; en “uçuk” sokaklarında bile, zenginler bizim buranın orta halli esnaf gibi giyinip çıkıyor.
Ya bizde? Şort dedikleri, apış arasında kayboluyor, arkadaş! Sutyen var mı, yok mu, o bile muamma.
Hey gidi Paris, hey gidi Amsterdam! Ah ulan Rio de Jenario! Sizin en çılgın sokaklarınızda bile böyle bir "özgürlük" şovu görmedik. Bizimkiler öyle bir özgürleşti ki, Batı'nın en liberal semtleri bile muhafazakâr kaldı yanlarında. Bravo vallahi!
Metrobüste, Marmaray’da, Tramvayda, Metroda… Karşıda bir hanımefendi(!), bacaklar meydan muharebesi gibi yayılmış, “ped”i gözüküyor, midem allak bullak! Senin özgürlüğün, benim midemi bulandırma hakkını mı veriyor, sayın kevaşe hanım? Erkek olarak, bırak dindarlığı, iki damla testosteronu olan bir insan bile sokağa çıkmaya korkar vallahi! Bakışın kaysa, “Sapık!” diye linç sırasına koyarlar. Peki, bu “cinsel terör” ne? Kadınların özgürlük diye sunduğu bu kepazelik, bizim özgürlüğümüzü çalıp çırpıyor! 16’lık oğlan bu sokaklarda aklını nasıl korusun? Kız evladını bu manzaradan nasıl saklayacaksın?
Bir erkek mayo ile sokağa çıksa, anında karakola! Ama hanımefendiler öyle mi? Onlara her şey serbest! Ne de olsa "çağdaşlık" bu! Bir karış kumaşı bile fazla bulan bir anlayış... Allah için söyleyin: Bu mu medeniyet?
Bağcılar’dan Bakırköy’e, Levent'ten Mecidiyeköy'e, Beşiktaş'tan Bostancı'ya... Her yer aynı "özgürlük" sergisi! Gözünüzü nereye çevirseniz, bir "modern" manzara! Çocuklarımıza ne anlatacağız? "Bak yavrum, bu modern Türkiye!" mi diyeceğiz?
Vallahi artık sokağa çıkmak için GPS lazım! “Şu sokağa girme - tehlikeli bölge! Bu caddeden uzak dur - görsel bombardıman var! Metroya binme - gözlerini nereye dikeceksin şaşırırsın!”
Sevgili devlet yetkilileri ve TBMM! Bu "özgürlük" furyasına bir el atmayacak mısınız? Yoksa yakında biz erkeklere göz bandı mı dağıtacaksınız? Ya da belki rehber köpek? Ne de olsa görme özürlü sayılırız artık bu sokaklarda!
Netice-i kelam: İstanbul'da erkek olmak, artık bir aksiyon filmi senaryosu gibi! Her an tetikte, her an alarma hazır... Tek suçumuz gözlerimizin açık olması! Ne günlere kaldık, ey ahali!
Not: Bu yazıdaki hiçbir kelime, İstanbul sokaklarındaki "özgürlük" şovunun tam karşılığını veremez. Geri kalan kısmını siz düşünün...