Davutoğlu, AB'yi Quiz yapıyor

0

Ortadoğuluların Avrupa sokaklarında görünürlüğü arttığında AB, kıta Avrupa'sında sosyo-ekonomik ve pisko-sosyal sorunlarla karşı karşıya kalınca, mülteci hadisesine kayıtsız kal(a)madı. Yani AB, Türkiye ile işbirliği yapmak için masaya oturmak zorunda kaldı.

Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun son Brüksel ve öncesinde Türkiye-AB zirvelerinde masaya koyduğu formül, tüm AB'ni şaşırttı. Açıkçası, görüşmeler öncesinde genel kanaat, AB'nin tüm göçmenleri Türkiye'ye göndererek, ülkemizin bir "Kültürel Kapitülasyon''la karşı karşıya kalabilme tehlikeydi. Böylelikle Türkiye'nin bir mülteci Cenneti/Cehennemine dönüşmesi korkusuydu.

Bu bağlamda Ahmet Davutoğlu'nun ortaya koyduğu, 'AB'den bir mülteciye; Türkiye'den bir mültecinin değiş-tokuşu' başarılı bir manevra olduğunu kabul etmek lazım. Ayrıca, geri kabul anlaşmasından doğan ekonomik giderlerin AB tarafından karşılanması da müzakerelerden alınan diğer bir olumlu kazanım.

Aslında Türkiye-AB arasında karşılıklı ön yargılara rağmen yapılan anlaşma, Almanya'nın iteklemesiyle gerçekleşti. Almanya, dolayısıyla Merkel sınırlarını mültecilere açarak ciddi bir sorumluluk aldı. Hem iç politikada, hem AB içinde, hem de ABD-Rusya tarafından sert bir muhalefetle karşılaştı. Elbette Almanya, mültecileri işgücü potasında kullanmak istemektedir. Ayrıca Alman nüfusu hızla yaşlanmaktadır. Merkel-Davutoğlu'nun karşılıklı (pozitif) ziyaretlerinden de anlaşılacağı üzere, Türkiye-Almanya arasında stratejik bir işbirliği söz konusu. Ancak, bu işbirliği ABD ve Rusya'nın manipülasyonlarıyla bir şekilde Avrupa ve Türkiye'de bir krize dönüşmesi muhtemel gözüküyor.

Süreci tekrar hatırlarsak;

2015'in son çeyreğinden beri Merkel'in Davutoğlu ve Erdoğan'la görüşmeleri çokça eleştirilmişti. AB-Türkiye arasında ilk mutabakat6-7 Mart'ta sağlanmıştı. Bu arada müzakereleri etkilemek ve kamuoyu baskısı arttırılmak için AB-Türkiye zirvesinin sonuç bildirgesi basına sızdırıldı.

13 Mart'ta Ankara saldırısı gerçekleşti. Üçüncü ve son görüşme Brüksel'de 17-18 Mart'ta gerçekleşti. 19 Mart Cumartesi, İstanbul vuruldu. 22 Mart Brüksel'de terör saldırısında 35 kişi hayatını kaybetti. İngiltere'nin AB'den aldığı imtiyaza girmiyorum bile…

Gelişmelerden de anlaşılacağı üzere, Ahmet Hoca'nın stratejik hamleleri şimdiden bazı ülkeleri rahatsız etmiş durumda. Evet, Türkiye ciddi bir çevrelemeyle karşı kaşıya. Ancak, yaşanan terör eylemleri de gösteriyor ki; Kim? Nasıl? Niye? Hangi örgütün yaptığından ziyade Ortadoğu ve AB konularında, Türkiye'yi boyun eğdirmeye yönelik olduğudur.

Nihayetinde Ortadoğu özelinde Irak ve Suriye'de yaşanacak gelişmelere paralel olarak Almanya-Türkiye stratejik işbirliği, kıta Avrupa'sının geleceğini siyasi, ekonomik, kültürel ve dini manada yeni gelişmelere gebe olacaktır.

Bu bağlamda Ahmet Hoca'nın, AB'ye karşı masaya koyduğu strateji, aslında İbn-i Haldun'un ''Asabiyyet Teorisi''nin post-modern versiyonudur. AB, Ahmet Hoca'nın bu yeni stratejisiyle baş eder mi? Gönlümden geçen inşallah baş edemez. AncakAB, mültecilerle mücadelede, insan hakları, demokrasi, barış...vs. ilkeleriyle çelişerek mücadele ederse; Ortaçağ karanlık Avrupa'sını arar hale gelebilir.