Diyanet, Mehmet Görmez, Cemaatler ve FETÖ!.

0

Sayın Mehmet Görmez'in"emekliye ayrılmasından" sonra…

Asıl hedefi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yıpratmak olan çevrelerin faaliyetleri iyice hızlandı.

Uzun süredir hedefe yerleştirdikleri Sayın Görmez üzerinden Külliye'ye sataşmaktalar.

CNN Türk'teki "tartışma" da böyle kurgulanmış gibiydi…

CHP Parti Meclisi Üyesi Canan Kaftancıoğlu ile ona destekçi olabilecek birilerini çağırmışlar; CHP zihniyetli akademisyen filan…

Karşılarında ise "ağır isim" olarak Selman Öğüt dikkat çekiyor..

CHP kanadı, bir yandan (gazetelerine, televizyonlarına, şirketlerine el konulmasın diye büyük gayret sarf eden partinin mensup ve sempatizanları) FETÖ üzerinden bütün cemaatlere sataşıyor…

Hepsini aynı kaba koyuyor!..

Diğer taraftan da…

CHP Parti Meclisi Üyesi Canan Kaftancıoğlu'nun diliyle bir "iddiayı" gündeme getiriyor:

"Efendim, Mehmet Görmez zamanında rüşvet hutbesinin okunması engellendi!!"

Engelleyen kim?

Kim olacak, siyasi irade…

Yani?

Adres belli, "hasım" oklarının yönü belli:

Recep Tayyip Erdoğan!..

Selman Öğüt neyse ki, anında devreye giriyor.

Kendisinin defalarca "rüşvethutbesi" dinlediğini söylüyor.

Bakılıyor, hakikaten de,Sayın Mehmet Görmez döneminde nice "rüşvet" hutbesi verilmiş!..

CHP'li Bayan'ın dediği ise,

"Ben Diyanet Rüşvet Hutbesi okutmuyor" demedim ki!!! (???)

Ya ne dediniz muhtereme?

Hiç!..

Efendim, niçin 17-25 Aralık haftasında okunmamış Rüşvet Hutbesi!..

-Hanımefendi, işte, bakın, kısa süre evvel okunmuş!..

Olsun, 17-25 Aralık'ta da okunsaymış, okunacakmış aslında da engellenmiş!..

Laf bu laf, maksat başka!..

CHP Parti Meclisi Üyesi Canan Kaftancıoğlu, '17-25 Aralık Darbe Girişimleri'nin meydana geldiği hafta, "Paralel İhanet Çetesi"ni"hedef alan" bir hutbenin verilmemesini sorgulasaydı, FETÖ bundan fena halde rahatsız olurdu.

Böyle yapmayıp da öyle yapması, nice FETÖcüyümemnun etmiştir tahmin ederim.

Tabii…

"FETÖcüler memnun olacak diye", içindekileri söylememesi de beklenemezdi Bayan CHP'linin.

İçinde ne varsa onu dökersin!..

VE CEMAATLER!..

Aman ha!..

Bir "evanjelik yapı" olan FETÖ ile "Ehl-i Sünnet Cemaatleri" aynı kaba yerleştirme tezgahına alet olmayalım.

Devlet, dört dörtlük Devlet olacak; varsa "hukuk dışına çıkan" yapı, tespit edecek ve gereğini yapacak.

Bunu talep edebiliriz ve etmeliyiz.

Devlet bunu yapacak…

Sadece "İslami yapılar" için değil, bu memlekette faaliyet gösteren bütün yapılar için yapacak!..

Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Evanjelistler, Mormonlar, Misyonerler, vesaire…

Hepsi için!

Her "Kur'an okutanı" hedefe yerleştirmeye çalışan odaklara "hizmet" niteliğindeki söylem ve tavırlardan uzak durmak lazım!..

Ehl-i Sünnet itikadının kalesi olan "düzgün" cemaatleri topyekün çökertmeye çalışmak, ülkeyi çökertmeye çalışmaktır.

"Cemaatçi kadrolaşma"ya gelince…

Bir grup, hak gasplarına yöneliyorsa…

Bunları tespit etmek, devletin görevidir.

Resmi istihbarat birimleri bunun için vardır.

İstihbarat alanında zaaflar varsa, bu zaafların faturasını Ehl-i Sünnet Cemaatler'in tamamına çıkartmak "ölümcül" hata olur.

15 Temmuz gecesi büyük bir aşkla sokağa çıkan cemaat mensuplarını, "FETÖcülerle" aynı kaba koymak, bu ülkeye yapılacak en büyük yanlış olur!..

Ümmet'ten başka hiçbir "cemaat"e mensup olmamış ve olmayan bir kardeşiniz olarak, altını çizeyim!..

"ANKSİYETE AKIMI"NA HAYIR!..

Öncelikle "akıl sağlığımızı" muhafaza ve müdafaa etmemiz gerekiyor.

Bizler, İlahi Nizam'a "suikast" yapan kötü nesiller olarak, pekçok şey gibi, "gıdalarımızı" da bozduk; mecburen sağlıksız besleniyoruz, dolayısıyla beyin hücrelerimiz de sağlıklı bir şekilde beslenemiyor.

Fabrika- egzoz dumanları, radyasyon vesaire derken, başta beynimiz olmak üzere bütün organlarımız perişan oluyor.

Beyin perişansa, bütün organlar perişandır zaten.

Bir de bu memlekette yaşamak.

Şair, "Asude bahar" aramış da bulamamış;

Şöyle bir gün olsa, dertten, sıkıntıdan uzak.

Ben 30 yıllık gazetecilik hayatımda şöyle iki hafta üst üste "oh be!" dediğimi hatırlamam.

Darbe, felaket, facia, katliam, endişe.

Yavuz Bülent Bakilerüstad ne güzel anlatmış "Ben Anadolu'yum" diyerek:

Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum,
Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç...

Devlet denince hep vergi geldi aklıma,
Jandarma deyince kırbaç...

(…)

Savaşta çiğnetmedim hilali düşmanlara
Barışta düştü üstüme gölge gölge haç...

(…)

Ben Anadoluyum, acılı, mahzun;
Bende bitmez tükenmez dert,kulaç kulaç!..

xxx

Dedik ki, neyse ki, bu ülkede artık siyasi istikrar var, neyse ki Recep Tayyip Erdoğan var.

İşte;

Onu da, "yok etmek" için ellerinden geleni yaptılar, yapmaktalar.

Bütün şer odakları bir "Lider"e karşı birleşmiş durumda.

Eğer onu yiyebilirlerse, hiç şüpheniz olmasın Anadolu'yu da yiyeceklerdir.

Evet; sağlıklı bir şekilde nefes alamıyor ve beslenemiyoruz.

Evet, yorgunuz ve morallerimiz bozuk.

Sosyal medya denilen "deliler, manyaklar çukuru"na girdiğimizde de iyice dağılıyor, enseyi karartıyoruz.

Amma velakin…

Vakit bunların etkisiyle "anksiyetebatağı"na saplanılacak vakit değil.

"Ufaktan ufaktan" Sayın Erdoğan'ı iğneleyen tiplere karşı da uyanık olalım…

FETÖ ve diğer şer odaklarının "moralleri dağıtma" operasyonlarına "hizmet eder" konuma düşmeyelim!..

Demirel Bile Bu Kadarını Yapamazdı… Binaenaleyh!..

CHP'nin Çanakkale'deki "Felaket" Kurultayı'na başörtüsü mağdurları da davetli imiş!..

Seçim öncesinde "kara çarşaflılara" rozet takan CHP!..

Diyeceksiniz ki,

"O rozeti takan Genel Başkan Deniz Baykal idi.

Kemal Kılıçdaroğlu başka!..

O…

CHP'nin geçmiş dönemlerdeki tavırlarının ne kadar yanlış olduğunu gördü.

Bunların mutlaka düzeltilmesi…

CHP'nin üzerine yapışmış bulunan 'din karşıtı' algısının mutlaka ortadan kaldırılması gerektiğini düşündü.

Bu konularda 'akıl hocası" olarak bir zamanların Faziletli Siyaset Adamı Mehmet Bekaroğlu'ndan istifade etti…

'Açılım'lar yapmaya başladı!"

Yani…

CHP'nin "pişmanlık beyanı"anlamına geliyormuş bu tavır!..

Böyle bakanlar var meseleye, bazı "saftirik" muhafazakarlardan böyle yorumlar gelmekte!..

Ya, bırakın Allah aşkına:

Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'dan İstanbul'a lüks konaklama fasılaları ile yürürken, koluna kimi taktı?

Bildiniz:

Bir "başka" Kemal'i;

Alemdaroğlu Kemal"i!..

O Kemal ki…

Sağlık Karnesi'nde başörtülü fotoğraf olduğu için Medine Nine'yi tedavi ettirmeyen bir zattır!..

Tedavisi "başörtülü fotoğraf"ın kabul edilmemesinden dolayı yapılmayan Medine (Bican) Nine, bir süre sonra vefat ettiğinde…

Milyonlarca vatandaş büyük infiale kapılmıştı.

Nice sivil toplum örgütümüz suç duyurusunda bulunmuş ama zamanın brifingli yargısından sonuç çıkartmayı başaramamıştı.

"İkna odaları"nı bilirsiniz; "Nazi toplama kampları"nı çağrıştıran uygulamanın iki "HERO"su vardı:

"Kadın"lardaNur Serter, "erkek"lerdeiseKemal Alemdaroğlu!

Manzaraya bak:

O Kemal ile Kılıçdaroğlu Kemal,kolkola yürüyorlar!..

Ve o Kemal ile kolkola yürüyen "öteki" Kemal, Çanakkale'deki Felaket Kurultayı'na "başörtüsü mağdurlarını" da davet ediyor!

Tarihin kaydettiği en"oynak" politikacı olarak ünlenen Süleyman Demirel, yattığı yerde kıskançlık krizlerine giriyor olmalı!..

Boynuz kulağı geçermiş…

Binaenaleyh!..

ÇOCUKLAR DUYMASIN VE FETÖ

Bu dizinin ilk yıllarında nice "tepki yazısı" kaleme almıştım.

Aileye dinamit niteliğinde bir dizi; Haluk ile Meltem ikide bir kavga ediyor ve her kavganın ardından iş "boşanma" mevzuuna getiriliyordu.

Bir adama kırk kere deli dersen delirirmiş!..

Bir topluma gece gündüz boşanmadan bahseder ve ikide bir "Olmuyorsa boşan azizim!" mesajını gönderirsen…

Boşanmaların artmasına katkıda bulunursun!..

Bunları yazıyordum ve dahi çocuklara "örnek" olarak sunulan anne baba tiplemelerine tepki gösteriyordum.

Yıl boyunca görünümüne pek önem vermeyen Meltem'in, deniz mevsimine doğru eve "erkek antrenör" getirerek "kültür-fizik" çalışması…

Yat, kalk, bir iki!..

Çok güzel!..

Harika!..

Karısının evde, spor hocasıyla böyle tek başına kalmasını, birlikte antreman yapmasını "pek de" hoş karşılamayan Haluk'un da,"hoşgörüsüz koca" olarak yaftalanmasına tepki gösteriyordum.

Sonra sonra…

Meltem gerçek hayatında birşeyler yaşadı; StelyoPipis'le filan bir şeyler oldu.

Dizi bitti, filan.

Bu ölü diziyi pudralayarak yeniden topluma yedirme ameliyesinin ilk günlerinde neler oldu neler!..

Haluk, Meltem…

"Havadan sudan konuşurken…"

O da ne, Haluk terminolojisiyle "Ana!":

Kitaplıkta "FETÖ'nün kitabı!!"

Subliminal mesaj!

Olay vahimdi, Başsavcılık haliyle soruşturma başlattı, RTÜK para cezası verdi…

Bize de düşünmek kaldı;

Acaba geçmiştekiler de "FETÖ yönlendirmesiyle" mi yapılmıştı!..

Yani…

Aileye saldırı, boşanmayı teşvik, örf ve adetlerimize ters telkinler…

Filan…

Hani olur mu olur?

Belki de yapımcılar, oyuncular farkında değildi de…

Böyle bir tezgah kurulmuştu!..

Bilmeden yapmışlardır, alet olmuşlardır belki de.

FETÖ kitabını oraya koyana değil, koydurana bakacaksın sen!..

Hani kitap ismi de gözden kaçabilecek gibi değil ki;

"Barış Köprüleri; Dünyaya Açılan Türk Okulları"!

Daha ne olsun..

Arka Plan'daFETÖbaşı'nın görüntüleri verilmiş olsaydı da aşağı yukarı aynı işlevi görürdü!..