Türkiye zor günlerden geçiyor. Suriye'de devam eden savaş, Güneydoğuda PKK orijinli terörün tırmanışa geçmesi, İstanbul'un farklı yerlerinde kahvehanelerin taranması, hükümete yakın Akit ve Yeni Şafak gazetelerinin eş zamanlı olarak saldırı altında kalması yaşanan kaosun derinliğini gösteriyor. Kuşatılıyoruz. Ve kuşatma gittikçe derinleşiyor. Bunun yanı sıra, Rusya ile Türkiye arasındaki gerginlik de sürekli tırmanıyor. Gidişat, pek iç açıcı değil. Savaş çanları çalıyor; hatta savaş kapımızda diyebiliriz. Amerika ise sessizliği ile Rusya'ya destek veriyor. İşte böylesi bir dönemeçte hiç yaşanmaması gereken olayların başında siyasi kriz geliyor. Ülke, siyasi bir krizi kaldıramaz. Bundan dolayı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nun birlikteliği önemli bir hal aldı.
Erdoğan'ın Liderliğinin Vazgeçilmezliği…
Öncelikle Erdoğan, AK Parti hareketinin lideridir, tartışmasız. Bunun yanı sıra, gençliğinden beri siyasetin içinde bulunması, politikanın arka sokaklarında yetişmiş olması, yakın dönemin politik olaylarına bizatihi tanıklık etmesi Erdoğan'ı farklılaştırmış ve siyasetin prensi yapmıştır. Erdoğan perspektifini güçlü, siyasi öngörüsü kuvvetli bir liderdir. Her şeyden öte siyasi bir tecrübedir. Sokağın ve siyasetin dilini yaşayarak tecrübe etmiştir. Siyasetin alaylısıdır.
Ancak Türkiye siyasetinin son 5-6 yılına "Erdoğan'ı yeme" mücadelesi damgasını vurmuştur. İç ve dış güç ve vesayet odakları, Erdoğan'ı düşürmek veya kontrol altında tutmak için olmadık planlarını devreye soktular. Artçı sarsıntılar hala devam ediyor. Yaşanan krizin bir boyutu da budur aslında.
Aklıma, İtalya'nın Spartaküs'ü Machiavelli ve onun Prens adlı meşhur kitabı geliyor. Dağınık İtalya'yı yeniden birleştirmeye çalışan Machiavelli, "Hükümdar" der "gerektiğinde bir aslan gibi korkutucu, gerektiğinde bir tilki gibi kurnaz olmalıdır ki iktidarını koruyabilsin."
Erdoğan ve Davutoğlu: İki Ufkun Kaynaşması…
Erdoğan, iktidarını korumalı. Burada şu sorulabilir; Erdoğan'ın iktidarını koruması neden bu kadar önemli? Önemli, çünkü Erdoğan'ın kaderi ile Türkiye'nin kaderi örtüşmüş durumdadır. Ve unutulmamalıdır ki tek bir kötü hamle, kırk iyi hamleyi boşa çıkarır. Gerektiğinde aslan, gerektiğinde tilki olmalıdır ki, bu ülke bağımsızlığını koruyabilsin ve yeni bir siyasallık üretebilsin. Tüm iyi hamleler boşa çıkmasın.
Davutoğlu da bu ülkenin başbakanıdır. Tarihin en zor zamanlarının birinde bu ülkeyi yönetmektedir. Bana göre başarılıdır da. "İddialı olmazsak bu coğrafyada tutunamayız" diyen Davutoğlu ile Erdoğan arasındaki ilişki, işbirliğinden öte el birliği düzeyine taşınmalı. İki farklı partnerin ortaklığından öte iki kardeşin veya dostun gönül birlikteliği seviyesinde olmalı. Hoca'nın entelektüel bilgeliği Erdoğan'ın siyasal ufku ile bütünleşmelidir. Türkiye'yi geleceğe taşıyacak olan irade, bu ruh birliğine bağlıdır. Davutoğlu, daha sık Erdoğan'ın siyasal bilgeliğine müracaat etmeli ve böylece iki ufuk kaynaşmalıdır. Unutmayalım ki; Erdoğan ile Davutoğlu arasında yaşanacak olası bir siyasal kriz, Türkiye'nin oyun dışı kalmasına ve kaotik bir yapının ortaya çıkmasına neden olacaktır. Aman dikkat; ayrılık fitnedir. Fitneden uzak durun.