Türk medyası çoğu zaman dış politika gelişmeleri belli siyasi kamplar üzerinde yorumluyor. Hâlbuki dış politika, son derece karmaşık ve çok denklemli bir alandır. Olayları belli klişeler veya siyasi kamplar üzerinden değerlendirmek kolay olabilir ama meseleleri takip eden vatandaşlara doğru bir bakış vermez.
Ciddi her dış politika yazarının çalışma masasının yanında bir rafı vardır. Herhangi bir dış gelişmeyi değerlendireceği zaman, duygularını rafa, aklını ve bilgi birikimini masanın üzerine koyar. İnsanın duygularından tamamen arınması mümkün olmasa da olayları, olabildiğince akıl ve bilginin ışığında anlamaya çalışır. Erdoğan-Trump görüşmesini bu bağlamda değerlendirmek gerekir.
Erdoğan-Trump görüşmesinde ne bazı medya organlarında abartıldığı kadar, Türkiye’nin lehine bir kazanım çıktı. Ne de Erdoğan muhaliflerinin iddia ettiği gibi, felaket çıktı. Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a övgüler dizdi, duygularımıza hitap etti ama iki ülke arasında var olan sorunları nasıl çözeceğine ilişkin aklımıza hitap etmedi. Bu bakımdan Trump’ın övgülerine aşırı anlamlar yüklemek siyaseten doğru değil, ahlaken de risklidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm dünyada barış ve adaleti savunduğu için, hem Milletimiz nezdinde hem de diğer milletlerin nezdinde saygı duyulan bir lider zaten. BM’deki tarihi konuşması ile tarihin doğru tarafında dorduğunu gösterdi. Onun için, Trump’ın övgüsüne ihtiyacı yoktur. Ahlaken riskli olmamasının sebebi ise, Trump bugün iltifat ettiği bir lidere yarın kaba davranabilir. O zaman, Trump’ın övgülerine çok derin anlamlar yükleyenler zor duruma düşerler. Bu bakımdan söylenen sözlere değil, somut eylemlere odaklanmak daha yararlı olur diye düşünüyorum.
Muhalif medyada yapılan bazı yorumlarda ise, Erdoğan-Trump görüşmesinde felaket senaryoları çıkartıyorlar. Gerekçe olarak da ‘’Trump Rusya’dan petrol ve doğalgaz almayın’’ demiş(!) Peki, Trump’ın isteklerine Erdoğan ‘’Başım üstüne Trump’’ mı dedi? Hayır, demedi. Amerika, ‘’S-400’leri de almayın demişti. Türkiye, o gün Amerika’yı dinledi mi bugün dinlesin?
Dış politika, partiler üstü milli bir meseledir. Amerika’da Türkiye ile ilgili zaman zaman bana sorulan sorulardan bizi şu veya bu parti olarak değil, Türkiye olarak gördüklerini gözlemliyorum. Amerika bizi birbirimizden ayırmıyor ama biz niye bu kadar ayrışıyoruz? Hepimiz Türkiye ailesinin mensuplarıyız ve dış gelişmeleri ailemizin uzun vaadeli hedefleri doğrultusunda değerlendirmeliyiz.
Bu bakımdan Türk-Amerikan ilişkilerini, Erdoğan-Trump görüşmesi üzerinden değil, iki ülkenin somut politik amaçları üzerinden değerlendirmek daha doğrudur. Bu açıdan bakınca, iki ülkenin politik amaçlarının örtüşmediğini görürüz. Zira Türkiye, bölgede istikrar sağlamaya çalışırken, Amerika çatışma çıkartmaya çalışıyor.
Bunun temel nedeni Amerika’daki İsrail lobisidir. İsrail lobisinin kurduğu ilişkiler Amerikan dış politikasını ve liderlerini Türkiye’nin aleyhinde etkilemektedir. Hâlbuki İsrail lobisinin bu tutumu Amerika’nın da uzun vadeli çıkarlarına uygun bir tutum değildir. Zira Türkiye’nin jeopolitik önemi, İsrail lobilerinin kısır bakış açılarına sığmayacak kadar büyüktür. Ancak Erdoğan-Trump görüşmesinde Amerikalı siyasetçilerinin bunu tam olarak kavradıklarını görmedik.