Erdoğan'ın teşkilatlara verdiği mesajlar ne anlama geliyor?

0

"Teşkilatlar, belediyeler eğer bizim dava idrakiyle hareket etmiyorsa bize zarar veriyor demektir. Zarar veren kardeşlerimizi de uyarıyorum, kusura bakmasınlar. Biz uyarmadan kendileri bu uyarıyı yapsınlar ve adımı da atsınlar, gereğini yapsınlar. Bedeli ödenemeyecek yanlışlara tahammülümüz yok. Çünkü 2019 bir kırılma noktasıdır. AK Parti olarak bizim kendimizi yenilememiz gerekiyor. Önce şu hareket kendi içinde birbirini sevmesi gerekir. Birbiriyle dayanışma içinde olması gerekir. Bize ne oluyor ki kendi içimizde birbirimize karşı çalım atıyoruz. Bize ne oluyor ki birbirimize karşı farklı nazarlarla bakıyoruz."

Yukarıdaki cümleler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağzından dökülen oldukça önemli ve bir o kadar sarsıcı cümleler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'nin başına geçtiği günden beri teşkilatına mesajlar veriyor, partisindeki yıpranmalara, savrulmalara, metal yorgunluklarına dikkat çekiyor ve herkesin kendisine "çeki-düzen" vermesi gerektiğini ifade ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın teşkilatlar ile ilgili yapmış olduğu tespitler, Erdoğan'ın çok iyi bir halkla ilişkiler uzmanı olduğunu, halkın nabzını çok iyi tuttuğunu gösteriyor. Zira teşkilatlara dönük şikayetler son dönemlerde zirveye ulaştı. Halktan kopuk siyaset yapma anlayışı AK Parti'nin kurulduğu günden bu yana tasvip etmediği ve bu anlayışı reddederek var olduğu bilinen bir gerçek. Ne var ki, AK Parti'nin temel ilkesi olan "fildişi kulelerinden, tepeden indirgemeci bir anlayışla halka yaklaşmama" ilkesini bazı teşkilatlar çiğnemiş durumda ve bu çiğneyiş AK Parti'nin kuruluş ilkelerinden sapması anlamına geliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tam bağımsızlığı ve yerli ve milli kadrolarca yönetilmesi için, terör unsurlarının saldırılarını püskürtmek ve devleti bu unsurlardan tamamen temizlemek için Cumhuriyet tarihinin en büyük mücadelesini veriyor.

Erdoğan, bir taraftan teröre kol kanat geren AB ülkelerine karşı mücadele veriyor, diğer taraftan İslam dünyasına karşı yapılan kuşatma ve işgal girişimlerine karşı bedenini siper ediyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, terörün, statükonun ve oligarkların Türkiye içindeki uzantılarına karşı da cansiperane savaşıyor.

Bu mücadeleler içerisinde Erdoğan'ın yükünü hafifletmek, bu ülkenin tam bağımsızlığını isteyen herkes için "öncelikli vazife" olması gerekirken ve bilhassa bu vazife AK Parti teşkilatlarının en temel vazifesi olması gerekirken, bunun tam aksinin olması, AK Parti teşkilatlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yük olması ve yaptıkları yanlışlarla onun gündemini meşgul etmesi, enerjisini gasp etmesi kabul edilir bir durum değil.

Çanakkale Savaşı'nın bir benzeri tüm dünyaya karşı veriliyorken, seçilmiş meşru AK Parti iktidarını ve liderini yıkma girişimleri zirvedeyken AK Parti teşkilatlarının iç kavgalara ve çekişmelere yönelmesi, AK Parti'ye zarar verici adımlar atması, seçmenlere, vatandaşlara kibirle yaklaşması ve halktan kopuk siyaset yapması AK Parti'nin yüklendiği kutlu davaya ihanettir.

Erdoğan'a yük olan, Erdoğan'ın ümmet için harcadığı enerjiyi gasp eden bir teşkilat, ümmete ve liderine ihanet eden bir teşkilat olarak tarihin karanlık sayfalarına yazılır.

Böyle hayırsız bir teşkilatı ne AK Parti affeder ne de ümmet için gözyaşı döken insanlar affeder.

Bu bir vebaldir!

AK Partili olmanın, AK Parti'nin neferi, parçası, üyesi olmanın bir vebali var!

Lider Erdoğan'ın arkasında durmamanın bir vebali var!

Tüm emperyallerin bir olup lider Erdoğan'a saldırdığı bir aşamada Erdoğan'ı yalnız bırakmanın bir vebali var!

Ankara, artık sadece Ankara değil!

Türkiye, artık sadece Türkiye değil!

AK Parti, artık sadece AK Parti değil!

Ankara demek, Şam demek, Erbil demek, Gazze, Mogadişu, Doha, Kahire, Tunus, Saraybosna, Gulca, Naypyidaw demek!

Türkiye demek, Suriye demek, Filistin demek, Doğu Türkistan, Katar, Tunus, Myanmar, Somali demek.

AK Parti demek, umut demek, "mazlumların kurtuluş metodu" demek!

Bu yüzden AK Partili olmak bir vebaldir!

AK Partili olmanın gereklerini getirmemek demek, umudu Türkiye'de olan işgal altındaki mazlumların umutlarını çalmak demek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da dediği gibi; ya bu uyarıları dikkate alıp adım atacaksınız ya da gereğini yapacaksınız, yani bayrağı bir başkasına devredeceksiniz.

2019'a giden süreçte hiç kimsenin bu davayı akamete uğratmaya hakkı yok!

Hiç kimsenin bu kutlu davaya umut bağlamış "yalın ayaklı Müslümanları" yetim bırakmaya hakkı yok!

Herkes silkelenip kendine gelmeli!

Yüklendiği misyonun farkına varmalı!

AK Partili olmanın gerekliliklerini layıkıyla icra etmeli!

Kibir yerine tevazuyu kuşanmalı!

Unutmayın…

Eğer imame koparsa, tesbih taneleri darmadağın olur!

İşte bu yüzden gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sonuna kadar arkasında durma günüdür.

Gün, liderin omuzlarındaki yükü hafifletme günüdür!