Yıllardır özgürlükten, demokrasiden, insan haklarından, kadın ve çocuk haklarından dem vuran Batı, sıra İslam coğrafyasına geldiğinde neden körleşiyor? Filistin’de, Gazze’de bombalar altında can veren çocuklar, evleri başına yıkılan kadınlar insan değil mi? İnsanlık tanımı, sadece Batı’nın sınırları içinde mi geçerli? Batılı insanların canı can da diğer insanları, özellikle mazlum Müslümanların canları can değil mi?
Bir asrı aşkın süredir İslam dünyasında yaşanan işgaller, katliamlar ve sistematik hak ihlalleri karşısında susan Batı, kendi değerlerini inkâr etmenin utancını yaşamıyor mu? Demokrasi adına işgal edilen topraklar, özgürlük adına yakılan evler, gözleri önünde kocaları parçalanıp dul bırakılan binlerce kadın, insan değil mi? Bir kadın olarak bu cefakâr, fedakâr annelerin de kadın hakları yok mu? Yine gözleri önünde anne babaları katledilen çocukların hakları yok mu? Yetim ve öksüz kalan on binlerce masum… Bunları görmezden gelen Batı’nın söylemleri artık samimiyet değil, çıplak bir ikiyüzlülükten ibarettir.
Batı’nın tarihi kan ve gözyaşıyla yazılmıştır. Afrika’nın yarısını köleleştirip geri kalanını sömürerek, Asya’yı yağmalayarak, Latin Amerika’yı köleleştirerek yükselen Batı uygarlığı, hâlâ aynı zihniyetle yaşamaktadır. Bugün Filistin’de yaşananlar, dün Cezayir’de, Hindistan’da, Bosna’da yaşananlardan farklı değildir. Adalet iddiası, sadece batılılar ve Batı’nın çıkarlarıyla çatışmayan coğrafyalar için geçerlidir.
Ey Batı! Sizde hukukun, adaletin zerresi yok. Mertlik ise adeta size hiç uğramamış. Namert karakteriniz gereği, medya gücünüzle katilleri masum, mazlumları suçlu göstermeye çalışıyorsunuz. “Terör” kavramını kendi çıkarlarınıza göre tanımlıyorsunuz. Sivilleri öldüren İsrail, sizin için “meşru müdafaa” yaparken; taş atan bir Filistinli çocuk sizin literatürünüzde “terörist” oluyor. Kırk yıldır kendi ülkesine karşı ihanet edip savaşan PKK, PYD vs. direniş hareketleri. Ölümüne vatanını savunan HAMAS ve aline silah almamış olan İHVAN-I MÜSLİMÎN terör örgütüdür. Bu mu sizin adaletiniz? Bu mu sizin demokrasi anlayışınız?
Yıllarca insanları “Demokrasi” mavalıyla uyuttunuz. Hani demokrasi; halkların kendi kendilerini yönetmesiydi. Ama siz halkı tarafından seçilen Kur'an hafızı, 7 dil bilen bilge başkan Muhammed Mursi’yi, zavallı uşağınız olan Sisi’ye devirttiniz. Güç İslam ümmetinden size geçeli böylesi cürümleri yüzler, hatta binlerce kez işlediniz. Eğer demokrasi iddianızda samimiyseniz, çekin ellerinizi halkların üzerinden, onlar kendi idare şekillerini belirleyip kendi idarecilerini istedikleri gibi seçsinler. Ama siz yalan söylüyorsunuz, aldatıyorsunuz. Size itaat eden, kendi halkları yerine sizin çıkarlarınızı gözeten idareciler istiyorsunuz. “Başkan” “cumhurbaşkanı” “Emir” “sultan” “kral” “diktatör” fark etmez. Seçimle gelmiş, darbeyle gelmiş, terör örgütü kurup anarşi ve kaosla gelmiş, fark etmez…
Ey Batı! Siz insan haklarını sadece kendi insanınız için istiyor, kadın haklarını sadece kendi toplumunuz için savunuyor, çocuk haklarını sadece kendi evlatlarınız için dillendiriyorsunuz. Filistinli çocukların kanı kırmızı değil mi? Gazze’de yıkıntılar altında kalan annelerin gözyaşları tuzlu değil mi? Yoksa onların insan sayılabilmesi için Batı pasaportu mu taşıması gerekiyor? Bu gün Gazze’de Filistin’de yaşananların binde biri sizin şehirlerinizde, ülkelerinizde yaşansaydı, bunu yapan zalimlere dünyayı dar ederdiniz.
Bugün İslam coğrafyasının her yanında Batı’nın çifte standardı bir çıplak gerçek gibi ortadadır. Üçüncü dünya ülkeleri dediğiniz coğrafyalar ve onların mazlum halkları, sizin mağdurlarınızdır. Onları bir lokma ekmeğe, bir su kuyusuna biraz yakıta ve elektriğe siz muhtaç hale getirdiniz. Siz, insanlığı parçalayan sömürgeci düzenin bekçilerisiniz. Adaletiniz, menfaatlerinizin bittiği yerde sona eriyor. Demokrasi, sizin için sadece işgalin bir kılıfı. İnsan hakları, yalnızca kendi uluslarınıza tanınmış bir ayrıcalık.
Ama unutmayın! Tarih, zulmün sonsuz olmadığını defalarca gösterdi. Nerede firavunlar? Nerede Nemrutlar, Şeddatlar, Karunlar? Tarihin mezbelesi, çöplüğü zalimlerin leşleriyle doludur. Mazlumun ahı göğe yükseldiğinde, zalimin saltanatı yerle bir olur. Bugün Gazze’de atılan taş, yarının hesabının işaretidir. Bugün Filistin’de yükselen direniş, sadece bir halkın değil; tüm insanlığın onur mücadelesidir.
Hesap günü uzak değildir! Siz, Batı’nın ikiyüzlü efendileri, zannettiniz ki mazlumlar ebediyen susacak, zannettiniz ki adalet toprağa gömülecek… Hayır! Zulüm baki kalmaz, hak er ya da geç galip gelir. Filistin’in her damla kanı, Gazze’nin her yıkık taşı, bir gün sizin kurduğunuz sahte medeniyetin duvarlarını yıkacaktır. Ve o gün geldiğinde tarihin önünde yargılanacaksınız. İşte o gün, “insan hakları” diyerek kandırdığınız halklar bile size sırtını dönecek. Çünkü hakikat, propaganda perdesini delip geçer.
Ey Batı! Adaletinizin terazisi pas tutmuş, insanlık dersiniz çoktan çökmüştür. Fakat bilin ki; mazlumun duası, zalimin tankından, uçağından ve propagandasından çok daha güçlüdür. Ve bir gün, o dua nice zalimler gibi sizi de tarihin çöplüğüne atacaktır. Bekleyin ve görün