Fay Hattı

Uzun zamandır Ortadoğu'da biriken basınç, patlama seviyesine ulaştı. Birileri bu kadim coğrafyanın, ağır bir sarsıntı geçirmesinden yana bir tavır takınmakta. Suyun yüzeyine yansıyan ise aslında çok basit… Öyle ki "ABD'nin yeni düzene hükmetmek için, Küreselci Çin' e dönük başlattığı hegomonik savaş" tabiri, bunu tam olarak karşılıyor. Kısacası ABD'nin; petrole, gaza ve hepsini içinde barındıran D. Akdeniz'e çökmeyi hesapladığı kesinlikle yadsınamaz. Diğer taraftan da Çin'i durdurmak için, STRATEJİK KONUMDAKİ ülkelere baskı kurarak anlaşmaya zorlamakla meşguller. İşte bu açıdan incelediğimizde, Türkiye ve Rusya'nın en önemli ilgi alanlarının başında yer aldığını söyleyebiliriz. Ülkemizin 2013'den beri maruz kaldıkları zaten malum. Karşılığında BÜYÜK TÜRKİYE İDEALİ doğrultusunda yürüyen Ankara'nın, bir türlü DİZ ÇÖKMEYİP kendi yörüngesini yine kendi belirlemeye devam ettiği de aşikar.

Fakat geldiğimiz aşamada Türkiye'ye yönelik baskıyı arttıranların, bu sefer RUSYA ÜZERİNDEN farklı bir hesap içerisine girdiğini görüyoruz. Olur mu olmaz mı bilinmez ama hem ABD, hem de Rusya'daki Yahudi lobisinin etkinliği, hiçte yabana atılabilecek cinsten değil. Kaldı ki ABD-Rusya arasında her ne kadar olumsuz bir bagaj varsa da, bazı zamanlarda KURDUKLARI DİYALOĞU kimse inkar edemez. Tıpkı Putin'in geçmişte kendisine destek vermeyen Oligarkları tasfiyesi ve akabinde ABD'nin, PETROL fiyatlarını artırarak Putin'i güçlendirdiği gibi. Tabi Obama döneminde Rusya ile görüşen ABD'nin; "rejimin düşmesi halinde İsrail'in güvenliğinin tehlikeye gireceğini" konuştuğu bir demde, Rusların Suriye'ye girmesini de unutmamak elzem.

O nedenle geçen hafta Soçi'de yapılan Putin/Pompeo görüşmesinde, "Suriye konusunda pek çok özel anlaşmaya ulaştıkları, bu adımları ise paylaşamayacaklarını" söylemeleri bizi fazlasıyla şüphelendiriyor. Bunun bizi ilgilendiren boyutunu sorarsanız; varılan mutabakatın "GÜVENLİ BÖLGE" ile "PYD/YPG" konusunu nasıl etkileyeceğinden ibaret. Yoksa Rus Dışişleri Bakan Yardımcısının; "Kürt faktörünün Suriye'deki durumun iyiye gitmesi ve çözüm perspektifi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz" ifadeleri oldukça su götüreceğe benziyor. Zira bu ifadelerden sonra, hemen akıllara Sykes-Picot'un gelmesinden kendimizi alamadığımız muhakkak.

Anlayacağınız ABD ile arasını düzeltmek isteyen bir Rusya resmi var önümüzde. Bu ise "Suriye de ki İran varlığından rahatsızlık duyan Rusya'nın, ABD'ye belli bir seviyeye kadar ses çıkarmayacağı" yorumunu hak ediyor. Keza Putin'in İRAN'I KAST EDEREK "Rusya'nın itfaiye ekibi olmadığı bilinmeli. Biz her an her şeyi kurtarmaya yetişemeyiz" şeklinde kurduğu cümle bu demektir. İşte "ABD İRAN'I VURUR MU" kafa karışıklığının, gizemi de burada saklı. Yani oluşan hava; İran'ın her cepheden kıstırılarak, ANLAŞMAYA ZORLADIKLARININ bir nevi ete kemiğe bürümüş halini canlandırıyor. Elbette İran'ın kapalı kapılar ardında, BİR PAZARLIK yürüttüğünden de şüphemiz yok. Neticesi nasıl biter, nelerden taviz verir yahut KİMLERİ SATARLAR orası muamma. Şayet ABD istediğini yine de alamasa bile, top yekûn bir savaştan ziyade stratejik noktaları vurarak, kaosu vesayetle (İsrail, Arabistan ve BAE) sürdürmeyi planladığı çokta ütopik sayılmaz.

Fakat HER İHTİMALDE faturanın TÜRKİYE dahil tüm bölge ülkelerine çıkması kuvvetle muhtemel görülüyor. Çünkü KONUMU İTİBARIYLA yaşanan hareketliliğin tam merkezinde Türkiye vardır. Ve Türkiye'yi kuşatmaları, ekonomik baskı kurmaları, dışarıdan ve içeriden koalisyonlar inşa ederek yeniden darbe söylentilerinin çıkarılması, bizi DİZE GETİRME ÇABALARININ asıl sebebini oluşturuyor. Bu durumda zaman ideolojilerin gölgesinde, İsrail patentli oyun kuranların ekmeğine yağ sürme zamanı asla değildir. Aksine Siyasilerin Tütün İskelesinde verdiği "TÜRKİYE İTTİFAKI" fotoğrafını, azami (Milli, Manevi, Yerli) müştereklerde sağlamanın ta kendisidir. Siz boş verin İçimizdeki sivri dilli, cici çocuk imajıyla poz veren FİGÜRANLARI. Onlar istese de istemese de, "kurdun boynu niye kalındır" onu düşünün sadece… Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir…

Vesselam…