Gazze’de iki yıldır süren soykırım karşısında Batı’nın sessizliği, aslında doğrudan bir ortaklık olduğunu gözler önüne seriyor. Amerika’dan Avrupa’ya uzanan askeri ve siyasi destek zinciri, İsrail’in katliamlarını pervasızca sürdürmesine zemin hazırlıyor. İslam dünyasının dağınıklığı ise bu zulmü daha da kolaylaştırıyor. İnsanlık tarihine kara bir leke olarak geçen Gazze soykırımını Güvenlik ve Dış Politika Uzmanı Dr. Ayhan Sarı ile konuştuk.
Batı İsrail'i destekliyor
Tüm dünya terörist İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımı izliyor. İsrail bu sessizlikten güç alarak hastaneleri dahi bombalıyor, yardım ekiplerini öldürüyor, gazetecileri şehit ediyor. Uluslararası kurumlar dahil Batı’daki bu tepkisizliğin İsrail’e destek suskunluğu diyebilir miyiz?
Burada mesele sadece sessizlik değil. Dünya, özellikle Batı, doğrudan bu katliama ortak oluyor. Eğer sadece sessiz kalsalardı belki farklı değerlendirebilirdik ama hem askerî hem maddî hem de siyasî olarak İsrail’i destekliyorlar. Amerika ve Almanya başta olmak üzere birçok devletin desteği olmasa İsrail bu katliamları yapamazdı. 7 Ekim’den sonra daha ilk andan itibaren ABD ve Avrupalı devletler İsrail’in yanında saf tuttu. İlk günlerde İngiltere, Amerika, Almanya dışişleri bakanları koşarak gitti, hemen ardından Biden, İngiltere Başbakanı ve Almanya Başbakanı Scholz İsrail’e gidip doğrudan destek verdi.
Soykırımın kapısını hep birlikte araladılar öyle değil mi?
Amerika bölge ülkelerini tehdit etti, savaş gemileri gönderdi. “Hamas’a destek vermeyin, İsrail’e karşı hamle yapmayın” dedi. 6 binden fazla sortiyle bir hava köprüsü kuruldu. Amerika’dan, İngiltere’den, İtalya’dan, Yunanistan’dan, Güney Kıbrıs’tan sürekli mühimmat yağdırıldı ve hâlen devam ediyor. Gazze üzerindeki gözetleme uçuşlarının yüzde 85’ini Amerika ve İngiltere yapıyor, İsrail de bu istihbaratla bombalıyor. Dolayısıyla bu, Batı’nın doğrudan ortak olduğu bir soykırım.
Perdenin arkasındaki İngiltere
Genelde Ortadoğu’daki ülkeleri işgal eden Amerika ön planda görünürken İngiltere’nin ismini daha az duyuyoruz. Oysa tarihsel olarak bölgeyi en fazla sömüren ülke İngiltere. Buna rağmen adı nasıl bu kadar geri planda kalabiliyor?
Aslında geri planda değil, sadece öyleymiş gibi görünüyor. Bölgede 70–80 yıllık bir geçmişi olan Amerika Ortadoğu’yu İngiltere kadar tanımıyor. Amerika şunun farkında: Ortadoğu’da kan dökmekte ve işgalde en tecrübeli ülke İngiltere. Anglo-Sakson yakınlığı sebebiyle ABD’nin en güçlü müttefiki konumunda. Siyonist sermaye ve lobiler Amerika’yı ne kadar etkiliyorsa İngiltere’yi de aynı ölçüde etkiliyor. İngiltere, diplomasideki, medyadaki, finans dünyasındaki gücünü hâlâ İsrail’in lehine kullanıyor.
Batı sürekli “iki devletli çözüm” ve “1967 sınırları” vurgusu yapıyor. Oysa 1967’de İsrail Filistin’in birçok bölgesini işgal etmişti. Sizce bu tarihi kabul ettirmek Filistinlilere kaybettirmiş olmayacak mı? Ayrıca böyle bir devletin başına İsrail kuklası Mahmut Abbas veya aynı zihniyette biri geçerse ne olacak?
1967’de bile büyük bir işgal vardı. Batı, İsrail’in o dönemdeki işgalini “iyi işgal” olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Asıl hakkaniyetli çözüm 1948 öncesine dönmektir. 7 Ekim’den ve bu iki yıllık süreçten sonra İsrail’in rasyonel davranıp masaya oturabileceğini sanmıyorum. Artık o eşik çoktan aşıldı. Uluslararası sistemin de bir anlamı kalmadı. BM, İİT, Lahey, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi… Hepsi havanda su dövüyor. Avrupa’da Ukrayna’nın topraklarını bile koruyamıyorlar; Filistin’i nasıl koruyacaklar? Bundan sonra güç kimdeyse, sahada kim ayakta kalabiliyorsa o kazanacak. Zaten Batı’nın Filistin’i ve Filistinlileri korumak gibi bir amacı da yok.
İslam ülkelerinin ölüm sessizliği de İsrail’e güç vermiyor mu?
Evet, tepkisizliklerinin yanısıra bazıları doğrudan destek veriyor. Batı’nın çıkarlarını koruyacak bir İsrail terör devleti kuruldu ve çevresine kafa tutamayacak devletçikler meydana getirdi. İslam ülkeleri dağınık ve bu da İsrail’in işine yarıyor. “Gazze’de insanlar ölüyor” demek yeterli değil. Ancak güçlü bir devlet liderlik ederse, etrafında birleşilirse bu soykırımcılar bölgeden kovulabilir. Bu açıdan Suriye–Türkiye ittifakı çok önemli.
Karşı karşıya gelmemiz kaçınılmaz
Bu güçlü ittifak bölgede hangi dengeleri değiştirir?
Türkiye ve Suriye güçlü bir birliktelik kurabilirse bu, orta ve uzun vadede İsrail’e ciddi tehdit oluşturur. İsrail de bunun farkında ve sürekli hamle yapıyor. Bizim yapmamız gereken bu ittifakı korumak ve güçlendirmek. Süreç Türkiye’ye doğru ilerliyor. Finalin gerçekten de öyle veya böyle terör devleti İsrail ve Türkiye arasında olacağını düşünüyorum. Bölgesindeki ülkeleri fütursuzca bombalayıp soykırım yapan İsrail’in kendisi için tehdit olarak algıladığı Türkiye’yi hedef görmediğini düşünmek saflık olur.
Türkiye’de sosyal medyada “Türkçü” maskesiyle çıkıp İsrail propagandası yapanlar var. Çifte vatandaşlıkla İsrail’de askerlik yapıp buraya dönenler de gündeme geliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İsrail’in istediği de bu zaten! İnsanların dikkatini Filistin’den çevirip “Bize ne Araplardan” dedirtmek. Oysa İsrail “Ben burada insanları öldüreceğim, toprak çalacağım, kimse karışmasın” diyor. Türkiye’deki bazı hesaplar da buna hizmet ediyor.
Türkiye'de İsrail yandaşı çok
Hatta siyasi isimler bile buna çanak tuttu. Mesela Özgür Özel, soykırımın başında “Hamas terör örgütüdür” dedi. Sonra yolsuzluktan tutuklanan CHP’li isimleri bahane ederek İngiltere’ye gidip adeta yalvardı. Bu da İsrail’in istediği bir tablo değil mi?
Bizim için mesele sadece dışarıdaki düşmanla değil, içerideki düşmanlarla da mücadele. Bağımsız bir devlet olmak kolay değil. Ülkemizde ‘Biz iktidar olalım da isterse Türkiye batsın’ diyen bir kesim var. Hem içerideki işbirlikçilerle hem de dışarıdaki işgalcilerle mücadele ederek güçlü bir devlet olacağız. Ancak o zaman bölgede yeni sistemler, yeni düzenler kurabiliriz.