Gaybı Bilmek Allah’a Mahsustur

Ahkâf Suresi dokuzuncu ayette Resûlullah’a (s.a.s.) şöyle buyurulur:

Yine de ki: “Ben, peygamberler arasında benzeri gelip geçmemiş biri değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemem, ancak bana vahyedilene uyarım. Ben yalnızca açık bir uyarıcıyım.

Bu ayet, en açık ölçüyü ortaya koyuyor: Gayb bilgisi yalnızca Allah’a mahsustur. Peygamber bile “Ben bilmem” diyerek beşeriyetini ve kulluğunu ilan etmişken, herhangi bir kulun gaybı bildiğini iddia etmesi apaçık bir sapmadır.

Kur’an bu hakikati defalarca vurgular:

– “Göklerde ve yerde Allah’tan başka hiç kimse gaybı bilmez.” (Neml 65)

– “Gaybın anahtarları O’nun yanındadır, onları O’ndan başkası bilmez.” (En’âm 59)

Ne var ki bugün, toplumun saf inançlarıyla oynayan bir kesim var: Cin çıkarma iddiasıyla insanları sömüren cinciler, nefes üfleyerek şifa dağıttığını sanan üfürükçüler ve kendini velayet makamında gören sahte şeyhler… Bunların ortak noktası, Allah’a mahsus olan gaybı kendilerine pay çıkarmalarıdır.

Kimi falcılık kılıfıyla, kimi “rüyamda gördüm” diyerek, kimi de “manevi ilham” diyerek insanları etkisi altına alıyor. Oysa bu sahtekârlıkların tamamı, Allah’ın dinine ihanettir. İnsanların çaresizliğini, hastalığını, sıkıntısını paraya ve menfaate tahvil etmek, Kur’an’ın apaçık uyarısına karşı gelmektir.

Asıl felaket ise ümmetin bu tabloya suskunluğudur. Gaybı bildiğini söyleyenlere, cinci ve üfürükçülere koşan kalabalıklar, Kur’an’dan uzaklaşmış olmanın acı göstergesidir. Peygamber bile “Gaybı bilmem” derken, ümmetin bu tür kişilere teslim olması ne büyük çelişkidir!

Müslüman’ın görevi açıktır: Gayb iddiasında bulunan her sözde hocayı, her cincinin ve sahte şeyhin sözünü Kur’an ve sünnetin terazisine vurmak. Eğer iddialar vahye uymuyorsa, orada sapma ve istismar vardır.

Unutmayalım: Gayb Allah’ın ilmidir; kulların ticareti değil. Ümmet, cinci ve üfürükçülerin büyüsünden ancak Kur’an ve sünnete sarılarak kurtulur. Din Allah’ın yoludur; menfaat avcılarının oyuncağı değil.