Trend

Gazali - İhyau Ulumiddin - Orucun farzları ve sünnetleri

Büyük İslam Alimi Ebu Hamid Muhammed Gazali''nin İhyau Ulûmi''d-Dîn eserinden bölümler: Orucun Zâhirî Farzları, Sünnetleri ve Orucun İfsadı Halinde Lâzım Gelen Hükümler

Orucun Zahirî Farzları, Sünnetleri ve Orucun İfsadı Halinde Lazım Gelen Hükümler

Zahirî farzlar altı tanedir:
1. Ramazan ayının başlangıcını gözlemek
Bu vazife, hilalin görünmesiyle olur. Eğer hava bulutluysa şaban ayı otuz güne tamamlanır. Hilalin görünmesinden gayemiz; bilinmesidir. Bu ise, adil bir kişinin sözüyle de sabit olur. Şevval ayının hilali ise, ibadette ihtiyat sebebiyle ancak iki adil şahsın şehadetiyle sabit olur.

Bir adil şahsın ağzından Ramazan hilalinin göründüğünü duyan, eğer onun sözüne güvenip, yüzde ellibir oranında doğru söylediğine de kanaat getirirse, kadı o adil insanın sözüyle hükmetmezse dahi, böyle bir müslümana oruç tutmak lazım gelir.

Bu bakımdan her kul, ibadetinde zannına tabi olmalıdır. Ne zaman ki bir memlekette hilal görünür de başka memlekette görünmezse ve bu iki memleket arasındaki mesafe iki konaktan daha azsa, bu iki yerde yaşayan bütün müslümanlara oruç farz olur. Eğer iki memleketin arasındaki mesafe iki konaktan fazlaysa her memleketin hükmü, kendisine ait olur. Birisinde vacib olan oruç, eğer hilal görünmezse, öbüründe vacib olmaz.

2. Niyet
Her gece için, geceleyin günü belirten bir niyet lazımdır. Eğer bir defada (otuz defa olsa dahi) Ramazan orucunu tutacağına niyet ederse, kafi gelmez. İşte 'Her gecede niyet etmek' sözümüzle bunu kastediyoruz. Eğer gündüz, Ramazan orucuna ve diğer farz oruçlara niyet ederse yeterli olmaz. Ancak nafile oruçlarda böyle bir niyet geçerlidir. İşte 'geceleyin niyet etmeli' sözüyle bunu kasdettik. Eğer sadece oruca veya farz oruca niyet ederse kafi değildir; ta ki Ramazan ayının farzına niyet etmedikçe...

Eğer şek gecesi (Şaban ayının otuzuncu gecesi), yarınki gün Ramazan'dansa 'Ramazan orucuna niyet ediyorum' diye mütereddit bir şekilde niyet ederse, kafi değildir. Çünkü böyle bir niyet kesin olmaz. Meğer ki niyeti adil bir şahidin şahidliğine dayanmış olsun. O zaman niyet kesinlik kazanmış olur. Âdil şahidin yanlış olma ihtimali veya yalan söyleme ihtimali bu niyetteki kesinliği iptal etmez. Ramazan'ın son gecesindeki şüphe gibi, eski bir duruma dayananan niyet, kesinlik vasfını kaybetmez. Zindanda hapis bulunan kişinin niyeti gibi, ictihada dayanan bir niyetteki tereddüt yine onu niyetlikten çıkarmaz. Mesela bu durumdaki bir insan, galip bir zanla Ramazan'ın geldiğine ictihad ederse, bunun şüphesi, niyetini kesinlikten çıkarmaz.

Şek gecesinin olup olmamasında şüphesi olan bir insanın diliyle kesin bir niyet etmesi fayda vermez. Çünkü niyetin yeri kalptir. Kalpte şüphe bulundukça niyetin kesin olduğu tasavvur olunamaz. Mesela Ramazan ayının ortasında 'Eğer yarın, Ramazan ayındansa, oruç tutacağım' dese, onun bu şekilde tereddüde düşmesi, zarar vermez. Çünkü bu tereddüd sadece dil iledir. Niyetin merkezinde ise, tereddüd düşünülemez. Kalp kesinlikle yarının Ramazan ayından olduğuna inanmalıdır. Geceleyin niyet edip niyetten sonra birşeyler yiyenin o niyeti fasit olmaz ve yeniden niyet etmeye de mecbur değildir. Hayızda olan kadın hayızlı iken niyet ettikten sonra daha fecir doğmazdan evvel temizlenirse, o niyetle orucu sahih olur.

3. Oruçlu olduğunu hatırlamakla beraber kasden birşeyi vücuduna almaktan korunmak.
Bu bakımdan yemekle, içmekle, buruna birşey akıtmakla, ön veya arkasından içeriye birşey akıtmakla orucu fasid olur. Damarlardan kan almak ve hacamat yapmak, sürme çekmek, kulağa veya idrar yoluna mil sokmakla oruç bozulmaz. Ancak en son şekilde mesaneye varacak kadar sıvı birşey akıtılacak olursa, o zaman oruç bozulur.

Kasıtsız olarak yolun tozu veya ağız ve burundan mideye kadar giden sinek veya ağza mazmaza suyu alırken mideye giden su orucu bozmaz. Ancak ağzını çalkalarken mübalağalı bir şekilde yapar ve boğazına su kaçarsa, kusur ettiği için orucu bozulur. İşte biz 'kasten yaparsa' sözümüzle bunu kasdetmekteyiz. Orucu zikretmekteki gayemiz; unutarak yemek yiyenin orucunun bozulmadığını ispat etmek içindir,

4. Cinsî münasebetten sakınmak
Cinsî birleşmenin sınırı, sünnet yerini veya o kadarını kullanmaktır. Eğer unutarak cima'da bulunursa, orucu bozulmaz. Eğer geceleyin cima eder veya ihtilam olursa, cünüp olarak sabahlarsa, orucu bozulmaz. Eğer fecr çıktığında cima halindeyse, fecrin çıkışını hisseder etmez derhal kılıcı kınından çekerse, o günkü orucu sahihtir. Eğer fecrin doğuşunu hissettiği halde kılıcı kınından çekmezse, orucu bozulduğu gibi, kendisine kefaret de lazım gelir.

5. İstimnadan sakınmak
İstimna ister cima yapmak suretiyle isterse herhangi bir şekilde kasten menisini çıkarmak ve akıtmak demektir. Böyle bir hareket orucu bozar. Menisi akmadıkça hanımıyla bir arada yatması veya hanımını öpmesi orucu bozmaz. Fakat buna rağmen genç ise, kerahet vardır. Ancak ihtiyar ve nefsine hakim bir kimse ise, kerahet kalkar. O zaman öpmekte beis yoktur. Fakat terkedilmesi daha evladır. Kişi öpmekle menisinin akmasından korkmasına rağmen, öpüp menisi akarsa, kusur yaptığı için orucu bozulur. (Fakat kefaret lazım gelmez)

6. Kusmaktan sakınmak
Kasten kusmak, orucu bozar. Eğer gayr-ı ihtiyari olarak kusarsa, orucu bozulmaz. Zaruret olduğu için boğazındaki balgamı yutmakla orucu bozulmaz. Çünkü böyle bir durumdan sakınmak zor olduğundan ve bu belanın umumîliği dikkate alındığından ruhsat verilmiştir. Ancak balgam çıkıp ağzına vardıktan sonra tekrar yutarsa, o zaman, orucu bozulur.