Gazze için eleştirmek değil; omuz vermek zamanı!

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor:

“Zulüm gördüğünüzde elinizle müdahale edin; buna gücünüz yetmezse dilinizle, o da olmazsa kalbinizle buğuz edin.”

Bugün Gazze’de yaşanan vahşetin karşısında hepimizin yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Ancak etkisi gücü farklı boyutlarda olabilir.

Devletler “el ile” müdahale eder. Orduları, uluslararası siyasi güçleri vardır. Fiilen güç kullanma kapasitesine sahiplerdir.

Âlimler “dil ile, söylem ile” müdahale eder. Onların topu, tankı, uçağı yoktur. Alimlerden cepheye koşmaları beklenmez. Onlar; siyaseti etkileyecek, toplumları bilinçlendirecek konuları gündeme taşırlar.

Bireyler ise “kalpleriyle” buğuz eder. Dua eder, boykota katılır, yardım kampanyalarını desteklerler. Onlardan da başına buyruk savaşmaları beklenmez. Ancak Gazze’ye gıda yardımları ve diğer gönüllü girişimlere destek verebilirler.

21-29 Ağustos 2025 tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanımız Sn. Prof. Dr. Ali Erbaşın katılımı ile, Dünya Müslüman Alimleri Birliği ve İslam Alimleri Vakfınca organize edilen; “İslâmî ve İnsanî Bir Sorumluluk: Gazze “adlı bir program başlatıldı. Yassıada’da gerçekleştirilen bu program maalesef çok eleştirildi. Duygusal olarak GAZZE açlık ile sınanırken, anneler enkaz başında feryat ederken açık büfeler, gösterişli salonlarda verilen mesajlar, haklı olarak pek çok kişinin yüreğini burkuyor olabilir.

Ancak burada gözden kaçan önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum; bu toplantılar “tatil keyfi” değil; uluslararası dayanışmanın, ortak strateji arayışının, ümmet bilincinin canlı tutulmasının eylemsel faaliyeti olarak ele alınmalıdır. Sofralar eleştirilebilir, konforlu ortamdan rahatsız olunabilir. Ancak mesele sofrada ne yendiği değil, kalkıldığında Gazze için nasıl bir karar alınacağıdır. Nitekim bu toplantının kahvaltısı ve konaklaması, Gazze sevdalısı bir iş insanının ülkesinde ki misafirlerine ikramıdır. Bu durum kesinlikle lüks tüketmek değil; böylesi bir imkânın Gazze için bir vesileye dönüştürülmesidir.

Ayrıca toplantı için anlamlı bir yer seçilmiştir; Yassıada

1960 darbesinin en vahim sonucu, seçilmiş bir Başbakanın ve bakanların burada idam edilmiş olması milli iradeye vurulmuş kara bir lekedir. Yassıada, tüm insanlığa zulmün baki olmadığını, milli iradenin mutlaka galip geleceğinin ilan edildiği bir mekândır. Orada atılan her adım, zulüm baki olmadığını haykırmaktadır. Bugün Yassıada darbecilerin adını tarih sahnesinden silinerek utançla anılırken Gazze halkına zulmeden zalimlerin de bir gün aynı akıbete uğrayacağını haykırıyor. Bu buluşma, işte böylesi bir hakikate dikkat çekmektedir.

Üstelik bu toplantıda verilen mesajlardan biri var ki oldukça önemliydi; "Gazze’de masumların kanını akıtmayı, savunmasız sivilleri katletmeyi sürdürmek; ümmetin sabrını taşıracak, öngörülemez sonuçlara yol açacaktır. İslâm dünyasında ve ötesinde, âlimlerin, kanaat önderlerinin ve toplulukların öncülüğünde geniş bir halk hareketi doğacak; şimdiye dek sessizlik olan yerde öfke yükselecek, o öfke de artık fiile dönüşecektir."

İlk defa Müslümanlar içerisinde otorite olan bir kurumdan doğrudan fiili müdahaleye dikkat çekiliyordu. Ayrıca Gazze’deki açlığa dikkat çekmek için “perşembe günü oruç tutalım” çağrısında bulunmaları toplumsal ittifaka katkı sağlayacak önemli bir eylem olacaktır. Belki oruç tek başına zulmü bitirmez ama bu çağrı, ümmetin vicdanını diri tutmak, Gazze halkıyla manevi bir bağ kurmak açısından oldukça önemlidir.

Unutmayalım ki, dünyanın dört bir yanından âlimleri, kanaat önderlerini, siyasetçileri bir araya getirmek kolay değildir. Bu buluşmalar bireysel açıklamaların ötesinde, ortak bir irade inşa etmeyi hedeflemektedir. Hollanda’da bakanlar istifa ediyorsa, meydanlarda milyonlar tek yürek oluyorsa, bu ve benzeri çabaların, uzun soluklu bir gayretlerin bir sonucudur.

Eleştirip kenara çekilmek kolay olabilir. “Bu işten bir şey çıkmaz” demek de öyle. Ama Gazze’nin ihtiyacı bu değil. Bugün bize düşen şey, yapılan her girişime destek olmak, daha iyisinin yapılabilmesi için omuz vermektir.

Gazze için el ile, dil ile, kalp ile… Hangisine gücümüz yetiyorsa… Çünkü zulmün karşısında susmak, hiçbir mümine yakışmaz.

Endişeye yer yok çünkü zulüm baki değildir, Yassıada bunun bir göstergesidir. Muhakkak bir gün Gazze de özgür olacaktır. Ve o gün göreceksiniz ki; zalimler tarihin çöplüğüne atılacaktır.

Unutmayın; Bir gün oruç tutmak Gazze’yi kurtarmaz belki ama ümmetin kalbini o kutlu güne kadar canlı tutar.