Gündem

Gazze'deki soykırım stratejisi izleniyor

Netanyahu rejimi ve İsrail ordusunun uluslararası anlaşmalarda tanımlanan soykırım suçunun tüm unsurlarını Gazze’de işlediğini belirten Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Levent Ersin Orallı, “Uluslararası toplumun sessizliği, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluk krizini de beraberinde getirmektedir” dedi.

Uluslararası hukuku ve en temel insani değerleri hiçe sayan işgalci İsrail, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde yürüttüğü acımasız saldırılarla bölgeyi adeta bir açık hava hapishanesinden ölüm kampına çevirdi. Tüm dünyanın gözü önünde, çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan on binlerce masum Filistinliyi katleden, yüz binlercesini ise ata topraklarından süren İsrail'in bu eylemleri, sadece bir savaş değil, modern zamanların en büyük soykırımlarından biri olarak tarihe geçiyor. Uluslararası kurumların etkisizliği ve küresel güçlerin sessizliğiyle daha da cüretkarlaşan Netanyahu hükümetinin işlediği insanlık suçlarının hukuki ve ahlaki boyutunu Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Levent Ersin Orallı, Milat Gazetesi’ne değerlendirdi.

Dr. Levent Ersin Orallı

FİLİSTİN HALKININ KİMLİĞİ YOK EDİLMEK İSTENİYOR

Gazze’de uygulanan zorunlu sürgün politikasının insanlığa karşı suçlar bağlamında ciddi bir ihlal olduğunu ifade eden Levent Ersin Orallı, “1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesi, ‘bir ulusal, etnik, ırksal veya dinsel grubu kısmen veya tamamen yok etme kastıyla işlenen fiilleri’ soykırım olarak tanımlar. Bu kapsamda, zorunlu göç ettirme ve sürgün politikaları, doğrudan öldürme fiilleri kadar, bir grubun yaşam alanından koparılması, toplumsal bütünlüğünün parçalanması ve geleceğinin yok edilmesi gibi sonuçlar doğurduğunda soykırımın unsurlarını oluşturabilir” dedi.

Milyonlarca insanın zorla yerinden edilmesinin sadece insani bir kriz değil, aynı zamanda hukuki açıdan bir “yok etme kastı” göstergesi olduğunu belirten Orallı, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü Filistin halkının tarihsel ve coğrafi olarak bağlı oldukları topraklardan koparılması, onların varlığını sürdürebilecek sosyal, kültürel ve ekonomik altyapıyı ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Roma Statüsü’nün 7. maddesinde tanımlanan ‘insanlığa karşı suçlar’ arasında yer alan ‘nüfusun zorla yerinden edilmesi’ fiili, Gazze’de açıkça görülüyor. Ancak mesele yalnızca insanlığa karşı suç düzeyinde kalmıyor, belirli bir ulusal ve etnik grubun sistematik biçimde hedef alınması sebebiyle soykırım suçunun unsurlarını da taşıyor.”

Zorunlu sürgünün sadece fiziki bir yer değiştirme olmadığını, aynı zamanda Filistin halkının kimliğini ve geleceğini yok etmeye yönelik bir strateji olduğunu vurgulayan Orallı, “Uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirildiğinde, Gazze’deki sürgün politikası, soykırım suçunun en ağır biçimde ihlal edildiğini gösteriyor. Bu nedenle uluslararası toplumun sessizliği, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluk krizini de beraberinde getiriyor” ifadelerini kullandı.