Gazze’nin Kalbinde Atan Vicdan

Sevinciniz sevincimiz…

Zaferiniz zaferimiz…

Hüznünüz hüznümüz, kanınız kanımızdır…

Gazze yanarken, insanlığın vicdanı küle dönüyor. Her patlama sesiyle bir bebek ağlaması yankılanıyor gökyüzünde; her molozun altından çıkan bir el, ümmetin suskunluğunu tokat gibi yüzümüze çarpıyor.

Bir yanda çocuklarının cesedini kucağında tutarken “Elhamdülillah” diyebilen Gazze anneleri, diğer yanda üç öğün tok, üç maymunu oynayan İslam beldeleri… Bir yanda iffetini koruyan, Kur’an’ı ezberleyen hafize kızlar; diğer yanda ekran karşısında sessizce izleyen, “keşke”lerle vicdanını susturan kalabalıklar…

Selam olsun direnişin aziz şehitlerine, sebatın ve ribatın mücahidlerine!

Selam olsun Gazze’nin mübarek annelerine, melek gibi masum çocuklarına, sabırla direnen ihtiyarlarına!

Ama ya biz?

Bu selamın neresindeyiz?

Direnişin yanında mıyız, yoksa sessizliğin konforlu koltuğunda mı oturuyoruz?

Bugün Gazze sadece bombalanmıyor; ümmetin onuru, insanlığın ahlakı, dünyanın adaleti de yerle bir ediliyor. Ve biz, kimi zaman “dua ediyoruz” diyerek suskunluğumuzu süslüyoruz. Oysa dua, eylemsiz kaldığında bir temenniden öteye geçmez.

Gazze bize sadece zulmü değil, direnişi de öğretti. Bir çocuğun “Biz ölsek de Allah bizimle” deyişi, tüm ümmetin korkularını paramparça etti. Çünkü imanla direnenin topu yok, tankı yok ama Allah’ı var.

Ve işte bu yüzden…

Gazze bizim utancımız değil, kalan onurumuzdur.

Biz sustukça o konuşuyor, biz korktukça o yürüyor, biz vazgeçtikçe o direniyor.

Selam olsun Gazze’ye,

Yaralı ama vakur şehre,

Suskun dünyanın yüreğine atılmış bir vicdan çığlığına…