Gecikmiş Bir Yazı: Sırrı Süreyya’nın Ardından

Meclis başkan vekilimiz Sırrı Süreyya Önder’in vefat haberini aldığımda gazeteye yazımı çoktan göndermiştim. Oturdum, bir şeyler karaladım. Bir sonraki hafta Milat gazetesindeki yazımı Sırrı Süreyya’ya ayıracaktım. Fakat öyle olmadı. Bir sonraki Hafta Zübeyir Yetik’in vefatından sonra bir başka yazı yazdım. Bu arada Sırrı Süreyya Önder yazısını göndermeyi unuttum.

Yazı başlığını da şöyle yazmıştım. “Sırrı Abi sırlandı.”

“O hafta gazeteme yazımı gönderdikten sonra Meclis başkan vekilimiz Sırrı Süreyya Önder'in vefat haberini öğrendim. Yine sıcağı sıcağına Sırrı Abi için şu notları alasım geldi. Geçmişe yönelik günahları-sevapları kendisine kaldığını, yine ölünün ardından gıybetin gereksizliğini bilenlerdenim.    

Sırrı Süreyya Önder,  renkli kişiliği ve mütevazı duruşuyla çok ilginçtir siyaset arenasında bir zamanların Osman Yüksel Serdengeçti’sine benziyor.  Osman Yüksel,  malumdur sekiz defa mahpus, bir defa mebus olmuş bir insandır.

Serdengeçti, mütevazı kişiliği, mücadeleci ruhu ile Cumhuriyetten sonraki 50 yılın fikir ve siyaset hayatında en çok gündem oluşturan şahsiyetlerden biri olmanın yanı sıra nüktedanlığı ile de tanınmıştı. O, bir yazısında kendisini " sekiz defa mahpus, bir defa mebus" olarak tanımlamıştı. Bir duruşma sırasında kendisine, "Evladım sen burada Allah demenin yasak olduğunu bilmiyor musun?" diye soran hâkime, yutkunmadan "Allah Allah!" diye cevap verdiği bilinir.

Serdengeçti’den Sırrı Süreyya’ya…

Yine Sırrı Süreyya, siyaset arenasında Merhum Erbakan Hocamızdan sonra meclis kürsüsünde ya da sıralarında güzel konuşmalarıyla öne çıkan siyasi bir figür idi

Erbakan Hoca’dan sonra Edebî bir dil, kibar bir dil, metaforlar dünyası, şiir dilinin meclise zor geleceğini düşünüyordum. İktidarı da muhalefeti de meclise şair de getirdiler, sanatçı da getirdiler, tiyatrocu, sinemacı getirdiler yine ironi dilini yakalayan hatip, edip kimse ortaya çıkmadı.

Tâ ki Sırrı Süreyya Önder’in sahneye çıkışına kadar... Aslında eskiden de siyaset yapmıştı. Ama meclis kürsüsünde, meclisi idare etmek başlı başına bir sanat icrası gerektiriyordu. Onun bir diğer icrası, daha doğrusu icraatı bu memleketin Türk’üyle, Kürd’üyle, Çerkez’iyle, Boşnak'ı ve Arnavut’uyla barış içinde yeniden büyük Türkiye hayalini gerçekleştirmek adına masada ve sahadaki aktörlerle yürüttüğü sıcak temaslar ve samimi diyaloglardı.

Eminim onun devam ettirdiği bu diyalogların taraftarları onun hatırına ülkemizi herkesin kardeşçe yaşayabildiği muasır medeniyet seviyesine ulaştıracaktır. Konuşmaları dillere destan, barışı daima kutup yıldızı bilmiş; sinemacı, yazar Sırrı Süreyya Önder bu toprakların yetiştirdiği çok önemli bir değerdi. Entelektüeldi. Siyasetçiden çok yazar, sanatçı, fikir düşünce insanı olarak bu toplumun gönlünde yer edinmişti. Yattığı yer onu incitmesin. Allah rahmet eylesin.