Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erzurum’da düzenlenen “Gençlerle Buluşma” programında, bir
gencin yönelttiği “ 'Şu an dünyada aile kavramını çürütmeye yönelik
hamleler gerçekleştiriliyor. Sizin de aile kavramını ne kadar desteklediğinizi
biliyoruz. Bu konuda gençlere öneriniz nedir?” sorusuna dikkat çekici bir
karşılık verdi:
“Gençler nedense
evlenmiyor, boşanmalar da artıyor.
Kızlara erkek, erkeklere de kız beğendiremiyoruz. Ben 25 yaşında
evlendim, şimdi bakıyoruz, 30,35, 40….’
Evet, durum bu.
Gençler evlenmek istemiyor ya da evlenemiyor…
Büyük sıkıntı.
“MANEVİ VATAN”ın
zeminini kaydıran bir durum.
Sayın Cumhurbaşkanı, bu konulara sık sık giriyor ama…
“Muhafaza-KÂR”
yazar, çizer, ekrandan bol bol ahkâm keser makulesi, -nedense- pek takılmıyor
buralara!
Böyle olunca da, iş yine bizlere düşüyor!
Sayın Cumhurbaşkanı, bundan evvelki birçok konuşmasında, “Aile Kurumu”nun nasıl yıpratıldığına, “Ailemize” ne büyük saldırıların
olduğuna dikkat çekmişti malûm.
Bir keresinde de, nüfus artış hızının iyice azalmasını, “Varoluşsal tehdit!” olarak
nitelendirmişti.
Yani, evet, beka
meselesi!
Böyle giderse, memleketin istikbali, istiklâli tehlikeye
düşer.
Sonra da…
Allah muhafaza!
Sayın Cumhurbaşkanı’na, başımızdaki dertlerin bu kadar
büyümesinin sebeplerinin ve çözüm tekliflerinin yer aldığı ayrıntılı raporlar
sunuluyor mu acaba?
Devletimizin ilgili,
bilgili, yetkili birimleri, Sayın Cumhurbaşkanı’ndan sokaktaki vatandaşa
kadar milyonlarca insanımızın şikâyetçi olduğu bu vahim gidişâtın
durdurulabilmesi için, ne gibi adımlar atıyor acaba?
Ben bunu ilgili, bilgili, yetkili isimlere defalarca sordum.
Doğru dürüst cevap gelmedi!
Hatta, hiç cevap
gelmedi!
Sıkıntı büyük, çareler belli değil.
Aslında belli de…
Çareler çaresiz!
Aslında, sokaktaki vatandaş çok iyi biliyor bu işleri.
Ben sordum sokaktaki vatandaşa…
Özetle şöyle sıraladı,
“gençlerin evlenmek
istememesinin, boşanmaların artmasının, nüfus artış hızının dibe çakılmasının” sebeplerini:
1) Şu meşhur12 yıllık mecburi eğitim, ya da
mecburi ‘öğütüm.’
18 yaşını bitirene
kadar binaya bağlanıyor genç. Okumak istese de istemese de mecburi 12 sene! Mezunların tamamına yakını, üniversiteye
gidiyor. Nüfusun neredeyse onda biri üniversite öğrencisi.
Oralardan 25 yaşında mezun olabiliyor genç! Üniversite
okurken mi evlensin çoğu? Nasıl yapsın?
2) Büyük bir
bölümü üniversiteden mesleksiz diplomalı
olarak, ortalama 25 yaşında çıkan gençlerimizin mezuniyetten sonra hayatlarını
kurabilmeleri zaman alıyor bu ortamda. Böyle olunca da, evlenmek isteseler de
yaşlar 30’u bulmuş oluyor.
3) Gençlerimize
sürekli olarak, “annelik-babalık” yerine
“kariyer” telkin ediliyor. Birçokları kariyer yapmasının önünde engel
olarak gördüğü için, evlenmek istemiyor. Evlense bile, “ayak bağı” olmasın diye çocuk yapmıyor ya da çok az çocuk yapmayı
tercih ediyor.
4) Maalesef, zina ve sapkın akımlar hayli
yaygınlaşmış durumda. Bunların propagandaları yapılıyor her yerde! Yerli
denilen dizi filmlerin bazıları, hem
de Prime-Time’da gayri meşru ilişki
propagandası yapıyor. Bazı
televizyonlardaki “yuva yıkıcı”
programlar, bilhassa kimi gündüz kuşağı programları, bütün pervasızlıklarıyla
devam ediyor işlerine! Sosyal medya bataklık, kontrolsüz güç, oralardan da ne
darbeler vuruluyor, maneviyatımıza, ailemize.
5) Bilhassa erkeklere, adeta“Aklınızı kullanın, evlenmeyin!’
düşüncesini telkin eden kanunlarımız ve uygulamalarımız var. Psikolojik şiddet
gibi, “her yöne çekilebilecek”
kavramları öne sürenler yüzünden pekçok erkek evden atılıyor. Uygulamada kadın beyanı esas kabul
edildiğinden, ortaya istismara fevkalade açık bir alan çıkıyor. Bu durumdan
sadece birçok erkek değil, aynı zamanda birçok kadın da şikâyetçi. Mağduriyete
uğratılanların, anneleri, anneanneleri, babaanneleri, teyzeleri, halaları,
yengeleri de şikâyetçi mesela.
6-) Sadece kadına
değil, yaratılmışlardan herhangi birine şiddet uygulanmasına karşı olmak,
şiddetle mücadele etmek hepimizin görevi. Bütün veriler, bugüne kadarki
uygulamaların kadına şiddeti engellemediğini, aksine daha da tırmandırdığını
gösteriyor. Durum böyle olunca da, kötü
örnekleri gören bazı gençlerimiz, “Aman
ha, evlenip de başıma dert almaktansa, en iyisi evlenmeyeyim!” diyor.
7-) Süresiz nafaka, çok can yakan bir
mesele. Devlet’in birçok üst düzey yöneticisi, süresiz nafakanın haksızlık
olduğunu söylüyor. Binlerce hukukçu, bunu söylüyor. Binlerce ilahiyatçı bunu
söylüyor… Ama bu süresiz nafaka haksızlığı bir türlü ortadan kaldırılmıyor.
Kısacık süreler evli kalanlar bile, ömür boyu nafaka ödemeye mahkûm ediliyor.
Böyle olunca da bazı gençler, ‘Ya kısa sürede boşanır da, ömür boyu nafakaya
mahkûm edilirsem?!’ korkusuna kapılıyor ve evlenmekten ürküyor!
8-) Boşanma dâvâları
o kadar uzun sürüyor… Adalet o kadar ağır işliyor ki..
Gençlerin büyük bölümü, ‘Ya
mutsuz evlilik yaparsam da, yıllar yılı boşanamazsam!’ korkusuna kapılıyor
ve bu yüzden evlenmeyi düşünmüyor.
9-) Evlenmenin ve
yuvayı devam ettirebilmenin önünde büyük ekonomik engeller var birçok genç
için. Barınma, yiyecek, giyecek, eğitim
vesaire giderler çok yüksek. Giderleri kıssan bile, evlenebilmenin maliyeti çok
yüksek. Buna bir de, abartılı düğün, gösteriş masrafları eklenince sıkıntı
büyüyor. Dar gelirli ailelere mensup gençlerimiz, gelecek endişesi yaşıyor. “Evlenip de evimi geçindiremez duruma
düşmektense, evlenmeyi geciktirir, iyice durumu toparlar, öyle yuva kurarım!”
düşüncesi yaygınlık kazanıyor.
10-) Durumları
iyi olanların bir bölümü de, “Yarın
öbürgün boşanırsak, malımız mülkümüz ne olur?” endişesine kapılıyor.
Televizyonlardaki “yuva yıkıcı” programlar da, insanların gönüllerine sürekli
olarak şüphe bombaları atıyor! Böyle olunca da, durumu iyi olanlardan bir
bölümü de, evlenmekten ürküyor, ya evliliği iyice geciktirmeyi ya da hiç
evlenmemeyi tercih ediyor.
11-) Maneviyat
eksikliği çok önemli bir faktör. Eğitimin yerli ve milli olamaması, çok
sıkıntılı bir durum. Aile Bilinci, Aile Sevgisi, Manevi Değerler, okul
yıllarında verilmiyor. Maneviyatsız eğitim
sisteminden gelen büyükler de, çocuklarına evde manevi eğitim vermiyor ya da
veremiyor.
12-) Gençler
arasındaki zararlı madde kullanımı yaygınlaşıyor. Kumara buluşanların sayısı
artıyor… Bu durum da, evlenenlerin oranının azalmasına, şiddetin ve
boşanmaların yol açan faktörler arasında yer alıyor.
13-) Sokak, mahalle
kültürü neredeyse yok olmuş, komşuluklar bitmiş durumda. İnsanlar, bu sevgisiz,
saygısız ortamlarda, yalnızlığa gömülüyor. Yalnız yaşamayı tercih edenlerin
sayısı hızla artıyor. Güvensizlik duygusu bütün toplumu sarıyor. Güven duygusu
kaybolmuş insanlar, evlenmemeyi ya da evliliği iyice geciktirmeyi tercih
ediyor.
X
Evet, dostlar…
Ben böyle toparladım, aldığım cevapları.
Sebepler belli, sokaktaki vatandaş da biliyor bunları.
Yaşıyor, yaşadığı için de biliyor.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “Ben 25 yaşında evlendim.” demesi ve gençlere “geciktirmeden” evlenmeyi tavsiye etmesi güzel ama sahadaki
gerçekler buna müsaade etmiyor.
Birçok mesele var yazmak istediğim aslında.
Mesela…
Meslek eğitiminin arzu edilen noktanın çok çok uzağında
bulunmasının sonucu olarak, usta ve kalfa sıkıntısı had safhada…
Bazı işyeri sahipleri,
“Aman Suriyeliler ve diğerleri
hemen gitmesin de çalışan açığımız büyümesin!” diyor…
Durumlar böyle özetle.
Sebepleri ortaya koyduk galiba, büyük bir bölümünü
sıralamaya çalıştık “sokaktaki
vatandaşın” yardımıyla.
Yukarıda sıraladığımız sebeplerden en azından bir bölümünü
ortadan kaldırabilir miyiz?
Devletimizin ilgili, bilgili, yetkili birimleri bu adımları
atabilir mi?
Atar mı?
Sayın Cumhurbaşkanı, defalarca “ikaz” etti, etmeye de devam ediyor ama…
Ben, bu konularda ziyadesiyle ümitli olmamı sağlayacak
çalışmaları, adımları göremiyorum.
Görebilen, bana da
anlatsın Allah aşkına!