Tepkisini net olarak ortaya koyan bir millet olduk. Artık bir durum karşısında susan, bekleyen, sonuca gören hareket eden bir millet değiliz. Fikir ortaya çıkınca karşı taraftan bir anda sesler yükseliyor ve tepkiler çığ gibi büyüyor.
Gırgır dergisinde peygambere karşı saygısızca bir karikatür olduğu haberini duyar duymaz "Hangi peygamber?" sorusunu sormak aklıma bile gelmedi. Bir peygambere yapılan saygısızlık varsa ortada buna tepki göstermek gerekirdi. Karikatürü gördüğümde yapılanın sadece saygısızlık değil edepsizlik ve ahlaksızlık olduğunu da gördüm.
Kimsenin aklıyla oynamasınlar. İşin içinde Sözcü gazetesi ve onun ücretsiz eki olan Gırgır dergisi varsa aklıma bütün art niyetler gelir. Hassas zamanlardan geçerken böyle bir karikatürü yayınlamak öyle uykulu olmakla, dalgınlıkla geçiştirilemez. İşin içinde iş olduğu muhakkak.
Gırgır'ın yaptığı ahlaksızlığa verilen tepkiler çok yerindeydi. Kafalarındaki gizli planlar tutmadı. Musevilerden gelen tepkiler de çok sert olunca dergiyi kendileri kapatmak zorunda kaldılar. Amaçları referandum öncesi böyle bir oyunu tezgaha sürüp Gırgır'ı devlet eliyle kapattırarak "Özgür basın susturuluyor."yaygarası koparmaktı. Kurdukları oyun ellerinde patladı.
Bir minibüste başörtülü öğrenciyi taciz eden, başörtüsünü açan, saldıran kişinin ruh halini düşünün. Tek kelimeyle barbarlıktır yaptığı. Şortlu kadına tekme atan adamla bu kadının hiçbir farkı yok. İkisinin davranışı da insanlık dışı. Gelin görün ki şortlu kadına sahip çıkanlar başörtülü kızı gündemlerine bile almadı. Kılıçdaroğlu'nun yaptığı ziyareti de referandum sürecine bağlamakta bir beis görmüyorum.
Artık şunu çok iyi anladık ki bazılarının derdi özgürlük falan değil, onların derdi inançlar noktasında bir anda değişebiliyor. Kendilerinden olmayanı görmezden gelenlerin özgürlük ile başlayan cümlelerini ciddiye almamak da en doğal hakkımız.
"Bir teröristin annesinin rolünde oynamak istiyorum." diyen oyuncuya tepki gösterip diziden çıkarılmasına sebep olmak, komedi dizilerinde şen kahkahalar atan oyuncunun Yozgat'ta başörtülü kadınlarla fotoğraf çektirip daha sonra sosyal medyada yakışıksız ifadeler kullanması sonunda oluşan tepkilerin ayyuka çıkması gayet doğal tepkilerdir.
Her şeyin bir adabı, yolu, yordamı vardır. Çizgileri aşarak, sıra dışı üsluplar kullanarak fikrini savunmaya çalışmak hiç kimseye fayda sağlamaz.
Referandum sürecini yorumlarken Cumhurbaşkanının tarafsızlığı diye cümleye başlayıp konuyu Ahmet Necdet Sezer'e getirdikten sonra "Sezer tarafsızdı, kırmızı ışıkta dururdu, oğlunun düğün masraflarını bile kendisi ödemişti." demek ve "Sezer de hayır diyor." diye cümleyi sonlandırmak ancak bize tebessüm ettirir.
Ülkenin on beş yılda kat ettiği mesafeyi görmezden gelip, Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkeye kattığı değeri göz ardı ederek "ama Sezer toplantılara her zaman erken gelirdi." demek referandum öncesi kararsızların oyunun rengini daha da netleştiriyor.
Hayır diyenler dışlanıyor gibi bir algı oluşturulmak isteniyor. Pkknın sözcüleri dağdan "Mutlaka hayır verin." haberleri gönderirken elbette bu zihniyeti dışlayacağız. Tepkimizi sonuna kadar göstereceğiz. Hayır verme sebeplerini adam akıllı sebeplere dayandırmadan sadece kişisel hırslar yüzünden, siyasi geleceklerinin yok olacağını bildiklerinden hayır diyenleri de aklı selime davet ediyorum.
Gırgır geçilecek zamanlarda değiliz. Ülkenin geleceği, milletin iradesi söz konusuyken kişisel hiçbir hırs kimsenin gözünü karartmasın. Vesayet kalksın aradan, millet söz sahibi olsun. "Biz asılız, bu ülkede bizim istemediğimiz bir şeyin olması mümkün değildir." diyerek sadece iktidarı değil inançlı insanları tehdit etmekten geri durmayan zihniyetin kendisine çeki düzen vermesi gerekiyor. "Millete rağmen" hiçbir şeyi başarmak mümkün değil.
Tavrımız artık çok net; "Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası."