Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2477.65
BIST 100
9530.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Arap halkı Türkiye'den, Arap rejimleri batıdan yana

Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi Arap dünyasının önde gelen yönetimleri Türkiye'nin karşında, İsrail ve ABD'nin yanında yer alıyor. Uzmanlar Orta Doğu'yu parçalayan güçlerin yanında yer alan Arap rejimlerinin Türkiye karşıtlığını MilatGazetesi.com'a değerlendirdi.
​Arap halkı Türkiye'den, Arap rejimleri batıdan yana
24 Ağustos 2020 00:14:35
Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi Arap dünyasının önde gelen yönetimleri Türkiye'nin karşında, İsrail ve ABD'nin yanında yer alıyor. Uzmanlar Orta Doğu'yu parçalayan güçlerin yanında yer alan Arap rejimlerinin Türkiye karşıtlığını MilatGazetesi.com'a değerlendirdi.

RABİA AYKUT

Bölge ülkelerinin yönetimleri iktidarlarını korumak için İsrail, ABD ve Fransa ile iş birliği içinde. Bu bölgede etkinliğini artıran ve özellikle de Libya’da meşru hükümetin yanında yer alan Türkiye, birden fazla cephede mücadele ediyor. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nin Türkiye karşıtlığı son zamanlarda giderek artıyor. Arap dünyası kendi iktidarlarının devamı için Filistin davasına ihanet ediyor. ABD’nin ve İsrail işgal devletinin yanında yer alıyor. Arap halkında ise durum tam tersi. Türkiye’nin tavrı Arap halkı tarafından destekleniyor. Arapların Türkiye’den daha fazla beklentileri var.

Türkiye’nin Orta Doğuda siyasi bir başarı elde etmesini istemiyorlar’

Filistinli yazar Moin Naim, ‘Libya’nın meşru hükümetinin yanında Türkiye ve Katar dışında pek fazla Arap ülkesi bulunmuyor. Burada Tunus ve Cezayir biraz çekimser. Karşında ise Mısır ve Arap Emirlikleri başta olmak üzere birçok körfez ülkesi bulunuyor. Bu rejimler Türkiye’nin orada olmasını istemiyorlar. Bunlar batı güçlerinin oradaki çıkarlarını korumak için Türkiye’nin oradan çıkmasını istiyor. Çünkü Hafter’i destekleyenlerin başında Arap Emirlikleri geliyor. Arap Emirlikleri’nin en yakın dostu Fransa’dır Fransa Libya’ya el koymak istiyor. Türkiye bunu kabul etmiyor. Meşru hükümeti destekleyerek bunu engellemeye çalışıyor. Böylece tepki oluşturuyor’ dedi.

Yazar Naim Emperyal güçlerin ve dolayısı ile Arap rejimlerinin Türkiye’nin bölgede etkin olmasını istemediklerini belirterek, ‘Türkiye’nin Orta Doğuda siyasi bir başarı elde etmesini istemiyorlar. Arabuluculuk yapmasını bile istemiyorlar. Çünkü Türkiye bunu yaptıkça bölgede namı yükselmektedir. Toplumlar nezdinde Türkiye’ye destek, o rejimlere karşı ise tepki artıyor. Burada sürekli Türkiye karşıtlığı üzerine siyaset geliştirilmektedir’ ifadelerini kullandı.

Arap milliyetçiliğini Türkiye’ye karşı kullanıyorlar

Arap milliyetçiliğinin İsrail ve ABD’nin çıkarlarına göre kurgulandığını söyleyen Naim, ‘Ne zaman İsrail ve ABD’nin çıkarları zarar görse Arap milliyetçiliği aracını kullanıyorlar. Arap milliyetçiliği Irak’ta neredeydi, Arap milliyetçiliği Suriye’de bugün nerede, Arap milliyetçili Filistin’de nerede? Yok, görünmüyor. Ama Arap milliyetçiliği Libya’da kullanılıyor şu anda. Arap milliyetçiliği Fransa’ya karşı ses çıkarmamışken Türkiye’ye karşı hortlamış görünüyor. Rejimler nezdinde Arap milliyetçiliği bir araç olarak kullanılıyor’ dedi.

Arap dünyasında halklar nezdinde Türkiye karşıtlığı olmadığını vurgulayan Yazar Naim, ‘Müslüman toplumlar içerisinde Türkiye’ye olumlu olarak bakılıyor. Türkiye’nin tavırları destekleniyor. Türkiye’den daha fazla beklentiler var. Özellikle Türkiye’nin Filistin davasındaki tavrı ve duruşu Arap halkında Türkiye lehine tepkiler olmuştur. Arap rejimlerindeki Türkiye karşıtlığının en önemli sebeplerinden biri de toplumlarının Türkiye’ye karşı bu kadar sempati duymasıdır. Arap ülkelerinin toplumları Türkiye’ye olumsuz bakmaz. Bakanlar maalesef rejimler ve rejimlerin güdümünde giden güçlerdir’ ifadelerini kullandı.

İsrail-BAE Anlaşması, Trump ve Netanyahu’nun seçim kampanyası

İsrail ve BAE arasında ‘İlişkileri Normalleştirme Anlaşmasına’ değinen Moin Naim, Filistin meselesinin kılıf olarak kullanıldığı net bir şekilde ortadır. Bu Anlaşma İsrail işgal devletinin ve Amerikan Emperyalizminin çıkarı için yapılmış bir tiyatro oyundur. Arap emirlikleri devleti zaten İsrail işgal devleti ile sürekli birlikte çalışıyor. Ortak hareket ediyorlar. İsrail ile aynı çizgideler. Bu anlaşmanın imzalanması Trump’ın seçim kampanyasının bir parçasıdır. İsrail’de ise Netanyahu’nun siyasal çıkmazının bir çıkışı olarak yapılmıştır’ diye konuştu.

Kudüs’e ihanet

İsrail ve BAE arasındaki anlaşma ile İsrail Devleti’nin meşruiyetinin güçlendiğini belirten Naim, ‘Bu anlaşma Kudüs’e ihanettir. Anlaşma İsrail Devleti’ni güçlendirmiş, Filistin halkının savunma yoluna engel koymuştur. Filistin direnişini ve savunmasını zayıflatmıştır. Bu tam bir ihanettir’ dedi.

Anlaşmanın Filistin halkının yararına olmadığına dikkat çeken Naim, ‘Anlaşmada Filistin çıkarına yaptık deniliyor ama anlaşmanın içeriğinde Filistin ile alakalı olumlu olarak bir şey bulamazsınız’ Bu ABD’den emredilmiş ve uygulanmış bir anlaşmadır. Bu anlaşma Filistin’e olduğu kadar Türkiye’ye karşı da yapılmıştır’ ifadelerini kullandı.

Türkiye halklardan yana

SETA Güvenlik Araştırmacısı Prof. Dr. Ferhat Pirinççi Türkiye karşında homojen bir Arap toplumu olmadığını, Arapların Türkiye karşıtlığının ülkeden ülkeye değiştiğini söylüyor.

Halkı ve rejimleri ayrı yere koyarak durumun değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Pirinnçi, Arap Baharı ile beraber Türkiye’nin halklardan yana tavır alması rejimlerdeki Türkiye karşıtlığı algısını pekiştirdi. Bu sayede de mümkün mertebe Türkiye’yi sıkıştırabilecek veyahut etkisini azaltabilecek yerlerde devreye girmeye çalışıyorlar. Araplık kimliğini ön plana çıkararak Türkiye’ye karşı bunu bir araç olarak kullanıyorlar’ dedi.

Arap milliyetçiliği araç olarak kullanılıyor

Arap milliyetçiliğinin son zamanlarda Türkiye’ye karşı kullanılmasının temel sebeplerini anlatan Ferhat Pirinnçi, ‘Türkiye’nin bölgede artan etkisi ve angajmanı bunu pekiştiriyor. Türkiye Libya’da daha aktif oldukça Mısır, Suudi Arabistan ve BAE bundan rahatsızlık duyuyor. Bunların sebeplerinden bir tanesi batı ülkeleri ile giriştikleri ittifaklar. Bir tanesi Ruslarla birlikte girdikleri ittifaklar’ diye konuştu.

Arap milliyetçiliğinin kullanılan bir araç olduğunu vurgulayan Pirinnçi, ‘Halklar nezdinden baktığımızda farklı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Burada hala Türkiye’ye sempati ile muhabbet ile bakan bir kesimin olduğunu görüyoruz. Tabi zaman zaman bu değişime uğruyor. Rejimlerden etkilenen bir kesim var halk içinde’ ifadelerini kullandı.

Arap milliyetçiliği Türkiye’nin politikalarını etkiliyor mu?

Arap milliyetçiliğinin Türkiye’nin politikalarını etkilemediğini belirten Pirinnçi, Bu karşıtlık sınırlandırıcı bir etkiye sahip ancak Türkiye’nin Orta Doğu politikasını homojen olarak ele almamak lazım, çok hızlı değişiyor şartlar. Farklı değişkenler var. Örneğin; Rusya faktörü daha önce yokken şu an var, Suriye’de ABD faktörü var. Bütün ilişkilerde ana belirleyici Türkiye’nin karşındaki o ittifak değil. Ama tabi Türkiye’de boş durmuyor bu ittifaka karşı hamlelerde bulunuyor. Türkiye olağan gücüyle mücadele edecek ve bu eksenin dağılmasını bekleyecek. Bunu için zaman zaman iş birliklerine gidebilir. Orta Doğu’da her şey çok hızlı değişiyor. İş birlikleri ve ittifaklar kalıcı değil. Bunun için makro politikalara etki edemezler.

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak Türkiye’nin halktan ve demokrasiden yana olduğunu, Suudi Arabistan ve BAE rejimlerinden bu yüzden tepki gördüğünü anlatıyor

Türkiye’nin demokrasi ülkesi olduğunu vurgulayan Kızıltoprak, ‘Türkiye çağdaş bir ülke olma yolunda çok önemli kazanımlar elde etmiş, milli iradenin yönetime yansıdığı bir ülke. Bu, ülkelerin egemen güçlerle ilişkilerinde gösterdiği bağımlılık ilişkisi ya da eşit olmayan ilişki biçimine aykırı. Şu anda Birleşik Arap Emirlikleri’nin İsrail ile başlattığı diplomatik ilişkiyi ‘Ben teslim oldum. Filistin sen de teslim ol’ şeklinde tarif edebiliriz’ dedi.

Arap ülkeleri batıya teslim

Arap ülkelerinin Batı ile ilişkilerinde yönlendirmelere açık olduğunu söyleyen Kızıltoprak, 'Tamameneşit olmayan iki ulus gibi ilişki biçimine Türkiye aykırı davrandığı için söz konusu ülkelerin doğrudan siyasal yönetimlerinin sahibi olduğu ya da yönlendirdiği her türlü medya mecrasının Türkiye aleyhtarı bir tutum takınması anlaşılabilir.

Suriye’deki ve Libya’daki vekalet savaşlarına değinen Süleyman Kızıltoprak, ‘Bu savaşları yürüten ve kaynak sağlayanlar arasında BAE ve Suudi Arabistan da vardır.

Mısır ekonomik kaygılarla hareket ediyor

Süleyman Kızıltoprak Mısır ekonomisinin son zamanlarda kötüye gittiğini ve buna göre şekil aldığını şu sözlerle ifade ediyor;

Mısır’ın temel gelir kaynakları turizm, Süveyş Kanalı ile başta Afrika ve İslam ülkeleri olmak üzere yabancı ülkelerden gelen öğrencilerdir. Bu yabancı öğrenciler ekonomik gelir sağlamaktadır. Pandemi sürecinde Süveyş kanalından geçen gemi sayısı ciddi oranda düştü. Arap baharının kaotik ortamından dolayı turizm durdu. Sokak hareketleri yüzünden yabancı öğrenci alımları durdu. Mısır'ın bu mâliye açığını Suudi Arabistan ve BAE kapatıyor. Mısır’ın bu ülkelere göre pozisyon alması anlaşılabilir. Mısır ekonomisinde yaşanan sarsıntılar sebebi ile bozulan mali düzenini onarmak ve finans açığını kapatmak için Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelere ihtiyaç duyuyor.

Arap Birliği neden sessiz kalıyor?

BAE’nin İsrail ile diplomatik ilişkiler başlatmasına değinen Kızıltoprak, ‘BAE İsrail ile anlaşma yaparak İsrail’in hukuksuz varlığını kabul ediyor. Bunun barış için alınmış bir karar olup olmadığı sorgulanır. İsrail sadece ilhak kararını geçici olarak askıya alındı’ dedi.

Kızıtoprak BAE’nin İsrail ile barış yapsın yamasında bir sorun olmadığını ama Filistin toprakları üzerinde yapmasının doğru olmadığını dile getirdi.

BAE'nin İsrail ile normalleşme kararı üzerine Filistin'in acil toplantı çağrısına Arap Birliği’nin henüz cevap vermediği hatırlatan Kızıltoprak, ‘Bu Çok manidar. Arap Birliğinin lokomotif ülkeleri Suud ve Mısır. Acaba onların baskısıyla mı Arap Birliği sessiz kalıyor? Arap Birliği, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE ile ilişkilerini bozmak istemiyor. Bunun bir maliyeti olacağından çekiniyorlar’ ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Cemal Zehir Türkiye’nin Libya’ya girmesinin nedenlerini ve sonuçlarını anlatıyor;

Cemal Zehir Enver Paşa ve Mustafa Kemal ile arkadaşlarının Libya’da yarım bırakmak zorunda kaldığı görevi Türkiye Cumhuriyeti’nin 110 sene sonra tamamladığını söyledi.

Türk ordusunun son 3 ayda Libya’da savaşın kaderini değiştirdiğini belirten Zehir, Tarih bize yeniden gülüyor. Mavi vatan büyüyor. Afrika’ya bize en uygun Limandan yeniden giriyoruz. Enver Paşa ve Mustafa Kemal’in yarım bırakmak zorunda kaldığı destanı torunları ile Türkiye Cumhuriyeti tamamlıyor. Şimdi birileri çıkıp bize ‘Ne işiniz var Libya'da?’ diyecek. Akdeniz’deki deniz sahası paylaşımı için bu harekat yüzde yüz gerekliydi’ dedi.

Türk Ordusunun yurt dışı operasyonlarında sürekli başarılı olmasının batıyı her geçen gün endişelendirdiğin söyleyen Zehir, ‘Türk Ordusunun başarılı operasyonları batıdaki birçok gücü yanımıza getiriyor’ ifadelerini kullandı.

Kuzey Afrikalı Türkler bizi bekliyor

Kuzey Afrika’da en az 5 milyon Türk kökenli akrabamız olduğunu belirten Cemal Zehir, ‘Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki Türk nüfusu bir gün geri geleceğiz diye Anadolu’ya gelmemişti. Mısır, Libya, Tunus ve Cezayir Türklerini yakında çok duyacağız’ dedi.