Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Ayet çıkarmak

MÜZAKERE
Ayet çıkarmak
16 May 2018 00:01:00
MÜZAKERE

Prof. Dr. Mustafa TEKİN

Fransa'da Nicolas Sarkozy, üç eski başbakan ile Yahudi ve Hıristiyan cemaatlerinin aralarında bulunduğu bir grup 300 imzalık bir bildiri yayımladılar. Bildiri, Kur'an-ı Kerim'de şiddet içerdiğini iddia ettikleri ayetler ile Hıristiyan ve yahudi aleyhtarı ayetlerin çıkarılmasını talep ediyor.

Bu talepler bende birkaç boyutlu çağrışımlar uyandırdı. Öncelikle bu taleplerin bir hadsizlik olduğunu belirtmeliyiz. Zira, herhangi dini ya da inancı eleştirmeniz mümkündür ama onların metinlerini değiştirmeyi talep etmeniz açıkça bir müdahale anlamına gelir. Bunu da en fazla o toplantıya katılan yahudi ve hıristiyan cemaatlerinin bilmesi gerekir.

Kitab-ı Mukaddes'ten şiddet içeren birçok ayeti örnek vermemiz mümkündür. Şimdi Kitab-ı Mukaddes'teki bu ayetlere bakarak değiştirilmesini mi talep edeceğiz? Bu talebi dile getiren yahudi ve hıristiyanların, müslümanlara teklif götürmeden önce tutarlılık gereği, kendi kitaplarında değişiklik yapmaları gerekmez mi? Bu, meselenin bir boyutudur.

İşte burada bir de ayetleri anlama ve bağlam meselesi devreye girmektedir. u00c2yetler, belirli bir bağlamda inmişlerdir. Dolayısıyla o bağlamlarından kopararak, ayetleri anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmak problemli bir durumdur. Anlaşılmaktadır ki, Sarkozy, üç eski başbakan ile Yahudi ve Hıristiyan toplulukları bu hataya düşmektedirler. Tıpkı İslam dünyasında neo-selefilerin yaptığı gibi. Onlar da ayetlerden öfkeli bir İslam üretmekte, önüne geleni tekfir etmekte, ayetleri literal yani harfi harfine okuyup bağlamdan kopardıklarında, bir şiddet söylemi ve eylemi üretmektedirler.

Meselenin tartışılması gereken iki önemli boyutu vardır. Birincisi, Fransa ve Avrupa'nın diğer bazı ülkelerinin din ve insanların dini inançlarına karşı katı tutumları ve ürettikleri şiddettir. Bir dini inanca sahip olma, bunu ifade etme, dini inançlarını yerine getirme temel bir insan hakkıdır. Fransa başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi, bunu kabul etmişlerdir. Fakat yıllardan beri, minare, başörtüsü, dış ezan ciddi bir sorun olarak kendisini göstermektedir. İngiltere'de dışarıda çan sesleri duyulduğu halde dışarıya ezan sesi okunmaz. Fransa'nın özelde başörtüsüne karşı tutumu katıdır. Peki tüm bu tutarsızlıkları nasıl açıklayacağız? Doğrusu açıklanamaz.

Diğer yandan Avrupa'nın yüzyıllardan beri, Afrika toplumları başta olmak üzere tüm dünyada çıkardıkları çatışmalar, sömürüler, talanlar vb. bunları şiddet kategorisinin dışında mı tutacağız? Köle ticaretinin kurumsallaşması, yollarda binlerce zencinin ölmesini nasıl izah edeceğiz?

Üzerinde durulması gereken ikinci mesele de, Sarkozy ve diğerlerinin bu açıklamaları karşısında üretilen söylen ve takınılacak tavırdır. Bazı açıklamaların kötü bir dil ve söylemle üretildiği hiç gözlerden kaçmıyor. Sarkozy ve diğerlerinin açıklaması karşısında, kaba tavırlar ve hakaret içeren bazı açıklamaların, uzun vadede onlar lehine deftere yazıldığını hesaplamak gerekir. Dolayısıyla Müslümanların bu benzeri açıklamalar karşısında sükunetlerini kaybetmeden, düzgün bir dil ve üslupla cevap vermeleri gerekiyor. Cevap vermekten kastımız da, neye niçin karşı çıktığımızın ayan beyan belli edilmesi ve bunun gerekçeleri.

Batılıların Müslümanları şiddet yanlısı olarak gösterme stratejileri devam ediyor. Stratejik şekilde hareket, bunun farkındalığıyla birlikte ona uygun bir dil ve söylem üretmekten geçer. Aşırı duygusal refleksleri, sövgüler, hakaretler ise maalesef batılıları doğrulayan bir done haline gelirler.

Hiçbir dinin temel metni ve inançlarına dışarıdan müdahale kabul edilebilir bir şey değildir. Ama ayetleri de doğru anlamak gerek.