Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

CALVENİST MÜSLÜMANLIĞA REDDİYE! (07.03.2013)

0
CALVENİST MÜSLÜMANLIĞA REDDİYE!  (07.03.2013)
07 Mart 2013 01:00:00
0

Batılı kapitalist toplumun ortaya çıkışına ilişkin sosyal bilimciler arasında tartışılan birçok tez içerisinde bugün belki de en itibar edileni Alman sosyolog Max Weber'in yaklaşık 100 yıl önce ortaya attığı "Calvenizm ve Protestan Ahlakı" yorumudur. Weber'in "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu" adlı eserinde temellendirdiği fikirler üzerinden, kapitalizmin neden Batı Avrupa ve Protestanlığın yaygın olduğu Kuzey Amerika'da geliştiğine ilişkin yorumu dinler arası bir karşılaştırmaya dayanır. Weber'e göre İslam, Hinduizm, Konfüçyüs'çülük gibi geleneksel dinler (buna Katoliklik de dahil) insan yaşamını dünyevi olana göre değil, göksel ve mistik olana göre düzenlemiş ve bu dinlerin müntesipleri daha çok metafizik ve büyülerden medet umar hale gelmiştir. Bu durum geleneksel dindarları dünyadan kopuk münzevi ve miskin insanlar haline getirmiştir. Aksine Protestanlaşan Lutherci ve Calvenci kitleler ise göksel olanın değil dünyevi olanın değerini anlayarak rasyonelleşmişlerdir. Calven'in insanın kurtuluşunu "çok çalışıp az tüketmeye" bağlayan görüşleri, ilk kapitalistlerin de dünyevileşmelerine ve daha rasyonel davranmalarına neden olmuştur. Dindeki bu değişimi sağlayan ve kilise egemenliğindeki Hıristiyanlığı asillerin ve burjuvanın güdümündeki Protestanlığa dönüştüren "reformculuk", günümüzün modern kapitalist toplumun da temellerini atmıştır. 16. YY'da Alman Martin Luther ve Fransız Jean Calvin'in görüşleri ile şekillenen Protestanlık, bir taratan Hıristiyanlığın papalık dini haline gelerek insanları münzevi ve miskin hale getiren Katoliklik yorumuna bir tepkinin ürünü olarak gelişirken, diğer taraftan zaten çoktan beri orijinal bağlam ve anlamından uzaklaşmış Hıristiyanlıktaki dini değerleri sekülerleştirmeye hizmet etmiştir. İki aşırı ucu temsil eden Hıristiyanlıktaki böylesi değişim mantığı, aynı zamanda 16. Y.Y'da ortaya çıkmaya başlayan "dünya kapitalist ekonomi sistemi"ne de bir tür kültürel zemin hazırlamıştır. O günlerin yarattığı koşulların etkisiyle Hıristiyanlığın kendi içinde ortaya çıkan Protestanlaşma ve dünyevileşme eğilimi, ne yazık ki, yıllar sonra Müslümanlığın da modern kapitalist/liberal Protestan ahlakı paradigması bağlamında okunmasına ve ona uygun bir iktisadi zihniyet kazanmasına sebep oldu. Müslümanlıktaki iktisaden Protestanlaşma eğilimi, idealler ön planda olduğu sürece ikincilken, zamanla hakim iktisadi zihniyet kodu haline gelmeye başladı.

Rahmetli Erbakan Hocanın Gümüş Motor deneyimi ile başlayıp Avrupa'ya çalışmak için giden gurbetçi işçilerin birikimlerini bir araya getirmeleri ile Anadolu'da kurulan işletmelerle devam eden "dindar sanayicilik" ve "dindar tüccarlık" akımı 28 şubat sürecine kadar ağır aksak da olsa belli bir gelişme seyri göstermiştir. Milli Görüş ya da Türkiye'de etkin olan cemaat ve tarikatlara yakın iş adamları tarafından kurulan işletmelerin daha çok siyasal hareketi ve cemaat faaliyetlerini finanse eden ya da belli bir dini referanslı ideale uygun hareket eden işadamları eliyle kurulması, işadamlarının başta kapitalist gibi davranmamalarını ve İslami ahlakı ön planda tutmalarını sağlamıştır. Türkiye'de kapitalist sınıfın yaratılması devlet eliyle yapıldığı için halk hareketinin kapitalist bir sınıf yaratması aslında yeni bir durumdu. Üstüne üstlük yeni Müslüman iş adamları grubu adil düzenden, elde ettiklerini dini faaliyetlerde harcamaktan, diğer ülkelerdeki İslam toplumları ile ortaklık kurmaktan, dini bir hukuk ve siyasal sistem oluşturmaktan bahsedince seküler grupların şimşeklerini üzerlerine toplamışlardır. Neticede yakın göründükleri hükümete karşı girişilen darbenin devamı olarak bu kuruluşlar darbeciler eliyle batırılmaya çalışılmıştır.

Özellikle Avrupa kaynaklı kurulan ve çoğunluğu sadece para toplamak için uydurulmuş tabela holdinginden müteşekkil girişimlerin büyük kısmı ciddi mağduriyetler meydana getirerek batmıştır. Gülen, Coşan ve Topbaş hocaefendilerin liderlik ettiği camiaların etrafında ya da bizzat cemaat liderleri tarafından kurulan bir kısmı köklü firmalar ise bu sarsıntıdan yara alsalar bile Ak Parti iktidarları sayesinde badireleri atlatarak önemli bir sermaye birikimi elde etmiştir.

Eskinin idealist Müslüman işadamları için artık dini idealler, ticaretin yanında sponsor olunan üçüncül iş durumuna gelmiştir. Bu şirketlerin ilk işleri daha karlı yatırımlara girişmek ve yapılan işten elde edilen geliri artırmak, ikinci işleri ise siyasal iktidarla ve ona yakın belediyelerle yakın ilişkiler kurarak rant kovalamak olmuştur. Peki bu dönüşüm nasıl yaşanmıştır?

28 şubat sürecinin darbeci zihniyeti, tek parti diktatörlüğü döneminde girişilen İslam'ı Protestanlaştırma çalışmalarını yeniden tozlu raflardan indirmişti. Bu dönemde yine Türkçe ezan, Türkçe ibadet, kadınların camilerde erkeklerle yan yana ibadet etmesi, İslam'ın Arap ruhundan arındırılması, Mutezile (rasyonel) İslam, tesettür ve namaz gibi ibadetlerin yumuşatılması, içki ve zina yasağının gevşetilmesi, faizin helal olduğu v.b. din dışı profan (kutsal olmayana ait olma) görüşler ileri sürülerek sahih İslam'dan sapma gösteren yaygın bir rasyonelleştirme ve Protestanlaştırma faaliyeti gerçekleştirilmiştir. Ancak tüm dezonformasyonun tam anlamı ile toplumda makes bulduğu söylenemez. Bir diğer yandan da, "piyasa tanrısı-şeytani sistem" kullanılarak dünün idealist Müslüman işadamlarına geleneksel İslam saikleri bir tarafa bırakarak tıpkı Protestanlar gibi "kapitalistleşmeleri" gerektiği fısıldanmıştır. Onları iflasa sürüklemek için yapılan darbeci baskıları göğüsleyebilmek için, "bizim din devleti gibi bir idealimiz yok, biz sadece para kazanan ve namazını kılan Müslüman işadamlarıyız" diye kendilerini savunan çoğunluklu kitle, zamanla takiyyelerinin kurbanı olmuş ve gerçekten kendilerini savundukları gibi kapitalistler olmaya başlamışlardır. Artık daha fazla kazanmak, dünyanın her yerinde üretim ve ihracat yapmak, daha güçlü holdingler kurmak, maliyeti kısıp satışları artırmak, daha pahalı arabalara binip daha sarayvari evlerde oturmak, hem daha çok kazanıp hem daha çok tüketmek "şehveti" eski dini ideallerinin yerini almaya başlamıştır. Başka bir deyişle, Protestan ahlakı ve Calvenist Müslümanlık, maalesef çoğunluğu ile Müslüman iş adamları için aracı, amaçsallaştırmaya "hizmet" etmiştir.

Özel hayatlarında kendilerini iş dünyasında geri bırakan göksel tanrının mesajını dinliyor gibi yapıp dünyevi piyasa tanrısının mesajlarına göre hareket etmek, eskinin Müslüman işadamlarını maddi anlamda daha zengin yaparken maneviyatlarını öldürmüştür. Artık kar amacıyla çalışanlarına asgari ücreti bile fazla bulup bazı zamanlar onun da altında ücretler ödemek, kendisi milyon dolarlık arabalara binerken işçilerin yemeğini ve servis hizmetini kesmek, bankalarla faizci ya da "kar paycı" ilişkiler içine girmek, amaçsız tüketimi özendirmek için reklamlar yayınlamak, rakiplerini ezmek için türlü ticari dolaplar çevirmek, sendikalaşan işçilerini işten atmak, daha ucuz olduğu için taşeron emek kullanmak, kamu mallarını ucuza kapatmak yeni tanrılarının akaidine göre mubahtır. Baba oğul Akyollar eliyle ara ara ısıtılarak gündemde tutulan "İslami Protestan ahlakına uygun kapitalist tipi" neredeyse yaratılmış bulunmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında pozitivist Kemalistler eliyle yaratılan "seküler" İstanbul kapitalistleri gibi Ak Parti ve sözüm ona dini cemaatler eliyle "muhafazakar" Anadolu kapitalistleri yaratılmıştır. Bu durumda kazanan ne yazık ki piyasa tanrısı yani "şeytan" olmuştur.