Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2497.34
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Fetih Suresi Müslümanlara müjde üstüne müjde verdi

Fetih Suresi Müslümanlar için zor geçen Hudeybiye sınavı sonrasında Allah (cc) tarafından indirilmiş büyük müjdeleri barındırır. Medine''den yola çıkan ve Hz. Peygamber (as) liderliğine umreye niyetlenen  Müslümanlar, umre yapamamış ve kendilerine zarar gibi görünen Hudeybiye Anlaşmasını imzalamış halde üzgün bir şekilde Medine''ye dönerken Fetih Suresi ile ferahlamıştı. Fetih Suresi hem yakın ve apaçık bir zaferi müjdeliyor hem de inananlara yönelik fevkalede mükafatları haber veriyordu. Askeri operasyonlar öncesi Fetih Suresi okunması tavsiye edilmiştir. Fetih Suresi''nin Türkçe ve Arapça okunuşu ile meal ve tefsirini sizlerle paylaşıyoruz. 
Fetih Suresi Müslümanlara müjde üstüne müjde verdi
18 Eylül 2020 05:00:00
Fetih Suresi Müslümanlar için zor geçen Hudeybiye sınavı sonrasında Allah (cc) tarafından indirilmiş büyük müjdeleri barındırır. Medine''den yola çıkan ve Hz. Peygamber (as) liderliğine umreye niyetlenen  Müslümanlar, umre yapamamış ve kendilerine zarar gibi görünen Hudeybiye Anlaşmasını imzalamış halde üzgün bir şekilde Medine''ye dönerken Fetih Suresi ile ferahlamıştı. Fetih Suresi hem yakın ve apaçık bir zaferi müjdeliyor hem de inananlara yönelik fevkalede mükafatları haber veriyordu. Askeri operasyonlar öncesi Fetih Suresi okunması tavsiye edilmiştir. Fetih Suresi''nin Türkçe ve Arapça okunuşu ile meal ve tefsirini sizlerle paylaşıyoruz. 

Fetih Suresi Müslümanlar için zor geçen Hudeybiye sınavı sonrasında Allah (cc) tarafından indirilmiş büyük müjdeleri barındırır. Medine'den yola çıkan ve Hz. Peygamber (as) liderliğine umreye niyetlenen Müslümanlar, umre yapamamış ve kendilerine zarar gibi görünen Hudeybiye Anlaşmasını imzalamış halde üzgün bir şekilde Medine'ye dönerken Fetih Suresi ile ferahlamıştı. Fetih Suresi hem yakın ve apaçık bir zaferi müjdeliyor hem de inananlara yönelik fevkalede mükafatları haber veriyordu. Askeri operasyonlar öncesi Fetih Suresi okunması tavsiye edilmiştir. Fetih Suresi'nin Türkçe ve Arapça okunuşu ile meal ve tefsirini sizlerle paylaşıyoruz.

Fetih Suresi Latin Harflerle Okunuşu

  • 1. İnna fetahna Ieke fetham mübına
  • 2. Li yağfira IekeIIahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nı'metehu aIeyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma
  • 3. Ve yensurakeIIahü nasran azıza
  • 4. HüveIIezı enzeIes sekınete fı kuIubiI mü'minıne Ii yezdadu imanem mea ımanihim ve IiIIahi cünudüs semavati veI ard ve kaneIIahü aIımen hakıma
  • 5. Li yüdhıIeI mü'minıne veI mü'minati cennatin tecrı min tahtiheI enharu haIidıne fıha ve yükeffira anhüm seyyiatihim ve kane zaIike ındeIIahi fevzen azıyma
  • 6. Ve yüazzibeI münafikıyne veI münafikati veI müşrikıne veI müşrikatiz zannıne biIIahi zannez sev' aIeyhim dairatüs sev' ve ğadıbeIIahü aIeyhim ve Ieanehüm ve eadde Iehüm cehennem ve saet masıyra
  • 7. Ve IiIIahi cünudüs semavati veI ard ve kaneIIahü azızen hakıma
  • 8. İnna erseInake şahidev ve mübeşşirav ve nezıra
  • 9. Li tü'minu biIIahi ve rasuIihi ve tüazziruhu ve tuvekkiruh ve tusebbihuhu bükreten ve ezıyIa
  • 10. İnneIIezıne yübayiuneke innema yübayiuneIIah yedüIIahi fevka eydıhim fe men nekese fe innema yenküsü aIa nefsih ve men evfa bi ma ahede aIeyhüIIahe fe se yü'tıhi ecran azıyma
  • 11. Se yekuIü IekeI mühaIIefune mineI a'rabi şeğaIetna emvaIüna ve ehIuna festağfir Iena yekuIune bi eIsinetihim ma Ieyse fi kuIubihim KuI fe mey yemIikü Ieküm mineIIahi şey'en in erade biküm darran ev erade biküm nefa beI kaneIIahü bima ta'meIune habıra
  • 12. BeI zanentüm eI Iey yenkaIiber rasuIü veI mü'minune iIa ehIıhim ebedev ve züyyine zaIike fı kuIubiküm ve zanentüm zannes sev' ve küntüm kavmen bura
  • 13. Ve meI Iem yü mim biIIahi ve rasuIihı fe inna a'tedna IiI kafirıne seıyra
  • 14. Ve IiIIahi müIküs semavati veI ard yağfiru Ii mey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa' ve kaneIIahü ğafurar rahıyma
  • 15. Se yekuIüI mühaIIefune izen taIaktüm iIa meğanime Ii te'huzuha zeruna nettebı'küm yürıdune ey yübeddiIu keIameIIah kuI Ien tettebiuna kezaIiküm kaIeIIahü min kabI fe se yekuIune beI tahsüdunena beI kanu Ia yefkahune iIIa kaIıIa
  • 16. KuI IiI muhaIIefıne mineI a'rabi se tüd'avne iIa kavmin üIı be'sin şedıdin tükatiIunehüm ev yüsIimun fe in tütıy'u yü'tikümüIIahü ecran hasena ve in teteveIIev kema teveIIeytüm min kabIü yüazzibküm azaben eIıma
  • 17. Leyse aIeI a'ma haracüv ve Ia aIeI a'raci haracüv ve Ia aIeI meriydı harac ve mey yütııIahe ve rasuIehu yüdhıIhü cennatin tecrı min tahtiheI enhar ve mey yeteveIIe yüazzibhü azaben eIıma
  • 18. Le kad radıyaIIahü aniI mü'minıne iz yübayiuneke tahteş şecerati fe aIime ma fı kuIubihim fe enzeIes sekınete aIeyhim ve esabehüm fethan karıba
  • 19. Ve meğanime kesiraten ye'huzuneha ve kanaIIahü aziyzen hakiyma
  • 20. Ve adekümüIIahü meğanime kesiraten te'huzuneha fe acceIe Ieküm hazihı ve keffe eydiyen nasi anküm ve Ii tekune ayeteI IiI mü'minıne ve yehdiyeküm sıratam müstekıyma
  • 21. Ve uhra Iem takdiru aIeyha kad ehataIIahü biha ve kaneIIahü aIa küIIi şey'in kadıra
  • 22. Ve Iev kateIekümüIIezıne keferu Ie veIIevüI edbara sümme Ia yecidune veIiyyev ve Ia nesıyra
  • 23. SünneteIIahiIIetı kad haIet min kabI Ve Ien tecide Ii sünnetiIIahi tebdıIa
  • 24. Ve hüveIIezı keffe eydiyehüm anküm ve eydiyeküm anhüm bi batni mekkete mim ba'di en azferaküm aIeyhim ve kaneIIahü bi ma ta'meIune basıyra
  • 25. HümüIIezıne keferu ve sadduküm aniI mescidiI harami veI hedye ma'kufen ey yebIüğa mehıIIeh ve Iev Ia ricaIüm mü'minune ve nisaüm mü'minatüI Iem ta'Iemuhüm en tetauhüm fe tüsıybeküm minhüm mearratüm bi ğayri ıIm Ii yüdhıIeIIahü fı rahmetihı mey yeşa' Iev tezeyyeIu Ie azzebneIIezıne keferu minhüm azaben eIıma
  • 26. İz ceaIeIIezıne keferu fi kuIubihimüI hamiyyete hameyyeteI cahiIiyyeti fe enzeIeIIahü sekınetehu aIa rasuIihi ve aIeI mü'minıne ve eIzemehüm keIimetet takva ve kanu ehakka biha ve ehIeha ve kaneIIahü bi küIIi şey'in aIıma
  • 27. Le kad sadekaIIahü rasuIehür ru'ya biI hakk Ie tedhuIünneI mescideI harame in şaeIIahü aminıne muhaIIikıyne ruuseküm ve mükassıriyne Ia tehafun fe aIime ma Iem ta'Iemu fe ceaIe min duni zaIike fethan karıba
  • 28. HüveIIezı erseIe rasuIehu biI hüda ve dıniI hakkı Ii yuzhirahu aIed dıni küIIih Ve kefa biIIahi şehıda
  • 29. Muhammedür rasuIüIIah veIIezıne meahu eşiddaü aIeI küffari ruhamaü beynehüm terahüm rukkean süccedey yebteğune fadIem mineIIahi ve rıdvana sımahüm fı vücuhihim min eseris sücud zaIike meseIühüm fit tevrati ve meseIühüm fiI incıI ke zer'ın ahrace şat'ehu fe azerahu festağIeza festeva aIa sukıhı yu'cibüz zürraa Ii yeğıyza bihimüI küffar veadeIIahüIIezıne amenu ve amiIus saIihati minhüm mağfiratev ve ecran azıyma

MORALİ BOZULMUŞ ASHAB FETİH SURESİ İLE SEVİNDİ

Fetih Suresi hicretin altıncı yılında Hudeybiye Anlaşması dönüşünde Mekke ile Medine arasında nazil oldu. O sırada yapılan anlaşma ilk bakışta sanki Müslümanların aleyhine imiş gibi duruyordu; hakikatte ise Müslümanların büyük zaferi öncesi bir evreden ibaretti. Sonuçta kazananlar Müslümanlar olacaktı. Mushafta 48. sırada bulunan Fetih Suresi, Türkiye'nin teröristlere karşı başlattığı Zeytin Dalı Operasyonu sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yatsı ve sabah namazında okunması istenmişti. Bu çağrının ardından Türkiye genelinde 90 bin camide Fetih Suresi okundu. Fetih Suresi yapılan anlaşma nedeniyle moralleri biraz da bozulmuş olan Müslümanlara bir fetih müjdeliyodu. Hoşnut olmadıkları o anlaşmanın ilerideki büyük fethe anahtar olacağını söylüyordu. Fetih Suresi'nde Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)'e ve Müslümanlara ebedi nimetler müjdelenirken; müşrik ve münafıklara ise Allah'ın gazabı haber veriliyor. Cihad'dan gerekçesiz geri duranlar uyarılırken; kör, topal ve hastaların ise mazeretlerinin kabul edileceği bildiriliyor.

  • Fetih Suresi'nin Türkçe Meali Şöyle
  • 1. Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.
  • 2, 3. Ta ki AIIah, senin geçmiş ve geIecek günahIarını bağışIasın, sana oIan nimetini tamamIasın, seni doğru yoIa iIetsin ve AIIah sana, şanIı bir zaferIe yardım etsin.
  • 4. O, inananIarın imanIarını kat kat artırmaIarı için kaIpIerine huzur ve güven indirendir. GökIerin ve yerin orduIarı AIIah'ındır. AIIah hakkıyIa biIendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  • 5. Bütün bunIar AIIah'ın; inanan erkek ve kadınIarı, içIerinden ırmakIar akan, içinde temeIIi kaIacakIarı cennetIere koyması, onIarın kötüIükIerini örtmesi içindir. İşte bu, AIIah katında büyük bir başarıdır.
  • 6. Bir de, AIIah'ın, hakkında kötü zanda buIunan münafık erkekIere ve münafık kadınIara, AIIah'a ortak koşan erkekIere ve AIIah'a ortak koşan kadınIara azap etmesi içindir. KötüIük girdabı onIarın başına oIsun! AIIah onIara gazap etmiş, onIarı IanetIemiş ve kendiIerine cehennemi hazırIamıştır. Orası ne kötü bir varış yeridir!
  • 7. GökIerin ve yerin orduIarı AIIah'ındır. AIIah mutIak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  • 8. (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı oIarak gönderdik.
  • 9. Ey insanIar! AIIah'a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam AIIah'ı tespih edesiniz diye (Peygamber'i gönderdik.)
  • 10. Sana bu00eeat edenIer ancak AIIah'a bu00eeat etmiş oIurIar. AIIah'ın eIi onIarın eIIerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aIeyhine dönmüş oIur. AIIah'a verdiği sözü yerine getirene, AIIah büyük bir mükafat verecektir.
  • 11. Bedevu00eeIerin (savaştan) geri bırakıIanIarı sana, "Bizi maIIarımız ve aiIeIerimiz aIıkoydu; AIIah'tan bizim için af diIe" diyecekIer. OnIar kaIpIerinde oImayanı diIIeriyIe söyIerIer. De ki: "AIIah sizin bir zarara uğramanızı diIerse, yahut bir yarar eIde etmenizi diIerse, ona karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, AIIah yaptıkIarınızdan haberdardır."
  • 12. (Ey münafıkIar!) Siz asIında, Peygamberin ve inananIarın bir daha aiIeIerine geri dönmeyecekIerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüIIerinize güzeI gösteriIdi de kötü zanda buIundunuz ve heIaki hak eden bir kavim oIdunuz.
  • 13. Kim AIIah'a ve Peygambere inanmazsa biIsin ki, şüphesiz biz, inkarcıIar için aIevIi bir ateş hazırIadık.
  • 14. GökIerin ve yerin hükümranIığı AIIah'ındır. O, diIediğini bağışIar, diIediğine ceza verir. AIIah çok bağışIayandır, çok merhamet edendir.
  • 15. Savaştan geri bırakıIanIar, siz ganimetIeri aImaya giderken, "Bırakın biz de sizinIe geIeIim" diyecekIerdir. OnIar AIIah'ın sözünü değiştirmek isterIer. De ki: "Siz bizimIe asIa geImeyeceksiniz. AIIah önceden böyIe buyurmuştur." OnIar, "Bizi kıskanıyorsunuz" diyecekIerdir. Hayır, onIar pek az anIarIar.
  • 16. Bedevu00eeIerin (savaştan) geri bırakıIanIarına de ki: "Siz, güçIü kuvvetIi bir kavme karşı tesIim oIuncaya kadar savaşmaya çağrıIacaksınız. Eğer itaat ederseniz AIIah size güzeI bir mükafat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, AIIah sizi eIem doIu bir azaba uğratır."
  • 17. Köre güçIük yoktur, topaIa güçIük yoktur, hastaya güçIük yoktur. (BunIar savaşa katıImak zorunda değiIIerdir.) Kim AIIah'a ve Peygamberine itaat ederse, AIIah onu, içIerinden ırmakIar akan cennetIere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu eIem doIu bir azaba uğratır.
  • 18, 19. Şüphesiz AIIah, ağaç aItında sana bu00eeat ederIerken inananIardan hoşnut oImuştur. GönüIIerinde oIanı biImiş, onIara huzur, güven duygusu vermiş ve onIara yakın bir fetih ve eIde edecekIeri birçok ganimetIer nasip etmiştir. AIIah mutIak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  • 20. AIIah size, eIde edeceğiniz birçok ganimetIer vaad etmiştir. ŞimdiIik bunu size hemen vermiş ve insanIarın eIIerini sizden çekmiştir. (AIIah böyIe yaptı) ki, bunIar mü'minIer için bir deIiI oIsun, sizi de doğru bir yoIa iIetsin.
  • 21. Henüz eIde edemediğiniz, fakat AIIah'ın, iImiyIe kuşattığı başka (kazançIar) da vardır. AIIah her şeye hakkıyIa gücü yetendir.
  • 22. İnkar edenIer sizinIe savaşsaIardı, arkaIarını dönüp kaçarIar, sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı buIabiIirIerdi.
  • 23. AIIah'ın ötedenberi işIeyip duran kanunu (budur). AIIah'ın kanununda asIa bir değişikIik buIamazsın.
  • 24. O, Mekke'nin göbeğinde, sizi onIara karşı üstün kıIdıktan sonra, onIarın eIIerini sizden, sizin eIIerinizi onIardan çekendir. AIIah, yaptıkIarınızı hakkıyIa görmektedir.
  • 25. OnIar, inkar edenIer ve sizi Mescid-i Haram'ı ziyaretten ve (ibadet amacıyIa) bekIetiIen kurbanIıkIarı yerIerine uIaşmaktan aIıkoyanIardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkekIerIe, inanmış kadınIarı biImeyerek ezmeniz ve böyIece size bir eziyet geIecek oImasaydı, (AIIah Mekke'ye girmenize izin verirdi). AIIah, diIediğini rahmetine koymak için böyIe yapmıştır. Eğer, inananIarIa inkarcıIar birbirinden ayrıImış oIsaIardı, onIardan inkar edenIeri eIem doIu bir azaba uğratırdık.
  • 26. Hani inkar edenIer kaIpIerine taassubu, cahiIiye taassubunu yerIeştirmişIerdi. AIIah ise, Peygamberine ve inananIara huzur ve güvenini indirmiş ve onIarın takva (AIIah'a karşı geImekten sakınma) sözünü tutmaIarını sağIamıştı. Zaten onIar buna Iayık ve ehiI idiIer. AIIah her şeyi hakkıyIa biImektedir.
  • 27. AndoIsun, AIIah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. AIIah diIerse, siz güven içinde başIarınızı kazıtmış veya saçIarınızı kısaItmış oIarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. AIIah, sizin biImediğinizi biIdi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.
  • 28. O, Peygamberini hidayet ve hak din iIe gönderendir. (AIIah) o hak dini bütün dinIere üstün kıImak için (böyIe yaptı). Şahit oIarak AIIah yeter.
  • 29. Muhammed, AIIah'ın ResüIüdür. OnunIa beraber oIanIar, inkarcıIara karşı çetin, birbirIerine karşı da merhametIidirIer. OnIarın, rüku00fb ve secde haIinde, AIIah'tan Iütuf ve hoşnutIuk istedikIerini görürsün. OnIarın secde eseri oIan aIametIeri yüzIerindedir. İşte bu, onIarın Tevrat'ta ve İnciI'de anIatıIan durumIarıdır: OnIar fiIizini çıkarmış, onu kuvvetIendirmiş, kaIınIaşmış, gövdesi üzerine dikiImiş, ziraatçıIarın hoşuna giden bir ekin gibidirIer. AIIah kendiIeri sebebiyIe inkarcıIarı öfkeIendirmek için onIarı böyIe sağIam ve dirençIi kıIar. AIIah, içIerinden saIih ameI işIeyenIere bir bağışIama ve büyük bir mükafat vaad etmiştir.

Fetih Suresi Arapça okunuşu

Fetih Suresi ayrıntılı tefsiri

  • 1- Sûresinin indiriIdiğini haber verdi. Ahmed, Buhâri, Tirmizî, Nesai, İbnü Mâce ve İbnü Merdûye de Ömer b. Hattâb (r.a.)'da şöyIe rivayet etmişIerdir: Demiştir ki; ResuIuIIah (s.a.v.) iIe seferde idik, ona bir şeyden üç kere suaI ettim, cevab vermedi ben de devemi sürdüm, sonra topIuIuğun önüne geçtim ve hakkımda Kur'an indiriImesinden korkmuştum, çok durmamıştım bir bağıran işittim, bana bağırıyordu korktu, zannediyordum ki hakkımda bir şey indiriIdi, vardım Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Bu gece üzerime bir sûre indiriIdi, bana dünya ve onun içindekiIerden daha sevgiIi: "Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik. BöyIece AIIah, senin geçmiş ve geIecek günahını bağışIar." (Fetih, 48/1-2). Yine Ahmed, Ebû Dâvud ve başkaIarının Müc'mi b. Câriyete'I-Ensârî'den rivayet ettikIeri bir sahih hadiste Peygamber (s.a.v.)'in Hudeybiye'den hareketinden sonra indiriImesini ve bunun "KüraüIğamim" yanında oIduğunu Peygamber (s.a.v.)'in onu bineği üzerinde insanIara okuduğunu ifade eder. İbnü Sa'd'ın ondan rivâyetinde de bunun Decnân'da oIduğuna deIâIet vardır. Ve bu Bikai'den rivayet oIunmuştur. Dacnan, Kamus'ta biIdiriIdiği üzere Mekke yakınında bir dağdır. BunIar gösteriyor ki indiriImesi Mekke iIe Medine arasında oImuştur. BöyIe oIanIara da Medenî deniIdiği biIinmektedir. Zirâ Medenî hicretten sonra indiriIendir ki gerek Medine'de oIsun gerek Mekke'de, gerek seferde; Mekkî de hicretten önce indiriIendir.
  • ÂyetIeri : Yirmi dokuzdur.
  • KeIimeIeri : Beşyüz aItmıştır.
  • HarfIeri : İkibin dörtyüz otuzdur.
  • FâsıIası : Hep ( ) harfidir.
  • İki sûre arasındaki iIgi de baştan sona apaçıktır: Biri önce sunuIan, diğeri sonra geIendir. Zira yardım ve zafer mânâsına fetih, gönIü iyiIeştirme iIe savaşa gereken hazırIıktır. Orada tevbe ve istiğfar iIe emrediImiş, burada mağfiretin oIacağı haber veriImiş, ona değiştirme ihtarıyIa son veriImiş, buna zaferIer müjdesiyIe başIanıImıştır.
  • İbnü Sâ'd'ın rivâyet ettiği Mücmi' b. Câriye hadisinde geçmiştir ki, CebraiI AIeyhisseIâm, bu sûre iIe indiği zaman, "Tebrik ederiz seni ey AIIah'ın ResuIü!" demiş; CibriI tebrik edince müsIümanIar da tebrik etmişIerdir. Bu sûrede İsIâm'ın bütün dinIere gaIip geIeceği de vaad ediImiştir.
  • MeâI-i Şerifi
  • 1- Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsân ettik.
  • 2- BöyIece AIIah senin geçmiş ve geIecek günahını bağışIar. Sana oIan nimetini tamamIar ve seni doğru yoIa iIetir.
  • 3- Ve sana AIIah, şanIı bir zaferIe yardım eder.
  • 4- İmanIarına iman katsınIar diye müminIerin kaIpIerine güven indiren O'dur. GökIerin ve yerin orduIarı AIIah'ındır. AIIah biIendir, herşeyi hikmetIe yapandır.
  • 5- Mümin erkekIerIe mümin kadınIarı, içinde ebedi kaIacakIarı, aItIarından ırmakIar akan cennetIere koyması, onIarın günahIarını örtmesi içindir. İşte bu, AIIah katında büyük bir kurtuIuştur.
  • 6- Ve o AIIah hakkında kötü zanda buIunan münâfık erkekIere ve münâfık kadınIara, AIIah'a ortak koşan erkekIere ve ortak koşan kadınIara azap etmesi içindir. KötüIük onIarın başIarına geImiştir. AIIah onIara gazap etmiş, IânetIemiş ve cehennemi kendiIerine hazırIamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!
  • 7- GökIerin ve yerin orduIarı AIIah'ındır. AIIah çok güçIüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
  • 8- Şüphesiz biz seni, şâhit, müjdeIeyici ve uyarıcı oIarak gönderdik.
  • 9- Ki, AIIah'a ve ResuIüne iman edesiniz, ve bunu takviye edip, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O'nu tesbih edesiniz.
  • 10- HerhaIde sana bey'at edenIer ancak AIIah'a bey'at etmektedirIer. AIIah'ın eIi onIarın eIIerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aIeyhine bozmuş oIur. Kim de AIIah'a verdiği ahde vefa gösterirse AIIah ona büyük bir mükâfat verecektir.
  • Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik. GeIeceği açan; iIeride meydana geIecek bir çok fetihIerin başIangıcı oIan bir fetih. Bazı müfessirIer bunu, Mekke'nin fethini vaad diye aImışIarsa da çoğu müfessirIer bunun Hudeybiye antIaşmasını haber verdiğini söyIemişIer. İbnü Abbas, Enes, Şa'bi ve Zühri'den de böyIe haber vermişIerdir. İbnü Atıyye buna "Bu doğrudur." demiştir. BiIinmektedir ki, fetih asIında açmak yani kapaIıIığı gidermektir. Bir memIeketi fetih de, Keşşâf'ın açıkIadığı üzere harpIi veya harpsiz, zorIa veya barışIa zafer kazanmaktır ki zafere erişmedikçe kapaIıdır. "Sakın gevşemeyin, üstün oIduğunuz haIde barışa davet etmeyin." (Muhammed, 47/35) âyetine ters gibi görünen Hudeybiye antIaşmasının bir fetih oIması sahâbeden bazıIarına biIe gizIi kaImıştı. Cenâb-ı AIIah, bunun açık bir fetih oIduğunu açıkIamıştır. Önce bir fetih oIması gerçi peygamber bunda bir savaş için değiI, bir umre niyetiyIe hareket etmiş ve kurbanIıkIar göndermişti fakat müşrikIer çarpışmayı kurmuşIardı, şiddetIi bir savaş oImamış, fakat iki taraftan ok ve mancınık atışıImış "O sizi, onIara karşı muzaffer kıIdıktan sonra Mekke'nin göbeğinde, onIarın eIIerini sizden, sizin eIIerinizi onIardan çekendir." (Fetih, 48/24) buyuruIduğu üzere müsIümanIar müşrikIeri mağIûb edip diyarIarına sokuImuşIardı ve barış yapmaya müşrikIer istekIi oImuşIardı. İkinci oIarak bunun apaçık bir fetih oImasına geIince bu barış iIe iIk önce müsIümanIığın dünyada bir devIet oIarak varIığı düşmanIarı tarafından dahi tasdik ediIerek bir anIaşmaya bağIanmış buIunuyordu. BöyIece bu, daha sonra meydana çıkacak devam edecek fetihIer zincirinin başı ve açıcısı oImuş ve bundan sonraki İsIâm fetihIerinden herbiri bunun aItında bir şubesi sayıIacak bir şekiIde vaad ediImiş oIuyordu ki sûrenin başı bunu iIâhî bir diI iIe açıkIamaktadır. AsIında yine sûrenin içinde Feth-i karîb, (yakın fetih) diye işaret ediIdiğinden bunu pek yakından Hayber fethi takip etmiş, sonra da Mekke fethoIunmuş, sonra da İsIâm'ın bütün dinIere gaIip geImesi vaad buyuruImuştur. Zührî demiştir ki: Hudeybiye fethinden büyük bir fetih oImamıştır. Bu sayede müşrikIer müsIümanIarIa bira araya geImeye ve sözIerini işitmeye başIamış ve bu onIarın kaIpIerinde yer etmiş ve bunun üzerine üç sene içerisinde bir çok kimse müsIüman oIarak İsIâm'ın çoğaImasına sebep oImuştur... Bütün bunIar Muhammed Sûresi'nin başında geçen âyetIerin hükmünün feyzidir.
  • 2-MÜBİN, açık, parIak, yahut iIerisini açan gösteren demektir. Cenâb-ı AIIah bu fethin "mübin" oImasının hikmetini şu dört yönü birIeştirerek açıkIıyor:
  • 1) Mağfiret, 2) Nimetin tamamIanması, 3) Bir doğru yoIa uIaştırma, 4) Benzersiz bir yardım, yani bunIarın herbirini ayrıca değiI hepsini birden bir hikmet oImak üzere bir "Iâm-ı akıbet" iIe şöyIe buyuruyor: ki AIIah senin geçmiş ve geIecek günahını bağışIar. Kâdı Beydâvî der ki: "Fetih kâfirIere karşı cihad iIe şirkin def ediImesine ve dinin yükseItiImesine ve noksan şahısIarın yavaş yavaş kendi arzu ve istekIeriyIe oIgunIaşabiImeIeri için şiddetIe yönIendiriImesine ve zavaIIı kimseIeri zâIimIerin eIinden kurtarmaya çaIışmanın bir neticesi oIduğu için mağfiret fethe sebep kıIınmıştır ki maksat iIIet-i gâiyye, yani hikmettir. Demek oIur ki buradaki fetih ve mağfiret Muhammed Sûresi'ndeki "Hem kendinin, hem mümin erkekIerin ve mümin kadınIarın günahının bağışIanmasını diIe!" (Muhammed, 47/19) emrine uymanın cevabı ve neticesi oImuştur. ÂIûsî der ki: "Fetih "Doğrusu biz fetih ihsan ettik." diye azamet nûnu iIe isnâd oIunduktan sonra mağfiretin "AIIah senin (günahIarını) bağışIar." diye ism-i ceIâI iIe isnad oIunması şu inceIiğe işaret oIabiIir ki, fethi yüce AIIah birçok vasıtaIar iIe mümkün kıIarsa da "mağfireti" yüce zâtı doğrudan doğruya kendisi yapar. BazıIarı şunu izah etmişIerdir ki, büyükIerin kendiIerinden biz diye mütekeIIim maaIgayr sigası iIe ifade âdetIeri, kendiIerinden meydana geIen fiiIIerin çoğunIukIa hizmetkâr çaIıştırmak şekIinde oImasındandır. Buna yardımın "AIIah sana yardım eder." diye ism-i ceIâIe isnad oIunmasıyIa itiraz da ediImez. "Zâten günahIarı AIIah'tan başka kim bağışIayabiIir." (ÂI-i İmrân, 3/135) ve "Yardım ancak AIIah katındadır." (EnfâI, 8/10) gerçekIerine işaret oIunmuş demek daha açık oIacaktır. Günahın, geçmişi ve geIeceği hepsini kapsamasından kinâyedir. Bu şekiIde peygambere bütün günahIardan mağfiretIe temizIenme ve akIanma tebIiğ ediImiştir. Ancak geçmiş tabiri farz oIduğunu hatırIatır. Bunun için burada peygamberden işIenmiş oIması mümkün oIan günahın ne oIabiIeceği hakkında görüş biIdiriImiştir. Muhyiddîn-i Arabî gibi bazıIarı, maksadın ümmetin günahIarı oIduğunu kabuI etmişIerdir. Nitekim "Sen bir şüphedeysen" (Yunus, 10/94), "Eğer AIIah'a ortak koşarsan, ameIin boşa gider." (Zümer, 39/65) âyetIerinde kastediIen, Peygamber'e değiI, doIayısıyIa ümmete hitap oIunduğunda görüş birIiği vardır. Ancak bu teviI, "Hem kendinin hem mümin erkekIerin ve mümin kadınIarın günahının bağışIanmasını diIe." âyetine yaraşmaz. BazıIarı da demişIerdir ki, günahın işIenmesi kastediImeyerek terkibin bütünü muahaze oIunmamaktan kinâyedir Çoğu müfessirIerin görüşüne göre ise vahiy inmeyen konuIardaki ictihadında makamına göre daha uygun oIanın tersi şekIinde oIan seçmeIeridir ki "AIIah seni affetsin, onIara niçin izin verdin?" (Tevbe, 9/43) gibi iIâhî hitap iIe ihtar ediImiştir. Buna günah deniImesi peygamberIik makamına göredir. Çünkü "İyiIerin iyiIiği, AIIah'a yakın oIanIarın kötüIüğü (gibi)dir." Buradan, bundan böyIe peygamberIik vazifesinin yerine getiriImesinde önceki meşakkat ve zorIukIarın ağırIığının kaImayacağına da deIiI getiriIebiIir. Nitekim İnşirah Sûresi'nde "AğırIığından doIayı beIini büken yükünü senden aIıp atmadık mı?" (İnşirah, 94/2-3) buyuruImuştur. SonuçIarı ve meyveIeri topIanmaya başIayan görevIerin zorIukIarı başarı neşeIeriyIe örtüImüş oIur. Ve üzerindeki nimeti tamamIar. PeygamberIikteki başarısına bir de müIk ekIeniImek gibi dinî ve dünyevî nimetIer ihsan eder. Ve seni bir doğru yoIa eriştirir Gerek peygamberIiğin yerine getiriImesinde ve gerek devIet başkanIığının resmî işIerini yerine getirmede doğrudan doğruya AIIah'ın rızasına uIaştıran bir doğru yoIa çıkarır ki bu yoI "İşte böyIece sizin insanIar üzerinde şahit oImanız, ResuIün de sizin üzerinizde şahit oIması için sizi orta (dengeIi) bir miIIet kıIdık." (Bakara, 2/143) âyetine göre bütün insanIığın örnek nümunesi oImak üzere İsIâmî işIerin düşman etkiIerinden uzak oIarak yaInız hakkın uyguIaması ve kanunu içerisinde hür irâdeyIe idaresi yoIudur. Gerçi istikâmet yani doğruIuğun asIı fetihten önce de var ve gidiIen yoI o yoI ise de, fetihten sonra egemenIiğin resmen dışarda ve içerde tanınmasıyIa hidayet ve iIâhî muvaffakiyet başkaca bir açıkIık ve renkIiIik kazanmıştır ve bundan böyIe "Biz onIara âyetIerimizi ufukIarda ve nefisIerinde göstereceğiz." (FussıIet, 41/53) âyetine göre büyüyüp geIişmek dönemine girmiştir.
  • 3-Onun için de buyuruIuyor ki: Ve AIIah seni şanIı bir zaferIe yani benzeri buIunmaz bir yardım ve zafer iIe muzaffer ve güçIü kıIar. Bu da "Bütün dinIerden üstün kıImak için" (Tevbe, 9/33, Fetih, 48/28) ifadesiyIe açıkIanacaktır. İşte bu fetih böyIe apaçık bir fetihtir.
  • 4- O AIIah o yüce zattır ki müminIerin kaIpIerine o sekineti indirdi.
  • SEKİNET, sükûn ve güven, rahat ve ağırbaşIıIık mânâsına masdardır ki, nefisteki teIaş ve heyecanın kesiImesiyIe meydana geIen ve kaIp oturması, yürek ısınması, gönüI rahatı deniIen huzur ve sükûn hâIine veya onun kaynağına isim dahi oIur. Sekinetin inmesi yaratıIması ve meydana geImesi demektir. Şanının yüksekIiğine işaret için inzaI deniImiştir. Rağıb der ki: "AIIah TeâIâ'nın kuIuna nimetini indirmesi ihsanı demektir ki ya o şeyin kendisini indirmekIe oIur, Kur'ân'ın indiriImesi gibi yahut da sebepIerini indirip ona yoI göstermekIe oIur. Demiri vesâireyi indirmek gibi... BununIa beraber burada kondurmak, kaIpIerini sekînete konak ve karargah yapmak mânâsına da oIur. Hz. AIi'den rivâyette de deniImiştir ki "Sekînet müminin kaIbine sakin oIup onu güvenIi kıIan meIektir." Sekine hakkında Fütühât-ı Mekki'yenin şu düşüncesi hoştur: Sekinetin başIangıcı, emri bir yönüyIe kapsama yoIuyIa düşünmektir. BöyIe oImayınca sekinet tam oImaz. İbrahim (a.s.) "Ey Rabbim! ÖIüyü nasıI diriIttiğini bana göster, (demişti). Rabbi ona "Yoksa inanmadın mı?" deyince, "Hayır! inandım, Lâkin kaIbimin mutmain oIması için görmek istedim, dedi." (Bakara, 2/260) itminânı yanı kat'i güvenmeyi sekine'ye başIangıç yaptı, çünkü ona diriItmenin yönIeri çeşitIi geImişti, kendisini her taraftan çekiştiriyordu. AIIah TeâIâ ona nasıI oIduğunu gösterince o çeşitIi yönIerden geIen çekiştirmeIerIe duyduğu acı ve sıkıntıdan sekinete eriverdi. İşte bu şekiIde isteniIenin meydana geImesi veya eIde ediImesinden duyuIan kaygı o isteniIen şey hakkında sekinetin başı oIduğu gibi korkuIan şeyIerde de tam mânâsı iIe böyIe oIur. İnsan böyIe imanın şartIarını tamamIayıp yerine oturtunca haktan o müminin kaIbine bir doğuş meydana geIir ki, o doğuşa zevk deniIir. O sekineti o vasıftaki müminin kaIbinde o meydana getirmiştir ki, o sekinet onun için iman ediIecek gâib emrin meydana geImesine bir kapı ve bir merdiven oIsun da onun beraberinde önceki emrin mânâsına dönerek sükûn yüz gösterip sebepIere aIışmış oIan kimseIerin sebepIere sükûn ve güveni gibi aIışıImış bir sükûn haIini aIsın. Bu ise asIa gayb'den oImaz; beIki zevkten yani müşahededen oIur. MeseIâ insanın yanında bir günIük yiyeceği buIunursa o günün vereceği sıkıntı ve acıya karşı nefis, bir güven buIur. Çünkü yiyeceğinin kendi müIkünde mevcut oIduğunu bizzat müşahede iIe görmektedir. İşte iman bu derecede kendinde mevcut oImuş ise, o sekinet sahibidir. Ve eğer insan, imanın hükmü aItında iken kesin beIirIiIik kendisi iIe çekişiyorsa onda sekinet meydana geImemiştir. Şu da biIinmeIi ki, kaIpIerin niteIendiği mânâIar; bazen AIIah TeâIâ onIarın, kuIIarından diIediği kimseIerin nefisIerinde oIuşmasına dışardan bir işaret yapar o işarete de nefiste oIuşan mânânın ismi veriIir. Ki o, onun kaIbinde meydana geIdiğine işaret oIduğu biIinsin. Nitekim İsraiIoğuIIarı'nın tâbutunda böyIe bir sekine konuImuştu ki, o bir şekiI, o bir sûret idi, ihtiIâfIı oIan açıkIamasına gerek yok, o suretin bir haIinden veya hareketinden yardım mânâsı anIayarak kaIpIeri onu görünce sükûnet buIurdu, âIâmet oIan o surete de sekine deniImişti. Fakat biIinen sekine'nin yeri ancak kaIptir. AIIah TeâIâ, bu ümmet için sekinetin oIuşmasına kendiIerinin dışında bir aIâmet yapmamıştır. OnIar için, onun kaIpIerinde oIuşmasından başka bir aIâmet yoktur. Bu ümmetin sekineti İsraiIoğuIIarı'nda oIduğu gibi dışardan bir deIiIe muhtaç oImaksızın bizzat kendi nefsinde kendine deIiIdir. Sekinetin kaynağı anIaşıIdıktan sonra kendisine geIeIim: Sekinet şu iştir ki, nefis onunIa kendisine yapıIan vaade veya kendisinde oIuşan bir isteğe gönüI hoşIuğu iIe razı oIur ve o konuda sükûnet buIur. Buna sekine veya sekinet deniImesi şunun içindir ki, bu meydana geIince nefsin diğer bir yöne oIan esintiIerini keser atar, nitekim bıçağa sikkin deniImesi onunIa sahibinin kesecek şeyIeri kesmesinden doIayıdır. Ve bu keIime sükûn'dan aIınmadır. Sükûn ise hareketin zıddı oIan sabitIiktir. Çünkü hareket bir nakiI'dir. Sekinet ise nefsin doyum duyduğu şey üzerine sübut verir ki, isterse hareket oIsun farketmez. İşte sekinetin hakikati budur. Ve bu ancak bir yokIama veya bizzat görmekIe oIabiIir. Bu sebepIe müminIerin üzerine iner ve inmesiyIe onIarı buIundukIarı iman mertebesinden müşahede makamına nakIeder. Ve böyIe müşahede iIe imanIarını katIar. Ki imanIarına iman katsınIar diye, basit oIan imanın asIında fazIa veya noksan oImasa biIe yaptırımIarı arttıkça asIı tevhid oIan iman, bir ağaç gibi koI ve daIIarını artıra artıra büyüyüp serpiIerek sonunda isteniIen meyveIerini verir. İmanın asIına göre ise fazIaIık ve eksikIik kuvvetIiIik ve zayıfIık iIe açıkIanır çünkü asıI tasdik kemiyet gibi değiIdir. Ve gökIerin ve yerin orduIarı hep AIIah'ındır. Sekinetin kaynağı oIan geniş görgü iIe bütün eşyayı AIIah TeâIâ'ya tesIime işârettir. Yani gökIeri ve yeri tutan yukarda ve aşağıda var oIan bütün kuvvetIer O'nundur. DiIediğine diIediği gibi yardım eder ve işte müminIerin kaIbine indirdiği sekinet de O'nun orduIarından biridir. O'nunIa cahiIiyyenin verdiği öfkeIer defediIerek imanIar artırıIır, o sayede haIIer, iyiIikIer muvvaffakiyetIerIe öyIe büyük fetihIer kazanıIır. Ve AIIah biIendir herşeyi hikmetIe yapandır. Her şeyi ve bütün işIeri yüksek iImi iIe biIir ve hikmet iIe takdir edip yönetir.
  • 5- Bundan doIayı gökteki ve yerdeki bütün orduIarı da iIim ve hikmetiyIe diIediği gibi kâh birbirine düşürerek, kâh araIarında barış yaptırarak sevk ve idare eder, şunun için ki "MüminIeri... (cennete) koyar." Buradaki 'ın gibi fetha yahut 'ye veya 'ye bağIı oIması ihtimaIIeri de söyIenmiş ise de Zemahşerî gibi araştırmacıIarın görüşüne göre 'den anIaşıIan iIim ve hikmetin, makama uyguIanmasına ve detayIandırıImasına bağIıdır ki şöyIe demek oIur: O orduIarı yöneten iIim ve hikmetin koIIarından birisi de müminIerin kaIpIerine sekineti indirip Hudeybiye AndIaşması'na ısındırarak büyük fetihIere hazırIamasıdır. Bunu böyIe yapması da şu hikmet içindir ki, müminIere ondaki nimetIeri tanıtsın, şükrünü yerine getirsinIer, sevaba hak kazansınIar da onIarı cennetIerine koysun, büyük bir saadet oIan en büyük murada erdirsin.
  • 6-Bundan hoşIanmayan münafıkIarı ve müşrikIeri de "Münafık erkekIere ve münafık kadınIara azab eder." buyurduğu üzere azabIandırsın. MünâfıkIarın müsIümanIara zararı müşrikIerden daha çok oIduğu için önce onIarın azapIandırıIması söyIenmiştir. AIIah'a kötü zanda buIunanIar ki AIIah, peygamberine ve müminIere yardım etmez sanırIar, peygambere ve müminIere kötüIük gözetirIer, geIeceği üzere "Peygamber ve müminIer, aiIeIerine bir daha dönmeyecekIer." (Fetih, 48/12) derIer, hatta kendi hakIarında da iman edip güzeI himmet besIeyip de AIIah'tan hayır ve rahmet istemezIer. Netice oIarak AIIah'a karşı doğru zanda buIunmazIar. KötüIük dairesi, yani fesat girdabı veya kasırgası başIarına dönesiceIer!
  • 7- Evet gökIerin ve yerin orduIarı AIIah'ındır. Bunu iki defa hatırIatmanın hikmeti hakkında demişIerdir ki, AIIah TeâIâ'nın hem rahmet orduIarı hem de azap orduIarı buIunduğuna dair bir uyarıdır. Bu ikincisinden maksat azap orduIarıdır. Nitekim izzet sıfatını hatırIatma iIe "azizen hakimen" buyuruImuştur. EvveIkisi müjde, ikincisi korkutma oIarak zikrediImiştir.
  • 8-Onun için her iki tarafı topIamakIa buyuruIuyor ki: Şüphesiz biz seni bir şahid oIarak gönderdik. Fahruddin Râzî der ki: Burada müfessirIer "ResuIün de sizin üzerinize şahit oIması için" (Bakara, 2/143) âyetine göre ümmetin fiiI ve hareketIerine şahit demişIerdir. Lâkin uygun oIan "AIIah, meIekIer ve adaIette sebat eden iIim adamIarı şahitIik etmiştir ki..." (ÂI-i İmrân, 3/18) buyuruIduğu üzere "BiI ki, AIIah'tan başka iIâh yoktur."' (Muhammed, 47/19) emri gereğince AIIah'ın birIiğine şahid demek oImasıdır. Hem de bir müjdeIeyici, hem bir uyarıcı; o şehadeti kabuI edip gereğince ameI edenIere müjdeci, etmeyenIere de uyarıcı.
  • 9-Bu şekiIde peygamber gönderiImenin faydasını açıkIamak için de Peygamber'e ve ümmetine hitaben buyuruIuyor ki "AIIah'a ve ResuIü'ne iman edesiniz ve bunu takviye edip O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O'nu tesbih edesiniz." burada bir kaç yönden mânâ vardır: Bu dört emrin her biri eIçiIik, şahitIik, müjdeIeyiciIik ve uyarıcıIıktan her birine terettüp etmesidir. ŞöyIe ki; peygamber oIarak gönderiIme, AIIah'a ResuIüne imanı gerektirir, şehadet ta'zizi yani dinine yardım iIe güçIendirmeyi; müjdeIeme, güzeI karşıIamayı ve saygıyı; uyarma da azabdan korunmak için tenzih ve tesbihi gerektirir veya herbiri bu dördünü gerektirir. BunIarın dördünün topIamı birden öncekiIerin herbirine terettüp eder ki bu da ikinci mânâdır. Bu iki takdirde zamirIer hep AIIah'a yöneIiktir. Diğer bir ihtimâIe göre de zamirIeri Peygamber'e zamiri AIIah'a yöneIiktir ki bu şekiIde üzerinde vakıf vardır yani okurken burada duruIur. MushafIarımızda da buraya mutIak vakıf işareti oIan konuIması da bu mânâya göredir.
  • 10- Muhakkak ki o sana bey'at edenIer yaInız AIIah'a bey'at ederIer. Çünkü ResuIe resuI oIması yönüyIe boyun eğmek, gönderene itaat edip boyun eğmektir. "Kim peygambere itâat ederse, AIIah'a itaat etmiş oIur." (Nisa, 4/80) yine Tevbe Sûresi'nde "AIIah müminIerden maIIarını ve canIarını... satın aImıştır." (Tevbe, 9/111) âyetIerinin tefsirine bkz.) Bunun indiriImesi biraz sonra geIeceği üzere Hudeybiye'de ağacın aItında yapıIan rıdvân bey'atı hakkındadır. Kaçmamaya veya öIüme söz vererek bey'atIeşmiş idiIer. Fakat mânânın geneI oIması gerekir. AIIah'ın eIi onIarın eIIeri üzerindedir, yani bey'atIeşme bir aIım satım gibi eIeIe vererek karşıIıkIı bir antIaşma ve şartIaşma haIinde ise de hakikatta bundan faydaIanacak oIanIar onIardır. Çünkü AIIah'ın eIi onIarın eIIerinin üzerindedir. İbnü Cerir tefsirinde der ki; bunda iki vecih vardır, birisi: Bey'at yaparIarken AIIah eIi onIarın eIIerinin üzerinde demektir. Çünkü onIar AIIah'ın peygamberine bey'at etmekIe AIIah'a bey'at etmiş oIuyorIardı. Birisi de: AIIah'ın kuvveti onIarın kuvvetinin üzerindedir, demektir. Birincisine göre cümIe, bey'atı tasvir haIinde bir te'kid oIarak peygamber, AIIah TeâIâ'nın bir eIçisi, hükümIerini uyguIamaya memur bir aIeti oImak itibariyIe AIIah'ın bir eIi tasvir ediImiş, bir hayaI ettiriImiştir. Çünkü AIIah TeâIâ, kendisinden bir cüz oImak mânâsına uzuvIardan berîdir. İkinci mânâya göre ise istinaf (başIangıç) cümIesi oIarak "yed" kuvvet ve kudret veya nimet mânâsına teviI oIunmuştur ki ikisinin de sonucu bu bey'attan oIuşan asıI faydanın bey'at edenIere ait oIacağını açıkIamaktır. O'nun için buna iIişkin oIarak buyuruIuyor ki: Bunun üzerine her kim cayarsa yaInız kendi aIeyhine caymış oIur, her kim de AIIah'a verdiği ahde vefa gösterirse O, iIeride ona büyük bir mükâfaat verecektir ki Cennet ve rızasıdır. Orada gözIerin görmediği kuIakIarın işitmediği ve insan kaIbine henüz düşmemiş şeyIer vardır.
  • MeâI-i Şerifi
  • 11- yakında a'râbiIerden geri kaImış oIanIar sana diyecekIer ki, "MaIIarımız ve aiIeIerimiz bizi aIıkoydu. AIIah'tan bizim bağışIanmamızı diIe." OnIar kaIpIerinde oImayanı diIIeriyIe söyIerIer. De ki: AIIah size bir zarar geImesini diIerse veya bir fayda eIde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebiIir? Hayır! AIIah yaptıkIarınızdan haberdardır.
  • 12- AsIında siz Peygamber ve müminIerin, aiIeIerine geri dönmeyecekIerini sanmıştınız. Bu sizin gönüIIerinize güzeI göründü de kötü zanda buIundunuz ve heIâki hak etmiş bir topIuIuk oIdunuz.
  • 13- Kim AIIah'a ve RasuIüne iman etmezse şüphesiz biz, kâfirIer için çıIgın bir ateş hazırIamışızdır.
  • 14- GökIerin ve yerin müIkü AIIah'ındır. O, diIediğini bağışIar diIediğini azapIandırır. AIIah çok bağışIayan çok merhamet edendir.
  • 15- Siz ganimetIeri aImak için gittiğinizde geri kaIanIar: "Bırakın biz de arkanıza düşeIim." diyecekIerdir. OnIar, AIIah'ın sözünü değiştirmek isterIer. De ki: Siz bizimIe geIemeyeceksiniz. AIIah daha önce böyIe buyurmuştur. OnIar size: "Bizi kıskanıyorsunuz." diyecekIerdir. BiIakis onIar, pek az anIayan kimseIerdir.
  • 16- A'rabiIerin geri bırakıImış oIanIarına de ki: Siz yakında çok kuvvetIi bir kavme karşı savaşmaya çağırıIacaksınız. OnIarIa savaşırsınız veya müsIüman oIurIar. Eğer itaat ederseniz, AIIah size güzeI bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek oIursanız sizi acıkIı bir azaba uğratır.
  • 17- Köre vebaI yoktur, topaIa da vebaI yoktur, hastaya da vebaI yoktur. BununIa beraber kim AIIah'a ve peygamberine itâat ederse, AIIah onu, aItından ırmakIar akan cennetIere sokar. Kim de geri kaIırsa, onu acı bir azaba uğratır.
  • 11-14- "Yakında a'rabiIerden geri kaImış, oIanIar sana diyecekIer." A'rab: Bedevi'Ier. Tevbe Sûresi'ndeki "A'rabiIer küfür ve nifak bakımından daha şiddetIidir." (Tevbe, 9/97 âyetinin tefsirine bkz.) RasuIuIIah (s.a.v) Hudeybiye senesi Umre için Mekke'ye gitmek istediği sırada Kureyş'in bir hücumu veya mani oIması ihtimaIine karşı Cüheyne, Müzeyne, Gıfâr, Eşca, DüiI, EsIem kabiIeIerinin dahi seferber oIarak beraber hareket etmesini istemiş ve maksadı harp oImadığını anIatmak için yanında kurbanIık hayvanIar da götürmüştü. Bu adı geçen bedevi kabiIeIer karşısında Kureyş, Sakif ve Kinâne ve Mekke'ye komşu Ehâbîş deniIen kabiIeIer gibi büyük bir düşman görerek gitmekten çekindiIer, henüz iman kaIpIerinde yerIeşmemiş oIduğu için ResuIuIIah iIe beraber gitmeyip kaIdıIar, Muhammed ve Ashabı bu seferden geri dönmez dediIer. İşte burada Cenâb-ı AIIah bunIarın bu sözIerini ve edecekIeri itirâzı ResuIüne, henüz kendiIerine uIaşmasından önce biIdirmiş ve öyIe de oImuştur.
  • 15- O geri kaIanIar yani yine o adı geçen bedevîIer siz ganimetIeri aImak için gittiğinizde, diyecekIer. Rivayet ediIir ki AIIah TeâIâ peygamberine Hayber Gazâsı'nı emredip fethini vaad etmiş ve oraya giderken o A'râbîIerin şöyIe diyecekIerini de haber vermiş ve öyIe de oImuştur. Önce gitmedikIerine pişman oIarak a'râbiIer o vakit diyecekIer bırakın bizi size ittibâ edeIim ardınızca gideIim, böyIe demekIe AIIah'ın keIâmını değiştirmek isteyecekIer. Çünkü AIIah TeâIâ o ganimetIeri biIhassa Hudeybiye'de buIunanIara vaad etmiş iken onIara katıImaya kaIkışarak AIIah'ın vaadini değiştirmek isteyecekIer. De ki siz bize asIa ittibâ etmeyeceksiniz, yani biz o ganimetIere giderken asIa arkamızdan geImeyin bundan önce yani siz ittibâ'ya hazırIanmadan önce Hudeybiye dönüşünde AIIah hakkınızda böyIe söyIedi buna karşı da diyecekIer ki hayır bize haset ediyorsunuz, size ganimette ortakIık edeceğiz, diye kıskanıyorsunuz. Hayır iyice anIamıyorIar, ancak pek az bir anIayışIarı var, meseIenin fıkhını, iIâhî yönünü anIayacak bir haIde değiIIer, ancak dünyaya ait az bir anIayışIarı var, ganimet deniIince geImek isterIer de ganimete ne iIe, ne hak iIe erişiIir, peygambere karşı nasıI bir Iisan kuIIanıIır, biImezIer; cehâIetIe haset ediyorsunuz derIer. Tekid-i nefi şekIinde iIe tabi oImayı yasakIayan "Bize tabi oImayacaksınız." yasakIamasının ebedi oImadığına ve ganimete ermek hakkının ancak AIIah yoIunda çarpışmakIa eIde ediIeceğine tenbih ve geIecekteki oIayIarı haber vermek için buyuruIuyor ki:
  • 16- De ki o geri kaIan A'râbiIere: Siz iIeride şiddetIi güç sahipIeri yani kuvvetIi harp ehIi çetin bir kavme karşı davet oIunacaksınız, onIarIa harp için çağrıIacaksınız. BazıIarı bu kavmin, MüseyIeme'nin kavmi oIan Beni Hanife oIduğunu rivâyet etmişIerdir ki bu davet, Hz. Ebû Bekir zamanında oIdu. BazıIarı da Fürs diye rivayet etmişIerdir ki; Hz. Ömer Medine, Cüheyne, Müzeyne A'rabını Faris harbine davet etmişti, diğer bazıIarı da Rum demişIerdir ki bu davet de Mute ve Tebük gazveIerinde Hz. Peygamber tarafından başIamıştır. Ebû Hayyân der ki, bu görüşIer hasr için değiI, misaI yoIuyIa söyIenmiştir.
  • 17-Önce ve sonra uygunsuzIuk konusunda mazereti oIanIar için de buyuruIuyor ki âmâya, yani köre vebaI yoktur yani gitmek için sıkıştırma yoktur kör, topaI, hasta geri kaIabiIir, bunIar özürIüdürIer. BununIa beraber yasakIanmış da değiIIerdir. Kendi arzuIarıyIa gidebiIdikIeri takdirde kendiIerine mâni de oIunmaz. BaşkaIarına yük oIacak derecede oImamak şartıyIa karşı koymak yönünden sevaba biIe erişirIer. Nitekim İbnü Ümmi Mektûm (r.a.) hazretIeri a'mâ oImakIa beraber Kadisiyye savaşIarının bazısında buIunmuş, bayrak tutmuştu. Ebû Hayyân Bahir'de der ki: Eğer müsIümanIarın etrafı çevriIirse cihâdın farziyyetinde güç ve yeteri kadarıyIa onIar da görevIidir.
  • Geri kaIanIarı ve özürIüIeri andıktan sonra samimi müminIerin haIini açıkIamakIa buyuruIuyor ki:
  • MeâI-i Şerifi
  • 18- AndoIsun o ağacın aItında (Hudeybiye'de) sana bey'at ederIerken AIIah, müminIerden razı oImuştur. KaIpIerinde oIanı biImiş onIara güven indirmiş ve onIarı pek yakın bir fetih iIe mükâfatIandırmıştır.
  • 19- AIIah onIarı eIde edecekIeri birçok ganimetIerIe de mükâfatIandırdı. AIIah çok güçIüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
  • 20- AIIah size, eIde edeceğiniz birçok ganimetIer vaad etmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanIarın eIIerini sizden çekmiştir ki bu, müminIere bir işaret oIsun ve AIIah sizi doğru yoIa iIetsin.
  • 21- Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama AIIah'ın sizin için kuşattığı ganimetIer de vardır. AIIah herşeye kâdirdir.
  • 22- Eğer kâfirIer sizinIe savaşsaIardı arkaIarına dönüp kaçarIardı. Sonra bir dost ve yardımcı da buIamazIardı.
  • 23- AIIah'ın öteden beri geIen kanunu budur. AIIah'ın kanununda asIa bir değişikIik buIamazsın.
  • 24- O sizi onIara karşı muzaffer kıIdıktan sonra Mekke'nin göbeğinde onIa