İslamcılık ve Tepkisellik\u2026

15 Eylül 2012 00:07:00

İslamcılığın saltanata karşı çıkışı ve kendini bir kurtuluş umudu olarak temellendirmesi bağlamında bir tepkiselliği kaçınılmaz olarak taşıma durumunda kaldığını söyleyebiliriz. Bu tepkisellik süreçle artarak devam ettiu2026 Hatta İslamcılığın 60'lı yıllarda yeniden kendini açığa çıkarırken bu tepkiselliği eksene aldığını, ileri sürdüğü söylemlerinden de ortaya koyabiliriz.

İslamcılık doktriner anlamda bir tepkiselliği taşıyor ve bunun tabii mahzurlarını da taşıyor. Örneğin özdeşlik kurarak batıda mevcut olan birçok şeyin İslam'da da mevcut olduğunun altının çizilmesi bu tepkiselliği açıklaru2026

İslamcılık sadece düşünsel değil eylemsel anlamda da tepkisellik ortaya koymaya devam ediyor. Hem Arap dünyasında hem de Türkiye sathında kurumlaşmaya gidilirken bu tepkiselliği gözlemleyebiliriz ve bir adım ötesi tersinden aynı duruma düşme olgusu da gözlerden kaçmıyor. Örgütlenme şeması ve idare etme biçimleri de bunu rahatlıkla işaret eder.

Elbette ki belirli bir tepkiselliği taşıma konusunda bir mahzur olmayabilir. Ama sistemi tepkisellik üzerine kurduğunuzda başka sorunların kapısını aralayabiliyorsunuz. Mesela Salman Rüştü, Teslime Nesrin, karikatür krizleri vb. birçok olay tepkisellik sayesinde bir siyasi ve toplumsal mühendisliğe zemin oluşturmuştur. Batılı araştırma enstitüleri bu tip olgular sayesinde Müslüman kamuoyunun nabzını tuttuğu gibi hangi tepkileri vereceğini de ortaya koyma imkanı elde ediyor. Bu da Müslüman toplumların mühendislik faaliyetlerine açık bir opsiyon tanıdığını gösteriyor.

Bu tepkisellik siyasi faaliyetlerde de vardır. Milli Görüş partileri ve onun uzantısı olan Ak Parti'nin birçok eyleminin altında bu tepkiselliğin yattığını gözlemleyebiliriz. Hatta Çankaya ve Taksim'de cami meselesi bunun iyi göstergelerinden biridir.

Fakat tepkiselliğin en temel mahzuru; kişinin/düşüncenin kendi dinamiklerini harekete geçirerek kendi varlığının ontolojisi üzerine kurulmasını engellemesidir. Böylece hep başkalarının ne yaptığını hesaba katarak ya da başkalarının ne dediğini önemseyerek varlığını idame ettirmek sürekli kendi olamamakla sonuçlanacak hazin bir durum olur. Halbuki sahip olduğumuz din ve bu dine dayalı düşüncemiz kendimiz olmaklığımız üzerinde hassasiyetle duran bir özellik taşıyor. Başkaları ne söyler, ne yapardan çok sahip olduğum düşünce ve din bana ne söylüyor ve ne yapmamı istiyor sorgulaması beni kendime taşıma istidadı kazandırır.

Çok yeni bir durum olan ve peygamberimize hakaret içerdiği söylenen film daha vizyona girmeden üzerine koparılan fırtınalara bakalım: Libya, Mısır, Yemen ve daha birçok yer şimdiden karıştı. Halbuki serinkanlı bir tutum ve siyasi tavırlar geliştirerek hem Suriye meselesinin suhuletle çözülmesi hem de bu yeni siyasi duruşların komplocu mantığa teslim olmadan hayatiyet bulması gerekir ki İslam coğrafyası kendisini yeniden bulacak ve toparlayacak bir zemini inşa edebilsin. Ama ne oldu? Amerikan elçiliği basıldı, elçi ve başka insanlar öldü. Amerika gemilerini yeniden Akdeniz'e gönderdi vesaireu2026

Artık öğrenmeli değil miyiz? Yetmez mi bu kadar düşünmeden hareket etmek ve aslında düşman diye tanımladığımız insanlara sürekli yeni imkanlar bahşetmek?

Bundan sakınmalı ve bilmeliyiz ki peygamberi savunmak onun izini sürdürmek ve sünnetini yeniden ihya etmektir. Ayrıca tebliğ ettiği dini büyük bir azimle yaşamak, diğer insanlara ulaştırma çabası içinde olmak ve onun en güzel tanığı olabilmektiru2026

Eğer gerçek anlamda yeniden İslamcılık yapılacaksa bu, artık tepkisel hareketlerden ve düşüncelerden uzak, kendisi olmayı öne çıkaran ve kendi dinamikleri üzerinden bir düşünce ve eylemlilik oluşturabilmenin zeminini inşa edebilmek olmalıdıru2026

İslamcılık ve Tepkisellik\u2026

Yorum Yazın