Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.93
Gram Altın
2429.02
BIST 100
9786.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

KANA SUSAMIŞ KABİLLER

İslam coğrafyasının hemen her tarafında kan ve gözyaşı akmaya devam ediyor. Diktatörler saltanat, hükümranlık ihtirası, güç ve iktidar tutkusu uğruna; baskı, zorbalık, zulüm, şiddet, terör, öldürme ve katliamlar dünyayı dehşet sahneleriyle başbaşa bırakıyor.
KANA SUSAMIŞ KABİLLER
20 Eylül 2013 00:00:00
İslam coğrafyasının hemen her tarafında kan ve gözyaşı akmaya devam ediyor. Diktatörler saltanat, hükümranlık ihtirası, güç ve iktidar tutkusu uğruna; baskı, zorbalık, zulüm, şiddet, terör, öldürme ve katliamlar dünyayı dehşet sahneleriyle başbaşa bırakıyor.

Katillerin ve zalimlerin hiçbir zaman kana doymadığı, kadın, bebek, çocuk, yaşlı demeden mazlumları ve masumları katlettikleri anlatılacak hutbede, insanların, kardeş olduklarını, Hazreti Adem ile Hazreti Havva'nın çocukları oldukları, canı verenin de alanın da Allah olduğunu unuttukları, "insan insanın kurdudur" anlayışına yenik düştüklerinin unutulduğu bir çağda yaşıyoruz.

Silah tüccarlarının çatışmalar çıkardığı, ırkçılık uğruna nice hayatların solduğu, sömürgecilik uğruna nice canların yok olduğu dünyamızda insanlığın ruhu biraz biraz daha kirleniyor. İslam coğrafyalarında dün olduğu gibi bugün de hala can pazarı yaşanıyor.

Ağlayanın gözünün yaşını silmek...

Bir yanda kana susamış Kabiller, diğer yanda masum Habiller. Ancak unutmayalım ki onların yanında 'Öldürmeyeceksin!' diye emreden Musalar, cana kıymayı yasaklayan İsalar da var. Masum bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmeye eşdeğer olduğunu duyuran İslam Peygamberi var. Bir insanı yaşatmanın bütün bir insanlığa can vermek olduğunu müjdeleyen, insanları öldürmekle değil, yaşatmakla mükellef kılan dinimiz var.

Yaşatmak, ağlayanın gözünün yaşını silmektir. Aç olanı doyurmak, susuzları suya kandırmak, olmayana vermektir. Düşene el uzatmaktır yaşatmak. İnsanların haliyle hallenmek, derdiyle dertlenmek, yaralarına merhem olmaktır. Mazlumların yanında yer almak, zalimin zulmüne karşı koymaktır. Şüphesiz insan, öldürerek değil, yaşattıkça insanlığının farkına varır.

Ey Merhametlilerin en Merhametlisi...

Bizler, Merhametlilerin en merhametlisinin kuluyuz. Bizler, alemlerin rahmetinin, hayvanlara dahi merhameti cennete girmeye vesile sayan bir Peygamberin ümmetiyiz.

İnsanın arkasından konuşmak bile yasakken, onu arkasından nasıl vurabilirsiniz? Üzerine nasıl kurşun yağdırabilirsiniz? İnsanın günahını almak dahi yasakken onun yaşama hakkını, canını nasıl alabilir, ellerinize en mukaddes varlığın kanını nasıl bulaştırabilirsiniz? Akan kanlara, yanan yüreklere, dünyanın dört bir yanından yükselen mazlumların ahına nasıl sessiz kalabilirsiniz? Allah katında dünyanın yok olması bir Müslümanın öldürülmesinden daha hafifken bu ağır yükü taşımaya nasıl cesaret gösterebilirsiniz? Bu günaha nasıl ortak olabilirsiniz?

Bizler, yapılan zerre kadar iyiliğin de kötülüğün de karşılıksız kalmayacağı ahiret gününe inanan müminleriz. İnanıyoruz ki, insanları öldürenler de muhakkak bir gün ölümü tadacaklardır.

Cenab-ı Hak bu konuyu Maide Su00fbresi, 32. ayette şu şekilde açıklıyor: "Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de birisinin hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur."

ÇARESİZ HASTALIK

Fitne belası

Fitne; sapıklık, fikir karışıklığı, perişan olmak, bir şeye gönül kaptırmak, günah, küfür, göz alıcı güzellik, mal ve evlat, imtihan etme, işkence, musibet ve bela gibi manalara gelmektedir. Kur'an-ı Kerim'in altmış kadar ayetinde bu kelime ya da menşei ona dayanan başka bir ifade bulunmaktadır. İki kişi arasındaki uyuşmazlığa fitne dendiği gibi dinsizliği yaymak, insanları hak yoldan döndürmek ve içtimau00ee bünyede terör estirmek gibi kötülükler de fitne kategorisinde mütalaa edilmektedir. Evet, iki insanı birbirine düşürmek de bir fitnedir ve çirkin bir günahtır. Fakat, fitnenin de öyle müthiş bir türü ve gazab-ı ilahiyi celbeden öyle bir derekesi vardır ki, onu diğer fitne çeşitleriyle müsavi tutmak mümkün değildir; zira o, insanı bir anda derin bir ateş çukuruna itip dünya-ahiret saadetini bitirebilir. Dolayısıyla, öyle kötü bir akıbete uğramamak için fitnenin en küçüğünden bile uzak durmak gerekir.

İHYA

İnsanlara hayat vermek

Her kim bir insanı ihya ederse, yani cinayetten el çekmek, affetmek ve kısas hakkından vazgeçmek suretiyle onun öldürülmesine engel, ya da boğulma ve yanma gibi bir helak sebebinden kurtararak hayatının devam etmesine vesile olursa, o da sanki insanların hepsine hayat vermiş ve o iyiliği topyekün insanlığa yapmış gibi olur. Evet, ayetteki ihya, kısastan vazgeçme, öldürmeme, felaketten kurtarma demektir; zira, hayatın asıl ve yegane sahibi Hayy ü Kayyu00fbm'dür; O'ndan gayrı hiç kimse hakiki manada öldürmeye ve diriltmeye muktedir değildir. İnsanların yaşatması sadece vesile olmaları itibarıyladır. Nitekim, Kur'an-ı Kerim, Nemrud'un "Ben de yaşatır ve öldürürüm" (Bakara, 258) deyişini ihya kelimesiyle ifade etmiştir ki, onun ihyası, öldürmeme ve cinayetten vazgeçme manasına gelmektedir.

İLK CİNAYET

Katillerin Pu00eeri Kabil

Tefsircilerin çoğu Hazreti Adem'in oğullarının Habil ile Kabil olduğunu söylemiş ve bu iki kardeşin hayat sergüzeştlerine dair oldukça geniş malumat vermişlerdir. Kur'an'ı Kerim'de anlatıldığı üzere, bu iki kardeş Cenab-ı Hakk'a birer kurban takdim etmişlerdi; fakat, onlardan yalnızca birininki kabul edilmişti. Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, diğerine, "Seni öldüreceğim!" demişti. İnsan öldürmek, hele hele öz kardeşinin canına kıymak büyük bir zulüm olsa da, bir kere gözü dönen cani, sırf bir hasetten dolayı hem de kendine karşı elini bile kaldırmayan ve iyi bir kardeş, samimi bir hayırhah olmaktan başka bir şey düşünmeyen bir masumun kanına girmişti.

Evet, "Nefsi, onu kardeşini öldürmeye çağırdı, (o da nefsine uyarak) onu öldürdü ve kaybedenlerden oldu" (Maide, 30) mealindeki ilahu00ee beyanla kötü akıbetine dikkat çekilen yeryüzünün ilk katili, böylece ebedu00ee ateşe varıp ulaşan korkunç bir yolun öncüsü olmuş ve adeta bir barajı delip büyük bir sele kapı aralamıştı. Bu sebepledir ki, Rasu00fbl-ü Ekrem Efendimiz (sav) bu acı hadiseyi naklederken şöyle buyurmuştu:

"Zulüm ile öldürülen her insanın kanından (onun kanını dökme günahından) bir pay da mutlaka Adem'in ilk oğluna yazılır; çünkü, adam öldürme çığırını ilk açan odur."

İşte, Cenab-ı Hak, bu elu00eem hadiseyi anlattıktan ve ilk cinayeti hatırlattıktan sonra söz konusu hükmünü ortaya koymuş; adam öldürmenin ne büyük bir cürüm olduğunu ve insan hayatına verilen ehemmiyeti ifade sadedinde mealen şöyle buyurmuştur:

'Kim katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur." (Maide, 32)