Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

KEMALİZM'İ 'İKAME' HAREKETİ: 'DİNCİ KEMALİZM' (20.02.2012)

0
KEMALİZM'İ 'İKAME' HAREKETİ: 'DİNCİ KEMALİZM'  (20.02.2012)
20 Şubat 2012 01:00:00
0

Bir ulus-devlet inşa etmek isteyen Kemalizm, yeknesak bir "ulusal kimlik" ve bu kimliğe uygun yurttaş yaratmak için Fransa örneğinden esinlenerek tek tipleştirici eğitimi sonuna kadar kullanmıştır. Kendi aydınlanma parametrelerine göre kültürel bakımdan "geri kalmış" ya da "cahil" varsaydığı Müslüman toplum kesimlerine bilim ve fennin rehberliğinde bir ideoloji aşılamak isteyen Kemalizm, "Osmanlı geçmişi" ve "İslam"ı yeni ulusal kimliğin "öteki"leri ilan etmiştir. Milliyetçilik kanalı ile seküler milli/resmi bir "din" yaratmak isteyen Kemalizm, süreç içinde bunda başarılı olamamıştır. Türkiye toplumunun anlam dünyası ve kültürel kodlarında derinlikli bir yere sahip olan sivil İslam, resmi devlet dini karşısında, yasaklı olsa da, her zaman tekke, tarikat ve irili ufaklı entelektüel kırsal ve kentsel mekanlarda hayatiyet bulmuş ve Türkiye'de muhalif İslami siyasal duruşu şekillendirmiştir.

Ancak ne var ki, hegemonik güçlerle eklemlenme yeteneğine sahip Kemalizmin sacayakları (ordu, yargı, bürokrasi gibi güçler) ile devamlı sindirilen ve bastırılan İslamcı hareketler, ne yazık ki, en son 28 Şubat post-modern darbesi ile kolu kanadı kırılmış bir şekilde modernitenin kapitalist ve liberal öncülleri ile hemhal olarak her türden kayganlığa ve kaypaklığa müsait bir "muhafazakarlığa" salınmıştır. Bu süreçte başka bir gelişme daha yaşanmıştır. Tarihsel ve geleneksel olarak hiçbir köklü İslami geçmişe sahip olmayan, "tedbir"i hiçbir zaman elden bırakmayan ve en önemlisi de aynen Kemalizmde olduğu gibi, dünya hegemonik güçleri ile eklemlenme yeteneğine sahip "ılımlı bir İslam türü", her nedense 28 Şubat ve sonrası post-modern darbelerden hiç nasiplenmemiş, yurt içi ve yurt dışı eğitim kurumları Kemalist ilkeler ve Atatürk büst ve heykelleri ile korunmuş bir şekilde pragmatist cemaatçi bir söylem üreterek varlığını "güçlen(dirile)erek devam ettirmiştir.

Büyük muvahhid rahmetli üstad Bediüzzaman'ın ilkeli ve idealist İslami duruşuna taban tabana zıt, ancak devamlı O'nun temsilcileri olduğunu bilinçli bir söylemin dili olarak iddia eden "pragmatist", "realist" ve "ılımlı" muhafazakarlık, Kabe baskınından, İran devrimine, Filistin intifadasından "Başörtüsü furuattır" söylemine, Mavi Marmara'dan "fidan" biçmeye kadar pek çok tarihsel vakada, şirke, haksızlığa ve zulme bir isyan anlamına gelen sivil İslam ve mağdur Müslümanların yanında yer alacağına, isyanı bastırmak için her türden ayak oyunları içine giren Türkiye ve dünya güç ve çıkar odaklarının safında yer tutmayı bir alışkanlık haline getirmiştir.

Öte yandan kısmi milliyetçi ve devletçi reflekslerden tam anlamıyla kurtulamasa da, Nakşibendi derin aklının siyasal uzantısı olduğunu düşündüğümüz milli görüş geleneğine müntesip "İslami" partilere oy ve destek vermeyen "hizmet" erleri, Türkiye ve dünya güç dengelerinin üzerinde yoğunlaşmak zorunda kaldığı Tayyip Erdoğan liderliğinde başlayan "güç temerküzü"ne "oy"namıştır. Dünya güç odaklarının bir tür "bağırsak temizleme operasyonu" olan Kemalizm'in darbeci unsurlarını ve sacayaklarını tasfiye etmede, büyük "hizmet" ifa eden pragmatist muhafazakarlık, Kemalizm'in ulusal kimliğine bir türlü adapte olmayan ve özü gereği evrensel ve ümmetçi olan İslam'ın, Türkçü ve milliyetçi/muhafazakar yorumunu, "dinci Kemalist" stille perçinlemek için, süreç içinde hiçbir zaman "tedbiri" elden bırakmayarak pozisyon elde eden "kendi" yargı ve emniyet güçleri ile harekete geçmiş ve İsrail ve Amerika hilafına bölgesel bir güç haline gelmeye başlayan Tayyip Erdoğan damarını yok etmek için "fidan" biçmeye kalkışmıştır.

Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkasya bölgelerini de etkileyecek şekilde, Kemalizm'in tasfiyesinden sonra Türkiye'de bundan sonraki mücadele, Batı tipi modernitenin öncülleri olan kapitalist, liberal ve muhafazakar içerikli "dinci Kemalizm"le ile haksızlığa ve zulme direnişin, eşitlik ve adalete susamışlığın sesi olan Müslümanlık arasında olacaktır. "Dinci Kemalizm", aynen "seküler Kemalizm" de olduğu gibi, akıl, bilim ve fenni kullanan tek tipleştirici eğitim kanalı ile "andımız"dan nefret eden öğrencileri, içeriği önceden belirlenmiş bir "amentü" ile aşılamakta ve sessizleştirmektedir. Kemalizm'i "ikame" etmek isteyen bu harekette niçin devlet adamı, siyaset adamı ve entelektuel çıkmadığını derinlikli sorgulamak gereklidir. Çünkü aynen seküler Kemalist eğitim anlayışında olduğu gibi "dinci Kemalizm"de de, haklarını arayan ve sorgulayan "birey" vatandaş değil, "abi", "abla", "şeyh" ya da "hoca" efendilerine itaat edecek bir "uyruk" vatandaş yetiştirilmesi esastır.

Aynı şekilde, "dinci Kemalizm", "seküler Kemalizm"de olduğu gibi "ulusal" sınırlar içinde hareket eden milliyetçi ve Türkçü reflekslere sahiptir. İslam dünyasında yaşanan zulümlere, Filistin'de yıllardır katledilen Müslümanlara ilişkin hiçbir zaman İslam'ın gerektirdiği başkaldırıyı gazeteleri ve televizyonlarında dosya konusu yapmayan, skeç, tiyatro, tv filmi/dizisi, panel ya da konferans halinde sergilemeyen bu anlayış, çooook ilerde oluşmasını bekledikleri, nedense bizlerin bir türlü aklının ermediği "ulvi" gayeler adına, "fincancı katırları"nı ürkütmemek gerektiğini vurgulamaktan çekinmemektedir. İçeriği kendinden menkul "ulvi" gayeler adına, İslam'ın izzet ve Müslümanların şerefinin ayaklar altına alınmak istenmesi karşısında isyan etmemek, "isyan dini"ni bastırmak isteyen "dine karşı din" hareketine "hizmet" edecektir. Bizden hatırlatması. Bizlere daha şaşırtıcı gelen ise, "fidan" biçme operasyonu ile artık gaflet halinde bulunan kimi Müslümanların da ayıktığı bu süreçte, ortada "operasyon" ve "çatışma" yok, belirli camiayı suçlamak yersiz türünden analizleri, bizzat gelenekten gelen kimi Müslüman yazarların da paylaşıyor olması, "körlüğün" hala devam ediyor olduğunun ve Kemalizm'den sonraki tasfiyenin ustalıkla yürütüldüğünün göstergesi olarak değerlendirmek gereklidir.