Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.93
Gram Altın
2425.87
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Nasıl imzaladıysak öyle de çıkabiliriz!

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “İstanbul Sözleşmesini nasıl usulüne uygun olarak imzaladıysak, yine usulüne uygun olarak bu sözleşmeden çıkabiliriz. Bunun çözümünü bulacağız” dedi.
Nasıl imzaladıysak öyle de çıkabiliriz!
04 Temmuz 2020 14:59:00
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “İstanbul Sözleşmesini nasıl usulüne uygun olarak imzaladıysak, yine usulüne uygun olarak bu sözleşmeden çıkabiliriz. Bunun çözümünü bulacağız” dedi.

NEŞAT GÜNDOĞDU-ANKARA

Toplumun önemli bir kesiminin Türkiye’nin tarafı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesi taleplerine AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’tan cevap geldi. Milat’a özel konuşan Kurtulmuş, yürütülecek bir çalışma ile sözleşme hakkında nihai kararın verilebileceğini ve konu hakkında bir düzenleme yapılabileceğini söyledi. Kurtulmuş ayrıca gündeme ilişkin birçok konu hakkında da önemli değerlendirmelerde bulundu.

Yeni düzenleme yapılır

İstanbul Sözleşmesi hakkında; duyarlı bir siyasetçi olarak, milletin, AK Partili hatta diğer partilerden seçmenlerin bu konudaki taleplerine kayıtsız kalamayacaklarını söyleyen Numan Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi’nin serüvenin iyi bildiğini dile getirerek, “Sözleşmeyi iyi okudum ve sözleşmenin serüvenini iyi biliyorum. Maalesef birtakım aile değerlerinin ortadan kaldırılması, ailenin yıpratılması amacıyla Türkiye’de ve dünyanın her yerinde özellikle de “cinsel tercih” ifadeleri üzerinden toplumsal temel değerleri zedelemeye dönük birtakım art niyetli çalışmaların olduğunu biliyoruz. Ama İstanbul Sözleşmesi’ni aileyi zayıflatacak çalışmaların tek sebebi gibi görmemek gerekiyor. Öte yandan ‘biz kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için İstanbul Sözleşmesi’ne sıkı sıkıya yapışmak zorundayız’ anlayışı da son derece yanlış. Türkiye’nin bugünkü hukuk mevzuatında kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik olarak çok sayıda hukuki düzenleme var. Gerekirse yeni yasal önlemler de alırız. Ailede kadın ve erkeği sürekli olarak husumet ve rekabet üzerinden konumlandırmak çok yanlış. Şiddetle mücadelenin tarafındayız, ama şiddetle mücadele ederken bir genelleme yaparak aile kavramını yok edemeyiz.” diye konuştu.

Usulüne uygun hareket

Sözleşmenin içeriğinde Türkiye toplumunun hatta dünyadaki bütün toplumların ana eksenini oluşturan aile değerlerinin zedelenmesine neden olabilecek bazı sözler olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, “Zaten geniş ölçüde toplumu rahatsız eden de budur. Örneğin, 4.madde 3.fıkrada geçen “cinsel tercih” ifadesi. Ayrıca toplumsal cinsiyet kavramı üzerinden sarf edilen cinsiyetin kurgulanabilirliğine dair bir bakış açısı ortaya sürülüyor. Yine aynı şekilde namus, âdet, gelenek gibi toplumsal cinsiyet eşitliğini engelleyen hususlarla mücadele edilmesi gibi sözlerin yer almış olması Türkiye toplumunun büyük bir kısmını rencide ediyor, rahatsızlık veriyor. Biz siyaset yaparken toplumun ne düşündüğünü, ne hissettiğini ve milletimizin ne beklediğini yerinde tespit etmeye gayret ediyoruz. Bu kanaate karşı bigâne kalınamaz. Nasıl İstanbul Sözleşmesi bir hukuki süreç takip edilerek, icabı yerine getirilerek kabul edildiyse gerekirse yine usulüne uyarak bu sözleşmeden çıkılır” ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Milat’a verdiği özel mülakatta, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş’un özellikle İstanbul Sözleşmesiyle ilgili açıklamaları dikkat çekti.

Sayın Numan Kurtulmuş ile yaptığımız mülakatta sosyal mesafe kurallarına riayet ettik.

***

Marjinal görüşler meşrulaştırılamaz

Ailenin tüm toplumlarda, geleneklerde ve inançlarda korunması gerektiğini söyleyen Kurtulmuş açıklamasına ek olarak şunları söyledi: “Uzun bir süredir cinsel tercih tartışmalarının bir insan hakları meselesi gibi gündeme getirilmesinin arkasında yatan şeyler birebir aile değerlerine zarar veriyor. Hatta bazı ülkelerde yasal düzenlemeler yapılıyor. Kadının hemcinsleriyle ve erkeğin hemcinsleri ile birlikteliği mevzu bahis oluyor. Bu hiçbir dinin, geleneğin, toplumsal yapının kabul edebileceği bir şey değildir. Herkes özel hayatında dilediği şekilde bir hayat yaşayabilir. Ama bunun propagandasını yapamaz. Bu durumların esasmış, meşruymuş gibi kabul edilmesi toplumsal çürümeye neden olur. Türkiye’de yakın zamanda gördük. Diyanet İşleri Başkanı bir Cuma Hutbesinde herhangi bir din mensubu, din adamının söylemesi normal olan bir konuyu gündeme getirdi ve Lutiliğin kabul edilemez bir mesele olduğunu söyledi. Birden birileri ayağa kalktı. ‘Efendim bu insan haklarına aykırıdır.’ Kardeşim siz Diyanet İşleri Başkanı’ndan ne bekliyorsunuz? ‘Lutilik meşrudur, mubahtır mı desin?’ Herhangi bir Katolik rahip bunu söyler mi? Bir Budist rahip bunu söyler mi? Çok marjinal bir azınlık dünyanın her yerinde bu konuları gündeme getiriyor. Hatta bazıları sanki özgürlüklerin, insan haklarına sahip çıkmanın temel şartı kabul edip bunlar üzerinden birtakım siyasal baskı mekanizmaları oluşturarak toplumlarda bu eğilimlerin propagandasının yapılması ve önünün açılmasını arzu ediyorlar.”

***

Gündemimizde erken seçim yok

Ayasofya’nın yeniden ibadeti açılmasının gündeme getirilmesinden sonra İstanbul Sözleşmesi’nin de hakkında bir düzenleme sinyalinin verilmesinin erken seçim sinyali olarak algılanmaması gerektiğinin altını ısrarla çizen Kurtulmuş, “Biz, her konuda milletimizin beklentileri, arzuları, taleplerini takip etmeye gayret ediyoruz. Zaten milletin beklentilerine karşı bigâne kalan bir siyasi hareket, hele hele iktidarda olan bir siyasi hareket düşünülemez” dedi. Türkiye’de erken seçim söz konusu değildir, bunun rasyonel siyasi zemini de yoktur.

***

Ayasofya bizim egemenlik hakkımız

Kurtulmuş, Ayasofya konusunda ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun açıklamalarını “hadsizlik” olarak nitelendirerek, “Bir kere şunu herkesin çok iyi bilmesi lazım. Ayasofya’nın statüsünün ne olacağı Türkiye’nin iç işidir. Türkiye’nin egemenlik meselesidir ve Türkiye bu egemenlik haklarını başka hiçbir kimseyle paylaşmaz. Herhangi bir ülkenin ve temsilcisinin Ayasofya’nın statüsü hakkında bize herhangi bir telkin ve tavsiyede bulunması asla kabul edilemez. Herkes haddini bilsin. Kaldı ki Sayın Pompeo açıklamalarının satır aralarında sanki Türkiye’de var olan kültürel mirasa sahip çıkılmayacakmış gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor. Bu da doğru değil. Dolayısıyla kimse bize kültürel ya da dini eserlerin korunması konusunda ders vermeye kalkmasın” diye konuştu.

***

Sosyal medya düzenlemesi

Gündemdeki sosyal medya düzenlemesi hakkında da konuşan Kurtulmuş, “Sosyal medya dediğimiz alan çok büyük bir imkândır. Bizim AK Parti olarak amacımız sosyal medyayı kısıtlamak değil, sosyal medyayı görünmezlik zırhına bürünerek kullanan bazı ahlâksızların ahlâksızlık alanını kısıtlamak ve hukuksuzluğu önlemektir. Bununla ilgili düzenlemeler yapılacak. Sosyal medya üzerinden bir haysiyet cellatlığı alanının oluşması demokrasiyle de uyumlu bir şey değildir. Türkiye’nin kahir ekseriyeti için bunu bir özgürlük olarak görüyoruz ve böyle olması lazım. Biz dünyadaki bütün ülkelerden çok daha özgür bir sosyal medya alanı açacağız. Ama ahlaksızların, şerefsizlerin de hareket alanını kısıtlayacağız. Mesele budur.” açıklamasını yaptı.

***

Seçim kanunu değişecek mi?

Kurtulmuş, seçim kanunu ile ilgili düzenlemeler üzerinde de çalışıldığını belirterek, “Türkiye’de seçim kanunları konuşulurken gündeme getirilen hem temsilde adaletin sağlanması hem yönetimde istikrar dengesinin korunmasıdır. Seçim çevreleri yeniden gözden geçirilebilir. Daraltılmış bölge sistemi uygulanması demokrasinin daha etkin bir şekilde gerçekleşmesi bakımından bir imkân haline getirilebilir. AK Parti ve MHP, Cumhur İttifakı olarak bu düzenleme üzerinde çalışacak” dedi.

***

Macron’un Libya açıklamaları

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Libya konusunda Türkiye’ye karış ithamları hakkında da konuşan Kurtulmuş şunları söyledi: “Libya konusunda ABD ile ne konuştuysak Ruslarla da onu konuştuk. Berlin Konferansında ne konuştuysak Moskova’da, Hafter’in kaçtığı toplantıda da aynı şeyleri söyledik. Bizim hiçbir ülkenin bir karış toprağında gözümüz olmadığı gibi hiçbir ülkenin petrolünde de gözümüz yoktur. Bırakın Libya hakkında, Libyalılar karar versin. Peki, Fransa bu süreçlerde ne yaptı? Zannettiler ki birtakım ülkelerle birlikte eli kanlı darbeci General Hafter’e destek verirlerse Libya’daki birtakım imkânların üzerine otururlar. Ama öyle olmadığını gördüler. Makron, Libya politikası konusunda kendi ülkesinde de eleştirilir hâle geldi. Bu durumun vermiş olduğu eziklikle de Türkiye’ye lâf söylemeye çalışıyor. Bunu NATO’ya taşımaya çalışıyorlar. Avrupa Birliği üzerinden bir şekilde Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışıyorlar. Fakat bu oyun tutmayacaktır”