Dolar (USD)
32.51
Euro (EUR)
34.61
Gram Altın
2490.52
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Uzmanlar, Marmara'daki sorunu MİLAT'a değerlendirdi

Müsilajın oluşmasında deniz kirliliğinin önemli etkenlerden biri olduğunu kaydeden uzmanlar, "Belediyeler arıtmalarını çalıştırmalı ve yatırımları bu yönde yönlendirmeli. İleri biyolojik arıtma tesisleri artırılmalı. Yaşanan müsilaj doğal değil" dedi.
Uzmanlar, Marmara'daki sorunu MİLAT'a değerlendirdi
03 Haziran 2021 01:54:45
Müsilajın oluşmasında deniz kirliliğinin önemli etkenlerden biri olduğunu kaydeden uzmanlar, "Belediyeler arıtmalarını çalıştırmalı ve yatırımları bu yönde yönlendirmeli. İleri biyolojik arıtma tesisleri artırılmalı. Yaşanan müsilaj doğal değil" dedi.

ÖZLEM DOĞAN

Marmara Denizi kırmızı alarm veriyor, adeta can çekişiyor. Deniz salyası adı verilen müsilajın sahilleri kaplaması, deniz canlılarının hayatını önemli ölçüde etkiledi, başta kırmızı mercanlar olmak üzere birçoğunun ölümüne sebep oldu. Denizin dibini karartan ve görüş mesafesini kısıtlayıp deniz içi hayatı adeta felç eden müsilaj Marmara Denizi'nde etkisini sürdürüyor. Görüntü kirliliği ve kötü kokuya sebep olan deniz salyasına henüz çözüm bulunamadı. Konuyla ilgili detayları Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı ve Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi Hidrobiyolog Doç. Dr. Dilek Türker Milat’a anlattı.

Marmara Denizinde daha önce yaşanan müsilajların bugünkü ile kıyaslanmayacak kadar az olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Bugün yaşadığımız yoğunluk doğal değil. Biz denize kapasitesinin üzerinde atık saldık. İnsan ve endüstri atıklarını denize yolluyoruz. Müsilaj oluşumu için gerekli şartlar bir araya geldi. İklim değişikliği sonucunda da deniz ısısı ortalamanın üstünde cereyan etti. Fitoplankton gruplarının bazıları azot fosfor oranı çok yükseldiyse onları tüketmeye çalışıyor. Onlu rakamlarda bulunması gereken organizmalar milyonlu rakamlara ulaştı. Tepki olarak da müsilaj dediğimiz salgıyı üretmeye başladılar ve suyun içerisinde metrelerce uzayıp gidiyor. Işıklı bölgede yüzeyden otuz metre derinliğe kadar denizin her tarafında bu üretim ortaya çıktı” dedi.

prof dr mustafa sarı_bf2d987cc4525dc8e5e389b279bc3ed5.jpg

Çok boyutlu etkileyecek

Müsilajın çok boyutlu etiketleri olduğuna dikkat çeken Sarı, “Müsilaj tabakasının altında kalan organizmalar ölüyor. Ayrıca süngerler, yumuşak mercanlar, midye, istiridye gibi yavaş hareketli canlıların üzerine çöküp öldürüyor. Büyükada civarında geniş kırmızı mercan yataklarının da öldüğü tespit edildi. Turizm sektörü de bu durumdan etkilenmek üzere zira insanlar bu şartlarda denizden uzak durmayı tercih ediyorlar. Sadece denizi değil, sektörleri de etkileyecek. Ekonomik, ekolojik ve sosyolojik olarak da çok boyutlu etkileri ortaya çıkacak” ifadelerini kullandı.

76769,_bc13d133d0b3e71033ada7da2179c4da.JPG

İleri arıtma tesisleri çok önemli

Çoklu bir birikimle eşik değerinin aşıldığını vurgulayan Sarı sözlerini şöyle noktaladı: “Bir sonuç olarak müsilajın etkilerini yaşıyoruz. Yapmamız gereken ise eskiden beri uyguladığımız yöntemlerden vazgeçmek. Örneğin Bandırma’nın atık arıtma tesisi yok. Atıklar denizin hemen kıyısındaki bir üniteyle sıvılaştırılıp denize boca ediliyor. Bu atıklar nereye gidiyor? Başka yerlerde farklı mı? Çok iyi sistemlerimiz var ama hepsi böyle değil. Marmara denizi iki dar boğazla bağlantılı fakat yeterli oksijen alma imkânı yok. Sınır değerleri bile Marmara Denizi için yüksek buluyoruz. Mutlaka evsel atıklar için de ileri biyolojik arıtma sistemleri olmalı. Türkiye’nin yarısının, endüstrinin atıkları ya doğrudan ya da akarsuyla deniz gidiyor.”

dilek türker_8f3ad1adc41762fea76f84d189d5541b.jpg

Müsilajın Marmara Denizinde yeni olmadığını belirten Doç. Dr. Dilek Türker, “Marmara Denizi çok ciddi akıntı sistemleri olamamış, Karadeniz ve Akdeniz suyunun farklı iki kanal oluşturması sebebiyle dipteki hidrojen sülfür birikimi yeterince aktive edilip yok edilemeyen ve organik girdinin çok yüksek olduğu son yıllarda belediyelerin arıtmaları çalıştırmamaması hatta arıtmaya sahip olmaması da yaşadığımız durumda etkili. Deniz derin deşarjını yanlış anlayan ülkelerden biriyiz. Çöpleri sıkıştırıyoruz, çıkan suyu denize boşaltıyoruz. Bu da su içindeki dengeyi değiştiriyor. Durum böyleyken Tekirdağ’da ve Karacabey’deki tarım arazilerini ve bunlarda kullanılan endüstriyel gübreler suya çok ciddi azot ve fosfor girdisine neden oluyor” şeklinde konuştu.

88_34a28dda981664094edc9e0259e1b71a.JPG

Yatırım arıtmaya yönlendirilmeli

En kısa zamanda acil eylem planı başlatılması gerektiğini kaydeden Türker sözlerini şu şekilde bitirdi: “Tüm Marmara Denizi’nde kum midyesi, yetiştiricilik midyeleri avcılığı yapılan alanlardaki tüm canlıların alanlardan çıkarılmasına izin verilmemeli. Bu canlılar suyun kalitesini normal hale getiriyor. Su parametrelerini ortamda daha net hale getirmek adına en önemli ikinci etken de belediyelerin arıtmalarını çalıştırılmalı ve yatırımları bu yönde yönlendirmeli. Deniz kirliliği müsilajın oluşmasındaki direkt etkenlerden biri. İleri biyolojik arıtma tesisleri artırılmalı. Sadece İstanbul’la çözüm sağlanamaz. Önemli sanayi kuruluşlarının bulunduğu İzmit Körfezi ve Bandırma da tehlike altında.”

ekrem_84e9b73b3d0bd41cbbbee2680678710d.jpg

Faturası ağır oldu

CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 7 Kasım 2019'da Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi projesini iptal ederek, "temel atmama" programı düzenlemişti. İBB, kent temizliği ve atık yönetiminde resmen sınıfta kaldı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 'ihtiyaç yok' diyerek iptal ettiği ileri teknolojiye sahip arıtma tesisi projesinin Marmara'ya bedeli ağır oldu. Yenikapı ve Baltalimanı Atık Su Tesisleri’nin yeterli olduğunu iddia eden İmamoğlu, temel atmama töreni ile literatüre girmeye çalışırken, İstanbul’u durumuna mahkum etmede literatüre girmiş oldu.