Hal ve gidişat

Toplum olarak zor, sıkıntılı ve arsız dönemlerden geçiyoruz. Buna bir tür “körleşme” dönemi de diyebiliriz. Neye karşı körleşme?

İyiliğe ve hakka karşı. vefaya karşı, vefasızlık. Yaptığın iyiliğe karşı kötülük. Öyle ki yanınızdaki insana güvenirken bile sıkıntı yaşıyorsunuz. Dün kendinizi teslim ettiğinize, bugün malınızı bile teslim etmeye çekiniyorsunuz. Sebep bellidir; “iyilik zayıfladıkça, kötülük güçleniyor.”

Şunun da farkındayız; imkanlar artıkça, imtihanlar da artıyor. Kolay dönemlerin imtihanı kolay, zor dönemlerin imtihanı zor oluyor. Yokluktaki imtihan zordur ama varlıkla imtihan daha zordur.

Bir gerçek daha. Hayat iyilikle kötülüğün, haya ile hayasızlığın, ahlak ile ahlaksızlığın, madde ile mananın mücadelesi şeklinde geçiyor. Uzun sözün kısası, hak ile batılın mücadelesi kıran kırana geçiyor.

Dikkatli ve temkinli olmak lazım; kötülük salgın bir hastalık gibi bulaşıcıdır. Mikrop çalmadık kapı ve girmedik hane bırakmıyor. Arif Nihat Asya’nın ifadesiyle, “Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor.” İyilik bulaşıcı değil.

Kötülük süslüdür, aldatıcı ve saptıran bir cazibesi var. Süslü maskelerle dolaşır ve insan onlardan birini alır böylece kötülük ona bulaşmış olur. Bu nedenle kötülük sahibi haya duymaz. Arlanmaz ve utanmaz.

Kötülük fıtratı ve insanı bozar. Şizofren, sorumsuz, güvenilmez kişilikler ve kişiler üretir. Kanser gibi kötülük de çürütüyor. Farkında mısınız, toplum çürüyor. Deizm gibi sapkın akımlarla değerlerimizin içi boşaltılıyor. Ben kötülüğü topluma karşı işlenmiş büyük bir cinayet olarak görüyorum. Katil veya katiller hakkettikleri cezayı bulmalıdır.

Devam edelim..

Çürümenin olduğu yerlerden biri de medya: Burada şan ve şöhret sahibi biri fuhuş ve uyuşturucu madde kullandığı iddiasıyla tutuklandı biliyorsunuz. Yapan kadar yaptıran da suçludur. Cezalarını bulmalıdırlar. Zamanla göreceğiz, bu örgütlü cinayetin altından da FETÖ çıkacaktır. Sakın FETÖ öldü diye düşünmeyin. Fitne ve fesat çetesini kullanan el hala yaşıyor.

Çürümeye bir örnek daha..

Bir arkadaşım anlatmıştı. Giyim ve kuşamıyla muhafazakar camiadan olduğu anlaşılan biri bankaya gider:

-Kızım benim şu hesabımdan para çekmek istiyorum der.

Memure hanım işlemi yapmaya başlar ve amcaya çay içer misin diye sorar. Çaylar gelir. Memure sağ eliyle işlemleri yaparken sol eliyle de çayını içmeye başlar. Hesabın sahibi amca:

-Kızım, sol elle yiyip içmek günahtır diye uyarıda bulunur. Bankacı kızın verdiği cevap düşündürücü olduğu kadar ibretliktir de:

-Efendim, sağ elimle almak istediğiniz faizin hesabını yapıyorum, sol elimle ise mecburen çay içiyorum beyefendi diye cevap verir.

Bu vakıaya denk düşen şu cümleyi kuralım. Pirincin içindeki siyah taşları biliyorduk da, beyaz taşların bu kadar çok olduğunu bilmiyorduk…

Peki, ne yapmalı? Hz. Peygamberin dediğini:

“Benimle ümmetimin durumu (geceleyin) ateş yakan kimsenin hâline benzer. Böcekler ve kelebekler o ateşe düşmeye başlar. İşte ben de sizler ateşe girerken kuşaklarınızdan tutup engellemeye çalışıyorum.” [Müslim, Fedâil, 17]

Farkında mısınız?

Her geçen gün, değerlerimiz ve inançlarımızın, adalet ve merhametin, akıl ve izanın uzağına düşüyoruz. Kötülüğe yapan yanarken, başkalarını da yakıyor!

Ezcümle; dünyanın iyi insanlara ve iyiliğe çok ihtiyacı var. Var mısın?