Değerli okurlarım Yine bir Kurban Bayramına erişmenin huzurunu sevincini ve bereketini hep birlikte yaşıyoruz. Kurban Bayramı bize Hz. İbrahim’in teslimiyetini, Hz. İsmail’in sabrını ve Yüce Allah’a duyulan mutlak itaati simgeler. Bayramlar bizim için birlik beraberlik ve dayanışmanın olduğu önemli günlerdir. Ama sormadan edemiyorum: Gerçekten bu bayram kurban bayramımı?
İçinde bulunduğumuz şu çalkantılı günlerde İslam dünyasına şöyle bir bakalım. Bugün Gazze’de terör devleti İsrail tarafından yapılan katliam ve soykırım Gazzede çocuklar bayram sabahına bombalarla uyanıyor.
"Yeryüzündeki cehennem" Gazze;
Geçtiğimiz yıl BM Çocuk Hakları Humanium raporuna göre çocukların yaşam hakkının "en yıkıcı ve açık ihlali" işgal altındaki Filistin topraklarında kayda geçti.
Soykırımcı İsrailin , havadan ve karadan yaptığı saldırılar, neticesinde yaklaşık 11 bin 300 çocuk katil israil devletince öldürüldü.
Ölen çocukların yaklaşık yüzde 30'unun 5 yaşın altında ve bunların arasında 12 aylıktan küçük 710 bebek olduğu teyit edildi.
23 Mayıs 2025 tarihinde Gazze’nin Han Yunus kentinde gerçekleştirdiği bir hava saldırısında, Filistinli doktor Hamdi el-Najjar’ın evi siyonist israil çete devletince bombalandı. Saldırıda, el-Najjar’ın tüm çocukları hayatını kaybetti. El-Najjar da ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı ve birkaç gün sonra oda hayatını kaybetti.Gazzede bunlar yaşanırken,
Çin’de; Çin devleti tarafından zulüm ve baskı altında olan bir Doğu Türkistan gerçeği var, dünyanın görmezden geldiği,dinî, millî ve kültürel köklerinden kopartılmak istenen bir millet var. Geçelim Yemen ve Sudana; Yemen’de bir bayram sofrası kurmak, bir hayal. Sudan’da, Arakan’da bir kurban kesmekten değil, hayatta kalmaktan söz ediliyor. Bunlar sadece bir kaç islam ülkesinden manzaralar. Ve biz hâlâ “bayram havası”ndan bahsediyoruz.
Görüldüğü üzere İslam coğrafyası paramparça. Bir yanda aşırı zenginlik içinde yüzen petrol ülkeleri, öte yanda temel gıdaya ulaşamadıkları için, açlıktan ölen aynı ümmetin çocukları. Müslüman Müslümanla savaşırken, Bayramdan bahsetmek ne kadar doğru?
Bayram, birliktir, dayanışmadır, paylaşmaktır. Oysa biz kurbanları sadece kesiyor, etlerini donduruculara ve buzdolabına dolduruyoruz. İhtiyacı olanı değil, bize yakın olanı gözetiyoruz. Aslında paylaşmak yerine, paylaşıyormuş gibi yapıyoruz. Hac Suresi 37. âyet-i kerimede Allah şöyle buyuruyor: “Kurbanların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşan, yalnızca takvanızdır...’’
Kurban, özünde bir dönüş çağrısıdır: Nefsimize, bencilliğimize, gafletimize karşı bir uyanıştır. Ama bu çağrıya kulak veren kaç kişi kaldı acaba? İslam dünyası her geçen gün daha da kan kaybediyor, per perişan bir halde, mezhepler arasında bölünüyor, çıkarlar dinin önüne geçiyor. Ve tüm bu karmaşanın ortasında Kurban Bayramı’nı “kutluyoruz”.
Bayramlar, sadece takvimlerde yer alan tatil günleri değildir. Onlar bizler için bir muhasebedir, bir hatırlamadır, bir silkiniştir. O yüzden sormak istiyorum:
Gerçekten biz bayram mı ediyoruz, yoksa sadece günümü geçiriyoruz?
Bizler mazlumların sesi olur, susan değil konuşan bir ümmet olursak ve kendi aramızda, ırk, mezhep, siyasi görüş farkı gözetmeden ümmet bilinciyle hareket edersek, aramızdaki bölünmeleri işte o zaman yok ederiz.
Gerçek şu ki İslam ülkelerindeki bu sömürü düzeni kaoslar, savaşlar, kan gözyaşı açlık ve sefaletler bitmeden bu ümmetin bayramı olamaz, bunu sağlayacak tek ülke var oda TÜRKİYE’dir.
Yeni bir yazıda görüşmek ümidiyle.