Trend

Hayvanlarla konuşan peygamber kimdir?

Hazreti Süleyman''ın nerede doğduğu nasıl hükümdar oldu ve nesebi merak ediliyor. Hazreti Süleyman Babası gibi önce hükümdar, sonra peygamber oldu. Beyt-i Makdis''i (Mescid-i Aksâ''yı) yedi yılda inşâ etti. Detaylar haberimizde.

Hazreti Süleyman'ın nerede doğduğu nasıl hükümdar oldu ve nesebi merak ediliyor. Hazreti Süleyman Babası gibi önce hükümdar, sonra peygamber oldu. Beyt-i Makdis'i (Mescid-i Aksa'yı) yedi yılda inşa etti. Detaylar haberimizde.

Süleyman (a.s.) Gazze'de doğdu. Babası Davûd (a.s.) vefat ettiğinde 12-13 yaşlarında idi. Babası gibi önce hükümdar, sonra peygamber oldu. Beyt-i Makdis'i (Mescid-i Aksa'yı) yedi yılda inşa etti. Yemen'deki Sebe' Melîkesi Belkıs ile evlendi. Kudüs'te vefat etti.

Hz. Süleyman Belkıs Kıssası

Hz. Süleyman hayatı boyunca halkına Allah'a iman etmeleri yönünde davetlerde bulunmuştur. Hz. Süleyman ile ilgili en meşhur kıssa, Belkıs ile olan kıssadır. Kıssada, Belkıs'ın tahtının, Belkıs'ın Hz. Süleyman'ın sarayına gelmeden önce saraya ulaşması ile ilgili olan olaylardan bahsedilir. Bu hadiseden sonra Belkıs iman etmiş ve daha sonrasında da rivayetlere göre Hz. Süleyman ile evlenmiştir.

Hz. Süleyman ile ilgili Kuranı Kerim'in En-am suresi 84. ayetinde bahsedilmektedir. Ayette, Süleyman'ın Peygamber olduğu ve bununla birlikte Hz. Süleyman'ın Mescid-ül Aksa'yı ziyaret edenlerin analarından doğmuş gibi günahsız olmalarını istediği ifade edilmiştir. Peygamber (s.a.s) hadisinin devamında Hz. Süleyman'ın ilk iki duasının kabul edildiği, üçüncüsünün ise umulduğuna dair kısımlar bulunmaktadır.

Kuranı Kerim'de adı sıkça zikredilen Hz. Süleyman'ın yaklaşık olarak 1000 yıl yaşadığı rivayet edilmektedir.

HZ. SÜLEYMAN'IN (A.S.) ÇOCUKLUĞU

Süleyman (a.s.) çocukluğundan itibaren yüksek bir anlayışa sahip, çok zeki biriydi. O'nun bu husûsiyetiyle ilgili olarak Resûlullah şöyle bir hadise anlatır:

"…Vaktiyle iki kadın ve beraberlerinde iki oğlan vardı. Yolda giderlerken bir kurt gelip kadınlardan büyük olanın çocuğunu alıp götürdü. Bunun üzerine bu kadın, arkadaşı (olan küçük) kadına:

«–Kurt, senin çocuğunu götürdü.» dedi.

Öbür kadın:

«–Hayır, senin çocuğunu götürdü!» dedi.

Nihayet bu iki kadın, aralarında hükmetmesi için Davûd'a (a.s.) müracaat ettiler. Davûd (a.s.) çocuğun büyük kadına ait olduğuna hükmetti. Onlar muhakemeden çıkıp, Davûd'un (a.s.) oğlu Süleyman'a (a.s.) gittiler. Davûd'un (a.s.) hükmünü söylediler. Süleyman (a.s.) da:

«–Bana bir bıçak getirin! Çocuğu (bu) iki kadın arasında paylaştırayım!» dedi.

Bunun üzerine küçük kadın:

«–Aman öyle yapma! Allah sana rahmet eylesin! Çocuk bu kadınındır!» dedi.

Bunun üzerine Süleyman (a.s.) çocuğun küçük kadına ait olduğuna hükmetti." (Buharî, Enbiya, 40)

Çünkü analık şefkati, evladının ölmesine razı gelemezdi.

HZ. SÜLEYMAN'IN (A.S.) FİRASETİ

Süleyman'ın (a.s.) firasetiyle alakalı bir başka rivayet de şöyledir:

Bir gece, bir koyun sürüsü bir tarlayı harab etmişti. Tarla sahipleri, Davûd'a (a.s.) gelip şikayetçi oldular. Telef olan tarla, kıymet bakımından koyun sürüsüne müsavî idi. Bunun üzerine Davûd -aleyhisselam-, koyunların tarla sahibine verilmesine hükmetti. Süleyman -aleyhisselam-, o sırada küçük yaşta olmasına rağmen:

"–Babacığım, bir yol daha var! Koyunları tarla sahibine borç olarak verelim; sütünden ve yününden istifade etsin. Bu arada tarlayı düzenlesin. Tarla eski haline gelinceye kadar koyunlar kendisinde kalsın. İşleri yoluna girince de, sürüyü sahibine teslîm etsin!" dedi.

Davûd -aleyhisselam- bu teklifi çok beğendi ve öyle hükmetti. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

وَدَاوُدَ وَسُلَيْمنَ إِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ إِذْ نَفَشَتْ فِيهِ غَنَمُ الْقَوْمِ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِدِينَ

"Davûd ve Süleyman'ı da (yad et)! Bir zaman, bir ekin husûsunda hüküm veriyorlardı; hani o kavmin koyunları, geceleyin başıboş bir vazîyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz, onların hükmünü görüp bilmekte idik." (el-Enbiya, 78)

فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمنَ وَكُلاَّ آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا

"Böylece bu (fetvayı) Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm ve ilim (hükümdarlık, peygamberlik) verdik…" (el-Enbiya, 79)

Davûd -aleyhisselam-, son derece firaset sahibi olması ve Hakk'a gönülden bağlılığı sebebiyle Hazret-i Süleyman'ı on dokuz oğlu arasından kendi yerine halîfe olarak seçti. Fakat İsraîloğulları, bu tayine karşı çıktılar:

"−Süleyman çocuk sayılır; aramızda O'ndan daha üstün ve büyük kimseler var!" dediler.

Bunun üzerine Davûd (a.s.) ind-i ilahîden gelen emir mûcibince alimlerin huzûrunda bir imtihan gerçekleştirdi. Oğlu Süleyman'a:

"–Doğruluğu diğer cüz'lerin doğruluğuna, bozukluğu da diğer cüz'lerin bozukluğuna sebep olan nedir?" diye sordu.

Süleyman (a.s.):

"–Kalbdir!" dedi.

Bu cevabı çok beğendiler.

Daha sonra Davûd (a.s.) herkesin asasının üzerine ismini yazıp bir odaya kilitledi. Yalnız Süleyman'ın (a.s.) asasının yeşerip yaprak verdiğini gördüler. Allah'ın bu lutfuna Davûd (a.s.) hamd etti. İsraîloğulları da Hazret-i Süleyman'ı halîfe olarak kabûl ettiler. Çok sevindiler.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 3, Erkam Yayınları