Trend

Hucurat suresi, Hucurat suresinin okunuşu ve anlamı

Hucurat suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Hucurat suresi 18 ayeti kerimedir. Hucurat suresinde mü’minlerin, gerek Hz. Peygambere karşı, gerek kendi aralarında uymaları gereken bazı görgü ve ahlâk kuralları konu edilmektedir. Peki Hucurat suresinin okunuşu nasıldır? Hucurat suresinin meali nasıldır? İşte Hucurat suresinin okunuşu ve anlamı...

Hucurat suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Hucurat suresi 18 ayeti kerimedir. Hucurat suresinde mü'minlerin, gerek Hz. Peygambere karşı, gerek kendi aralarında uymaları gereken bazı görgü ve ahlak kuralları konu edilmektedir. Peki Hucurat suresinin okunuşu nasıldır? Hucurat suresinin meali nasıldır? İşte Hucurat suresinin okunuşu ve anlamı...

Medine döneminde inmiştir. 18 ayettir. Sûre, adını dördüncü ayette geçen "Hucurat" kelimesinden almıştır. Hucurat odalar demektir. Burada Hz.Peygamber'in aile efradıyla birlikte ikamet ettiği odalar kastedilmektedir. Sûrede başlıca, mü'minlerin, gerek Hz. Peygambere karşı, gerek kendi aralarında uymaları gereken bazı görgü ve ahlak kuralları konu edilmektedir. Hucurat sûresi, Tahrîm sûresinden önce ve Mücadele'den sonra Medine'de, hicretin 9. yılında nazil olmuştur. Sûrelerin ve ayetlerin gelmesi için mutlaka özel bir sebebin bulunması gerekmemekle beraber bir olay, soru ve beklenti üzerine gelmiş birçok ayet ve sûrenin de bulunduğunu biliyoruz. Bu sûrenin ilk ayetinin, sözde veya davranışta Hz. Peygamber'in önüne geçerek veya onun sözünü keserek edebe aykırı davrananları uyarmak için geldiği nakledilmiştir (Ebû Bekir İbnü'l-Arabî, IV, 1712). Sûrede, müslümanların Allah'a ve resulüne karşı riayet etmeleri gereken edep, kendi aralarında ve başkalarıyla ilişkilerinde takınmaları gereken ahlakî tavır konularında buyruk ve tavsiyelere yer verilmiş, müminler arasında çıkacak ihtilafların nasıl çözüleceği açıklanmış, insanların kök birliği ve eşitliği etkili bir üslûp içinde ilan edilmiş, üstünlüğün fırsat eşitliği içinde yapılacak yarışla elde edileceği vurgulanmış, iman ve islam kavramlarıyla ilgili önemli açıklamalar yapılmıştır. Razî'nin, sûrenin ana konularıyla ilgili olarak yaptığı sistematik açıklama ilgi çekicidir: Bu sûrede müminler, güzel ahlak kurallarına yönlendirilmektedir. Riayet edilmesi gereken edep ve ahlak kuralları ya Allah ya resulü ya da başkalarıyla ilgilidir. Başkaları ya iman, ibadet ve güzel ahlak yolunu tutanlardır yahut yoldan sapanlardır (fasıklardır). Doğru yolda olanlar da ya bir arada bulunurlar veya ayrı yerlerde. Böylece ahlak ve davranış bakımından müminin karşısında beş farklı muhatap vardır. Sûrenin 1, 2, 6, 11 ve 12. ayetlerine "Ey iman edenler" diye başlanmış ve her birinde yukarıda sıralanan muhataplardan biriyle ilgili ahlak, edep ve davranış kurallarına yer verilmiştir

HUCURAT SURESİNİN OKUNUŞU VE ANLAMI

Hucurat 1 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû la tukaddimû beyne yedeyillahi ve resûlihî vettekûllah(vettekûllahe), innallahe semîun alîm(alîmun).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تُقَدِّمُوا۟ بَيْنَ يَدَىِ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ۖ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Hucurat 2 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû la terfeû asvatekum fevka savtin nebiyyi ve la techerû lehu bil kavli ke cehri ba'dıkum li ba'dın en tahbeta a'malukum ve entum la teş'urûn(teş'urûne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَرْفَعُوٓا۟ أَصْوَٰتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ ٱلنَّبِىِّ وَلَا تَجْهَرُوا۟ لَهُۥ بِٱلْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَن تَحْبَطَ أَعْمَٰلُكُمْ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider.

Hucurat 3 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne yeguddûne asvatehum inde resûlillahi ulaikel lezînemtehanallahu kulûbehum lit takva lehum magfiretun ve ecrun azîm(azîmun).
إِنَّ ٱلَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَٰتَهُمْ عِندَ رَسُولِ ٱللَّهِ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ ٱمْتَحَنَ ٱللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَىٰ ۚ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah'ın, gönüllerini takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

Hucurat 4 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne yunadûneke min verail hucurati ekseruhum la ya'kılûn(ya'kılûne).
إِنَّ ٱلَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِن وَرَآءِ ٱلْحُجُرَٰتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
(Ey Muhammed!) Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir.

Hucurat 5 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev ennehum saberû hatta tahruce ileyhim le kane hayren lehum, vallahu gafûrun rahîm(rahîmun).
وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا۟ حَتَّىٰ تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Hucurat 6 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû in caekum fasikun bi nebein fe tebeyyenû en tusîbû kavmen bi cehaletin fe tusbihû ala ma fealtum nadimîn(nadimîne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِن جَآءَكُمْ فَاسِقٌۢ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوٓا۟ أَن تُصِيبُوا۟ قَوْمًۢا بِجَهَٰلَةٍ فَتُصْبِحُوا۟ عَلَىٰ مَا فَعَلْتُمْ نَٰدِمِينَ
Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.

Hucurat 7 (Mealleri Karşılaştır): Va'lemû enne fîkum resûlallah(resûlallahi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lakinnallahe habbebe ileykumul îmane ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrehe ileykumul kufre vel fusûka vel isyan(isyane), ulaike humur raşidûn(raşidûne).
وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ ٱللَّهِ ۚ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِى كَثِيرٍ مِّنَ ٱلْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ ٱلْإِيمَٰنَ وَزَيَّنَهُۥ فِى قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ ٱلْكُفْرَ وَٱلْفُسُوقَ وَٱلْعِصْيَانَ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلرَّٰشِدُونَ
Bilin ki, aranızda Allah'ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkarı, fasıklığı ve (İslam'ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir.

Hucurat 8 (Mealleri Karşılaştır): Fadlen minallahi ve ni'meh(ni'meten), vallahu alîmun hakîm(hakîmun).
فَضْلًا مِّنَ ٱللَّهِ وَنِعْمَةً ۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Allah, kendi katından bir lütuf ve nimet olarak böyle yaptı. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir

Hucurat 9 (Mealleri Karşılaştır): Ve in taifetani minel mû'mînînektetelû fe aslihû beyne huma, fe in begat ihdahuma alel uhra fe katilûlletî tebgî hatta tefîe ila emrillah(emrillahi), fe in faet fe aslihû beynehuma bil adli ve aksitû, innallahe yuhıbbul muksitîn(muksitîne).
وَإِن طَآئِفَتَانِ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ٱقْتَتَلُوا۟ فَأَصْلِحُوا۟ بَيْنَهُمَا ۖ فَإِنۢ بَغَتْ إِحْدَىٰهُمَا عَلَى ٱلْأُخْرَىٰ فَقَٰتِلُوا۟ ٱلَّتِى تَبْغِى حَتَّىٰ تَفِىٓءَ إِلَىٰٓ أَمْرِ ٱللَّهِ ۚ فَإِن فَآءَتْ فَأَصْلِحُوا۟ بَيْنَهُمَا بِٱلْعَدْلِ وَأَقْسِطُوٓا۟ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُقْسِطِينَ
Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah'ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.

Hucurat 10 (Mealleri Karşılaştır): İnnemel mû'minûne ihvetun fe aslihû beyne ehaveykum vettekûllahe leallekum turhamûn(turhamûne).
إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا۟ بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.

Hucurat 11 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû la yeshar kavmun min kavmin asa en yekûnû hayren minhum ve la nisaun min nisain asa en yekunne hayren minhunn(minhunne), ve la telmizû enfusekum ve la tenabezû bil elkab(elkabi), bi'sel ismul fusûku ba'del îman(îmani), ve men lem yetub, fe ulaike humuz zalimûn(zalimûne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِّن قَوْمٍ عَسَىٰٓ أَن يَكُونُوا۟ خَيْرًا مِّنْهُمْ وَلَا نِسَآءٌ مِّن نِّسَآءٍ عَسَىٰٓ أَن يَكُنَّ خَيْرًا مِّنْهُنَّ ۖ وَلَا تَلْمِزُوٓا۟ أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا۟ بِٱلْأَلْقَٰبِ ۖ بِئْسَ ٱلِٱسْمُ ٱلْفُسُوقُ بَعْدَ ٱلْإِيمَٰنِ ۚ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

Hucurat 12 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyyuhellezîne amenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba'daz zanni ismun, ve la tecessesû ve la yagteb ba'dukum ba'da(ba'dan), e yuhıbbu ehadukum en ye'kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûh(kerihtumûhu), vettekullah(vettekullahe), innallahe tevvabun rahîm(rahîmun).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱجْتَنِبُوا۟ كَثِيرًا مِّنَ ٱلظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ ٱلظَّنِّ إِثْمٌ ۖ وَلَا تَجَسَّسُوا۟ وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا ۚ أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

Hucurat 13 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhen nasu inna halaknakum min zekerin ve unsa ve cealnakum şuûben ve kabaile li tearefû, inne ekremekum indallahi etkakum, innallahe alîmun habîr(habîrun).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَٰكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَىٰ وَجَعَلْنَٰكُمْ شُعُوبًا وَقَبَآئِلَ لِتَعَارَفُوٓا۟ ۚ إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ ٱللَّهِ أَتْقَىٰكُمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.

Hucurat 14 (Mealleri Karşılaştır): Kaletil a'rabu amenna, kul lem tu'minû ve lakin kûlû eslemna ve lemma yedhulil îmanu fî kulûbikum, ve in tutîullahe ve resûlehu la yelitkum min a'malikum şey'a(şey'en), innallahe gafûrun rahîm(rahîmun).
۞ قَالَتِ ٱلْأَعْرَابُ ءَامَنَّا ۖ قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا۟ وَلَٰكِن قُولُوٓا۟ أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ ٱلْإِيمَٰنُ فِى قُلُوبِكُمْ ۖ وَإِن تُطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَٰلِكُمْ شَيْـًٔا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Bedevîler "İman ettik" dediler. De ki: "İman etmediniz. (Öyle ise, "iman ettik" demeyin.) "Fakat boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

Hucurat 15 (Mealleri Karşılaştır): İnnemel mû'minûnellezîne amenû billahi ve resûlihî summe lem yertabû ve cahedû bi emvalihim ve enfusihim fî sebîlillah(sebîlillahi), ulaike humus sadikûn(sadikûne).
إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا۟ وَجَٰهَدُوا۟ بِأَمْوَٰلِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلصَّٰدِقُونَ
İman edenler ancak, Allah'a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.

Hucurat 16 (Mealleri Karşılaştır): Kul etualli mûnallahe bi dînikum vallahu ya'lemu ma fîs semavati ve ma fîl ard(ardı), vallahu bi kulli şey'in alîm(alîmun).
قُلْ أَتُعَلِّمُونَ ٱللَّهَ بِدِينِكُمْ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۚ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ
(Ey Muhammed!) De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."

Hucurat 17 (Mealleri Karşılaştır): Yemunnûne aleyke en eslemû kul la temunnû aleyye islamekum, belillahu yemunnu aleykum en hedakum lil îmani in kuntum sadikîn(sadikîne).
يَمُنُّونَ عَلَيْكَ أَنْ أَسْلَمُوا۟ ۖ قُل لَّا تَمُنُّوا۟ عَلَىَّ إِسْلَٰمَكُم ۖ بَلِ ٱللَّهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ أَنْ هَدَىٰكُمْ لِلْإِيمَٰنِ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: "Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor."

Hucurat 18 (Mealleri Karşılaştır): İnnallahe ya'lemu gaybes semavati vel ard(ardı), vallahu basîrun bima ta'melûn(ta'melûne).
إِنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَٱللَّهُ بَصِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla gör