Bir ay boyunca altın yumurtlayan tavuğumuzdan yani ayımızdan istifade ettik. Hergün tavuğun cinsine göre kimimiz altın yumurtalar, kimimiz gümüş yumurtalar, kimimiz de demir yumurtalar topladık.
Aklını kullananlar gündüzlerini oruç tutarak saimleştiler, tatlı dilli, iyi huylu, muhabbetli güzel ahlakla ahlaklandılar; gecelerini de namaz ve ibadetlerle geçirerek kaimleşip Yaradan'a yaklaştılar.
Günahın hertürlüsünün yanından bile geçmeyerek takva elbisesini giydiler. "Dövene elsiz gerek, Sövene dilsiz gerek" diyerek Yunus gibi arındılar kirlerden. En küçük bir hayrı bile küçümsemeden çuval çuval hazineler biriktirdiler, keseler ağzına kadar doldu.
Hayrın küçüğü, yada büyüğü olmaz. Herkes kendi gücü imkanında hayırlar yaptı. Yapılan hayırlar miktar bakımından farklı olsa da sevap bakımından eşittir. Hatta niyete göre bir hurma tanesi kadar yapılan bir hayır, bahçeler, bağlar miktarınca yapılan hayırlardan daha fazla sevap getirir.
Kişinin ihlası manevi kazancı ile doğru orantılıdır. Fakat kişinin verdiği hayrın miktarı kazancı ile doğru orantılı olmayabilir. İhlasın, güzel ahlakın olmadığı hiçbir hayır insana kazanç getirmez, bilakis sorumlu olacağı ağır yükler getirir. Heba edilmiş maddi ve manevi zararlardır. Efendiler Efendisinin ifadesi ile iflastır, müflistir.
Nedir o zaman iflas yada müflis?
Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) etrafına toplanan Sahabelere hitaben "Müflis (iflas eden) kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu. İçlerinden bir Sahabe: "Bize göre müflis hiçbir parası ve malı olmayan kimsedir" diye cevap verdi.
Bunun üzerine Allah Rasulü (sav) şöyle buyurdular: "Muhakkak ki müflis o kimsedir ki, kıyamet gününde, namazını kılmış, orucunu tutmuş ve zekatını vermiş olarak gelir, fakat şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüş. Bundan dolayı onun sevabından bir kısmı şuna verilir, bir kısmı buna verilir. Eğer üzerinde olan kul hakları ödenmeden evvel sevabı tükenirse, hak sahiplerinin günahları o kimseye yükletilir; sonra kendisi cehenneme atılır." (Müslim, Birr, 59)
İşte müflis yada iflas eden kişinin gerçek hali. Kazandığını zannettiği sevapların birer birer elinden alınıp başkalarına verilmesi yani zenginken fakir hale düşmesidir.
Ahirette kişinin iflası iki açıdan olabilir. Birincisi, yaptığı kötülüklerden, gıybetlerden, yanlış davranışlardan, kötü bakışlardan dolayı kul hakkına girmesi, nefsi arzularına uyarak günahlar işlemesi ile kazandığı sevapların hakkına girdiği insanlara verilerek bütün manevi kazancının yok olması; ikincisi ise, ömrü boyunca yaptığı ibadetlerden kazanması gereken sevapların tam bir teslimiyet ile Allah için yapılamamış, ihlasın enjekte edilememiş olmasından dolayı kazandığını sandığı sevaplardan mahrum olmasıdır.
Bu yüzden kendimizi hesaba çekmeye ihtiyacımız var. Boşa petal çeviren bisiklet sürücüsü gibi, hiçbir mesafe almadan yerimizde sayar dururuz.
Allah'ın (cc) kullarının amellerine verdiği değer onların yaptıkları hayırların çokluğuna göre değil, nasıllığına göredir. Yapılan hayrın yada ibadetin içine enjekte edilen ihlasın gücüne göredir. Ne kadar ihlas o kadar altın yumurta; ne kadar güzel ahlak o kadar sevap biriktirilir.
Allah (cc) insanın dış görünüşüne bakmadığı gibi, yaptığı ibadetlerin de dış görünüşüne bakmaz. İnsanın kalbi kişiyi tanımlayan en önemli parça ise, yapılan ibadetlerin değerini tanımlayan en önemli unsur da içine sıkılan ihlas suyudur.
Ramazan ayı boyunca ihlasla altın yumurtalar kazandıran güzel hasletlerimizi, cemaatle kıldığımız namazlarımızı, tuttuğumuz oruçlarımızı bayramdan sonra da devamettirmeli, istikamet sahibi olmalıyız.
Akıllı kişi odur ki, şu geçici dünya menfaatleri için sonsuzluk yurdunu kazandıracak işleri yapmaktan geri kalmayan, ahirette iflasa sürükleyecek durumlardan da uzak kalan kimsedir.