Trend

İlk ezanı okuyan sahabe kimdir?

İlk ezanı okuyan sahabe kimdir? İslamiyet''te ilk ezanı okuyan sahabe Bilali Habeşi kimdir? İlk ezan nasıl okundu? İlk ezan okuyan Bilali Habeşi ve hayatı hakkında detaylı bilgilere bu yazımızda ulaşabilirsiniz. İşte ilk ezanın okunma hikayesi ve Bilali Habeşi hayatı...

İlk ezanı okuyan sahabe kimdir? İslamiyet'te ilk ezanı okuyan sahabe Bilali Habeşi kimdir? İlk ezan nasıl okundu? İlk ezan okuyan Bilali Habeşi ve hayatı hakkında detaylı bilgilere bu yazımızda ulaşabilirsiniz. İşte ilk ezanın okunma hikayesi ve Bilali Habeşi hayatı...

İslamiyeti kabul etmeden önce Habeşistanlı bir köle idi. Efendisi Ümeyye bin Halef, Bilal'in Müslüman olduğunu öğrenince ona akıl almaz işkencelere maruz bırakmış, kızgın kumların üzerine yatırıp üstüne büyük taşlar koymuş, boynuna ip bağlayıp Mekke sokaklarında dolaştırmıştı. Bu işkencelerle onu İslamdan döndürmeye çalışmış, fakat Hz. Bilal (r.a.), dininden asla dönmemişti. Bu hali gören Ebû Bekir (r.a.) Bilal'i satın alarak onu özgürlüğüne kavuşturdu.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ile birlikte Bedir, Hendek, Uhud gibi birçok savaşa katılan Bilal (r.a.), bu savaşlarda büyük kahramanlıklar gösterdi.
Hz. Bilal (r.a.), İslamiyette ilk ezan okuyan kişidir. Bu sebeple kendisi "Seyyidü'l- Müezzinîn" (Müezzinlerin Efendisi) ünvanıyla anılır. Bu vazifesini Peygamber Efendimizin (a.s.m.) vefatına kadar devam ettiren Hz. Bilal, Resulullahın (a.s.m.) vefatı üzerine Medîne'de kalmaya tahammül edemeyerek Şam'a gitti ve orada hicrî 20. yılda vefat etti.

Namaz vaktini cemaate duyurmak için önceleri yalnızca "Namaza, namaza!" ifadeleri söylenirdi. Daha sonra ise ezan-ı Muhammedî lutfedildi.

EZANIN HİKAYESİ

Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-, halkı namaza davet şeklinin nasıl olması gerektiği husûsunu ashabıyla istişare ediyordu.

Bazısı; "Namaz vakti geldiği zaman bir sancak dikelim, müslümanlar onu gördüklerinde birbirlerine haber versinler." dedi. Fakat Peygamber Efendimiz bu teklifi beğenmedi.

Yahûdî borusu çalınması teklif edildi, onu da beğenmedi: "Bu, Yahûdîlerin aletidir." buyurdu.

Çan çalınmasından bahsedildi. Peygamber Efendimiz: "O da Hıristiyanların işidir." buyurdu.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in derdiyle dertlenen, O'nun kaygısı ile kaygılanan Abdullah bin Zeyd -radıyallahu anh- oradan ayrılıp gitti. Uyku ile uyanıklık arasında iken kendisine ezan-ı Muhammedî lutfedildi. Hemen Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanına giderek:

"−Ben uyku ile uyanıklık arasında iken biri gelip bana ezanı öğretti." dedi.

Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- da aynı rüyayı görmüştü… Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-:

"−Ey Bilal kalk ve Abdullah bin Zeyd'in söylediklerini tatbîk et!" buyurdu.

Bilal -radıyallahu anh- da Abdullah'ın söylediklerini aynen tatbîk etti ve ezan okudu. (Ebû Davûd, Salat, 27/498)

Böylece ezan, vacib derecesinde kuvvetli bir sünnet oldu. Çünkü o hem sadık rüya, hem sünnet-i Nebî, hem de vahy-i ilahî ile sabittir. Âyet-i kerîmede:

وَاِذَا نَادَيْتُمْ اِلَى الصَّلوَةِ

"Onları namaza çağırdığınız zaman..." (el-Maide, 58) buyrulmaktadır.

Ezanın teşrîinde her ne kadar vasıta Abdullah bin Zeyd -radıyallahu anh- ise de vahye ve gaybî feyze mazhar olan, her zaman için Varlık Nûru Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz idi. Ezan, O'nun tasdîki ile meşrû kılındı ve insanlar camiye, cemaate çağrılmaya başlandı. Bilal-i Habeşî, ilk ezanı okuduğu zaman Medîne'nin bir ucundan diğer bir ucuna bu yüce davet ulaştı. Ezan sadasıyla semalar yankılandı. Mü'minler, büyük bir neş'e içinde mescide koştular.

Varlık Nûru'na namaza davet için muhtelif yollar teklif edildiği halde O bunların hiçbirinden hoşlanmamış, ezanı ise büyük bir memnûniyetle kabûl etmiştir. Çünkü ezan, İslam'ın Allah, peygamber, ibadet ve hayat anlayışını veciz bir sûrette hulasa eder ve aralarında sağlam bir bağ kurar. Dolayısıyla Allah Rasûlü, namaza davet konusunda en ideal yolu tercih buyurmuştur.

Ezan, ayet ve hadislerle sabit olup bin dört yüz küsur senedir mü'minler için ulvî bir davet olarak devam etmektedir. Cihanşümûl ve beynelmilel bir namaz çağrısıdır. Bu sebeple aslî ve orijinal şekli dışında okunamaz. O, adeta semaların lahûtî bir nağmesidir. Şair Yahya Kemal, ezanı mısralarında ne güzel tasvîr eder:

Emr-i bülendsin ey ezan-ı Muhammedî

Kafî değil sadana cihan-ı Muhammedî

Sultan Selîm-i Evvel'i ram etmeyip ecel,

Fethetmeliydi alemi şan-ı Muhammedî

Gök nûra gark olur nice yüz bin minareden,

Şehbal açınca rûh-i revan-ı Muhammedî

Ervah cümleten görür Allahu Ekber'i,

Akseyleyince Arş'a lisan-ı Muhammedî…

Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Ezanı işittiğiniz zaman müezzinin söylediğini (kelime kelime) aynen tekrarlayın. Sonra bana salat ü selam getirin. Zîra kim bana salat ü selam getirirse Allah da ona on misliyle rahmet eder. Sonra benim için Vesîle'yi taleb edin. O, cennette bir makamdır ki, mutlaka Allah'ın kullarından birinin olacaktır. Ona erişecek kimse olmayı ümîd ediyorum. Kim benim için Allah'tan Vesîle'yi taleb ederse, şefaatim kendisine vacib olur." (Müslim, Salat, 11; Ebû Davûd, Salat, 36/523)

Yine Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- diğer bir hadîs-i şerîfte, müezzinle birlikte ezanı tekrarlayan kimsenin cennete gireceğini haber vermiştir. Ezandan sonra yapılacak dua hakkında ise şöyle buyurmuştur:

"Kim ki ezanı işittiği zaman:

اَللّهُمَّ رَبَّ هذِهِ الدَّعْوَةِ التَّامَّةِ وَالصَّلاَةِ القَائِمَةِ آتِ مُحَمَّداً الْوَسِيلَةَ وَالْفَضِيلَةَ وَابْعَثْهُ مَقَاماً مَحْمُوداً الَّذِي وَعَدْتَهُ

«Ey bu eksiksiz davetin ve kılınan namazın Rabbi! Hazret-i Muhammed -aleyhissalatü vesselam-'a Vesîle'yi ve fazîleti ver. O'nu va'dettiğin Makam-ı Mahmûd üzere haşret!» derse, ona kıyamet günü mutlaka şefaat ederim." (Buharî, Ezan, 8; Ebû Davûd, Salat, 37/529)

İlahî bir sada olan ezanın fazîleti hakkında pek çok hadîs-i şerîf varid olmuştur. Bunlardan birkaçı şöyledir:

"İki dua vardır, asla reddedilmez veya çok nadir reddedilir: Ezan esnasında yapılan dua ile Allah yolunda cihad ederken insanların birbirine girdikleri andaki dua." (Ebû Davûd, Cihad, 39/2540)

"İnsanlar ezan okumanın ve namazda ilk safta bulunmanın sevabını bilselerdi ve bunları yapabilmek için de kur'a çekmek zorunda kalsalardı, mutlaka öyle yaparlardı." (Buharî, Ezan, 9, 32; Müslim, Salat, 129)

"Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezanı duyamayacağı yere kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. Kamet başlayınca yine uzaklaşır, bittiğinde ise geri dönüp kişi ile kalbinin arasına girer ve: «Şunu hatırla, bunu düşün!» diye aklında daha önce hiç olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki (buna kapılan) kişi kaç rekat kıldığını bilemeyecek hale gelir."