İsmail Zelvi
600 yıl boyunca Müslümanların hamisi olan Osmanlı'nın Kabe'yi Muazzamayı merkez alan adalet eksenli yönetim anlayışıyla dünya barışını sağladığı açıklandı.
Osmanlı Yönetimi'nde Arap Coğrafyası konulu sempozyum 4-6 Aralık 2015 tarihleri arasında Topkapı Eresin Otel'de gerçekleştirildi. Toplantıya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Prof.Dr. Ali Karadaği, İslami İlimler Araştırma Vakfı (İSAV) Başkanı Ali Özek, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Mısırlı ünlü tarihçi Mahmut Harb ve çok sayıda akademisyen katıldı.
24 akademisyenin tebliğ sunduğu sempozyumda, "Osmanlı Döneminde Filistin ve Kudüs", Osmanlı Döneminde Arap Yarımadası ve Körfez Bölgesi, "Osmanlı Döneminde Bilad-ı Şam, Mısır ve Kuzey Afrika", "Osmanlı Döneminde Arap Coğrafyasında Toplumsal ve Kültürel Yapı", "Osmanlı Döneminde Çeşitli Yönleriyle Arap Coğrafyası" ve "Osmanlı Döneminde Arap Dünyasında Vakıflar" konuları tartışıldı.
OSMANLI BİR IŞIKTI
Prof. Dr. Muhammed Musa El- Şerif, Osmanlı'nın İslam dünyası için bir ışık olduğunu belirterek, "Osmanlı devleti, Osman beyin vasiyeti üzerine İslam esasları üzerine inşa edilmiş bir devlettir. Bu yüzden Osmanlı fetihlerini toprak elde etmekten çok Müslümanların huzuru ve İslamın payidar olması için gerçekleştirmiştir. Osmanlının üç incisi denilen beldeler Mekke, Medine ve Kudüs'tür. Osmanlı yıkılana kadar bu üç inciyi korumak için siyasetini oluşturdu. Yüz yıllar boyunca Mukaddes beldeleri ve Filistin'i korudu" dedi.
OSMANLI'YI ARAPLAR AVRUPA'DAN ÖĞRENDİ
Dünyaca ünlü Mısırlı tarihçi Muhammed Harb ise, İslam coğrafyasında yaşanan huzursuzlukların temelini kürtürel emperyalizm oluşturduğunu belirterek, "Arap dünyası Osmanlı'yı Avrupalılardan, Ruslardan öğrendi. Bugün Arap dünyasında Osmanlı'ya nefret gibi bir algı varsı bu Avrupalı papazların verdiği eğitimlerdir. Allaha şükürler olsun ki bugün arşivleri sonuna kadar inceleyebiliyoruz. Osmanlı'nın Müslümanlar için yaptıklarını yakinen inceleme fırsatı buluyoruz. Osmanlı'nın Ümmetin selameti için yaptığı fedakarlıkları yakinen görüyoruz." Şeklinde konuştu.
OSMANLI KUDÜSÜ KORUDU
Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Muhittin El Karadaği ise, Osmanlı'nın Arap coğrafyasına işgal için değil Arapların isteğiyle geldiğini belirterek, "Osmanlı Arap coğrafyasına Safavi işgalini önlemek için gelmiştir. Osmanlı asırlar boyunca haçlı seferlerine ve şii fitnesine karşı islam coğrafyasını korumuştur. Bölgede emniyet ve istikrarı sağlamış, batini mezheplerin yayılmasına mani olmuş, Hristiyan sömürgecilere karşı Müslümanları korumuş, Yahudilerin Sina ve Filistine yerleşmesine engel olmuştur. Hristiyanların ve batıni mezheplerin hicazın içine sızmasını engellemiştir. Afrika ve Doğu Asya'da Müslümanların sömürülmesine mani olmaya çalışmıştır" dedi.
VAKIF MEDENİYETİ
Prof. Ziyad Medeni ise, Kudüs Mahkeme-i Şeriye kayıtlarında bulunan bilgilerle Osmanlı'nın bölgeye ve bölge insanlarına yaptığı hizmetleri anlattı. Medeni Osmanlı'nın kurduğu vakıflarla fakirlerin bakımı, mescitlerin onarımı, acizle sofilerin bakım gibi işlerle ilgilendiğini, insanlara yardım ederken kırmadan incitmeden yaptığını anlattı. Medeni, Osmanlı sisteminde kadınlara, çocuklara, kurulan İmarei Amirelerde yoldan geçenlere bile yardım elinin uzatıldığını söyledi. Mescid-i Aksa ilim halkasında bulunanlara ise düzenli olarak maaş verildiğini belirtti. Osmanlı'nın eğitim, sağlık alanında yöre halkına büyük hizmetler verdiğini anlattı.
Araştırmacı Salih Şhora ise, Filistin ve çevresine Yahudilerin yerleştirilmesinin İngilizlerle ittifak kurmak isteyen Mehmet Ali paşa ve oğlu İbrahim paşa döneminde başladığını anlattı. Shora, Suriye'nin Mısır egemenliğinde kaldığı dönemde Yahudi ve Hristiyanlarla özel ilişkiler kurularak Avrupalılara özel imtiyazlar sağlandığını belirtti.
OSMANLI'NIN DERDİ İSLAMDI
Prof. Dr. Salih Tuğ ise, Osmanlı'nın Hz. Peygamberin kurduğu İslam devletinin ardından, Hulefai Raşidin, Emevi, Abbasi, Selçuklu devlet geleneğinin bir devamı olduğunu belirterek, "Doğudan, batıya, kuzeyden güneye bütün dünyada bir tek Müslümanın burnunun kanamaması için uğraştı. Elini Endülüsten Endenozyaya kadar uzatarak, İslami birliğini sağlamanın davasını güttü." Şeklinde konuştu.
Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ihsan Süreyya Sırma ise, Osmanlı'yı İslam coğrafyasında sömürgeci olarak tanıtanların laikçi çevreler olduğunu belirterek, "Osmanlı sömürgeci olsa idi, ilim dilini Arapça yapar mıydı? Benim anlayışıma göre en günahkar Müslüman bile en iyi kafirden bana daha yakındır. Bu anlayışla Müslümanlar arasında ırkçılığı bitirmemiz, birbirimize İslam kardeşliği ile bağlanmamız gerekmektedir" dedi.