Portre edebiyatta insanı anlatan yazıya denir. Yazar, hikaye ve romanda kahramanların dış görünüşünü ve yaşadıklarını anlatır. Portre yazısında ise, ele aldığı kişinin fizikî portresini ve iç alemini tasvir eder. Çeşitli ruh hallerini, huylarını, hallerini, zevklerini ve korkularını dile getirir. İnsan resmi yazılarak yapılmış insan tasviridir portre. Edebiyatta bir şahsı okuyucuya tanıtmak gayesiyle o kişiyi tasvir etmek, okuyucunun gözü önünde adeta resmetmektir. Biyografiden farkı daha özele girmek, özgeçmişlerde bulunmayan hususlara dikkat çekmektir. Roman, hikaye gibi yazı türlerinde olduğu gibi portrelerde de kişileri canlandırmak için yapılan tasviri, ikiye ayırıyoruz: Fiziki Portre, insanın yüz, göz, burun gibi dış özelliklerini canlandırır. Ruhî portre ise insanın iç özelliklerini (düşünce, huy, karakter) canlandırır. İnsanı konu alarak onun dış görünüşünü, ruhî yapısını anlatan, tasvirin büyük yer tuttuğu yazılardır portreler. Portreye yazı ile resim yapmak da denebilir. Kelimenin tam anlamıyla insan suretinin ve ruhunun çekimi, fotoğrafıdır. Portre yazarken gözün/gözlemin rehberliğinden uzak kalınmadan, sağlam bir dil, akıcı bir üslûp kullanılır.
Bizde portre yazarı çok. Bir kaçından bahsedeyim. Abdullah Satoğlu'nun Edebiyat Dünyamızdan Hoş Sedalar I, II, III hoş portrelerden oluşuyor. Beşir Ayvazoğlu'nun Defterimde Kırk Suret'i çok değerli bir eser. Bu arada Cemal Süreya'nın Doksan Dokuz Yüz'ünü unutmamak gerek. Dursun Gürlek ise Ayaklı Kütüphaneler ile insan hazinelerimizi anlattı. Rahmetli ustam Ergun Göze'nin, Gözümle ve Gönlümle Tanıdıklarım ile Meşhurların Son Sözleri kıymeti bilinmemiş eserlerdir. Bunlara şu yazarları ve eserlerini katabiliriz: Gürbüz Azak (Güzel İnsanlar), Hakkı Süha Gezgin (Edebî Portreler), Haldun Taner (Ölür İse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil), Halil Soyuer (Şair Dostlarım), Halit Fahri Ozansoy (Edebiyatçılar Çevremde, Edebiyatçılar Geçiyor), İskender Pala (Kırklar Meclisi), Münevver Ayaşlı (Duyduklarım Gördüklerim Bildiklerim), Nihad Sami Banarlı (Kitaplar ve Portreler), Samet Ağaoğlu (Âşina Yüzler, Babamın Arkadaşları), Vecdi Bürün (Nasıl Öldüler?), Yahya Kemal Beyatlı (Edebî ve Siyasî Portreler), Yavuz Bülent Bakiler (Gidenlerin Ardından, Kitaplar ve Kalemler), Yılmaz Öztuna (Türk Tarihinden Portreler), Yusuf Ziya Ortaç (Bizim Yokuş, Portreler), Ahmed Güner Sayar (İnsanlar, Olaylar ve Mekanlar), Mehmet Nuri Yardım (Âşina Çehreler, Kalem Efendileri).
Bunların yanında Fahri Tuna'yı zikretmek isterim. Daha önce Akşamın Aydınlığında Portreler isimli eserinden bahsettiğim Tuna, şimdi de Meserret Yayınları'ndan çıkan çok değerli bir portre kitabına imza attı: Yaşa'yan Portreler. Yazar kitabını "Varlıklarıyla dünyamızı güzelleştiren bütün yaşa'yan portrelere" adıyor. Kitapta 33 edibin portresi mükemmel olarak kaleme alınmış: Ali Ural, Adem Turan, Adnan Özer, Ahmet Güner Sayar, Ali Günvar, Ali Haydar Haksal, Beşir Ayvazoğlu, Cahit Koytak. Mehmet Doğan, Hasan Duruer, Haydar Ergülen, Hicabi Kırlangıç, Hilmi Yavuz, Hüseyin Atlansoy, Hüseyin Su, İbrahim Zaman, İhsan Deniz, İsmet Yedikardeş, Mehmet Nuri Yardım, Mehmet Şeker, Mustafa Everdi, Mustafa Hatipler, Mustafa İsen, Mustafa Kutlu, Mustafa Özçelik, Necip Tosun, Nurullah Genç, Rasim Özdenören, Sadık Yalsızuçanlar, Şakir Kurtulmuş, Şeref Akbaba, Zeynel Beksaç, Zihni Göktay.
Fahri Tuna, edebiyatçılar tarafından çok seviliyor. Tuna nehri coşkusunu da görürsünüz hayatında, isminin gönüllülüğünü de hissedersiniz iyice. Ömrünü kültüre, sanata ve edebiyata hasretmiş bir aşıktır. Ercan Yılmaz takdiminde eseri şöyle tasvir ediyor: "Yaşa'yan Portreler, dünyayı muhabbetin kurtaracağını müjdeleyen bir kitap. Samimi, akıcı, lirik… Gündelik hayatın tekdüzeliğinden bir an olsun çekip çıkarıyor okuru ve edebiyatın, sanatın ve düşüncenin bereketli iklimlerine davet ediyor. Neşeli bir kitap Yaşa'yan Portreler. Umutlu, incelikli, vefalı… Tuna, yazarak giriyor hem kelimelerin hem aşinalarının hem de okurun kalbine. Deyiş yerindeyse zatına hoşça bakmak için birer ayna kitaptaki isimler yazar için. Çünkü o 'merdüm-i dîde-i ekvan olan adem'i yazıyor; Allah'ın yeryüzündeki o en güzel halifesini…"
"Biz muhabbet medeniyetinin çocuklarıyız. Ve muhabbetimiz gönül diliyledir, gönülledir, gönüldendir. Yazdıklarım gönlümden süzülenlerdir; biliniz isterim. Bilenler bilir; hayat felsefem bir ömür Nef'î'nin şu ünlü dizesi olmuştur: Âşinaya aşina bîganeye biganeyiz." Böyle diyor Fahri Tuna otuz üç portreyi anlattığı kitabında. Ahmed Güner Sayar Babıali Sohbetleri'nde "Fahri de bu tesbih taneleri gibi dizdiği dostlarının başında bir imame gibidir." demişti. Eseri zevkle, heyecanla, muhabbetle okudum, okuyucularıma tavsiye ediyorum.