Sırtlanlar bakıp bakıp gülüyordu…
Sırtlanlar güler mi?
Gülüyorlardı işte…
Sırtlanların sahipleri, ellerindeki tasmaların iplerini arada bir gevşetip; onların, ağzından salyalar akarken hırlayarak saldırmalarını, keyifle izliyorlardı…
Eeee ne de olsa yıllar var ki böyle bir manzara görmemişlerdi... Bu manzarayı dış çeperden izleyen köpekler de ayrı bir keyif alıyorlardı haliyle…
Üveyiklerle güvercinler birbirlerine girmişti…
Oysa hayli zamandır ne de güzel bir arada geçinip gidiyorlardı…
Ne badireler atlatmışlardı beraberce verdikleri mücadelelerde…
Tam da ortalık güllük gülistanlık olmuşken, ortalarına atılan bir fitne yemi, üveyiklerle güvercinleri birbirine düşürüvermişti…
İşte bu manzaraya gülüyordu sırtlanlar…
Güvercinlerin en ustası, kendisine pek de doğru gibi durmayan bilgiler veren çıraklarının sözlerine mi inanmıştı acaba... Aksi halde, birkaç kuşaktır, kendisinin yanında mücadele veren üveyiklerin yavru yuvalarını neden dağıtmak istesindi ki…
Bu işte bir yanlışlık vardı ama neredeydi…
Her ikisi de birbirlerini fena hırpalamaya başlamıştı. Birbirlerine verdikleri ve verecekleri zararları düşmanları bile veremezdi onlara… O yüzden gülüyorlardı köpekler ve sırtlanlar…
'Bakın nasıl da birbirlerine düştüler'
Üveyik ve güvercin sevenlerin kalbine bir sızı çöktü…
Neden böyle olmuştu?
Oysa bu ikisi çok da iyi anlaşırlardı… Kim bunların arasını açmıştı?..
Hangi nifak sahibi el, nasıl bir nifak tohumu ekmişti aralarına!..
Kavga giderek daha bir içinden çıkılmaz hale dönüşmeye başlamıştı. İnatlaşmalar, restleşmeler, haddini aşar gibi görünen savunma taktikleri…
Birileri mutlaka arayı bulması gerekiyordu…
Yoksa düşmanları daha çoook gülmeye devam edecekti…
Üveyiklerin yavru yuvaları, güvercinlerin de güvenerek sığındıkları korunaklardandı aslında… Peki, güvercinler neden bu yuvaları istemiyorlardı artık.. 'Bu yuvaların yerini tutacak yeni yerler bulmadan, buraları bir oldu bitti görüntüsü veren yaklaşımla tar-u mar etmek yakışık alır mı?' diye haykırıyordu üveyiklerin ustası.. Oysa o üveyik yuvalarından çıkan nice yavrular, onların topraklarında nice paha biçilmez hizmetler vermişti..
Evet belki de yapacakları doğruydu ama şimdi zamanı mıydı? Güvercinlerin bunu bir kere daha düşünmesi ve şahin gibi üveyiklerin tepesinde dolaşmayı bırakmaları daha şık olmaz mıydı!..
Sırtlanlar bakıp bakıp gülüyordu…
Sırtlanlar güler mi?
Gülüyorlar işte!...
Ve güldürüyorlar!
Eğer onların hiç hazzetmediği iki dost birbirine düşmüşse gülerler tabii ki…
Tez zamanda üveyik ve güvercin severler araya girip de bu nizayı durduramazsa, köpek familyası daha çoook gülecekti…
Güvercinler zaten son zamanlarda hayli düşman kazanmıştı… Gerek kendi topraklarında ve gerekse yaban topraklarında…
Şimdi bir de, hayli zamandır, kendilerine hüsn-ü kabul ile bakan üveyikleri de düşman etmenin eşiğine gelmişlerdi…
Nasıl başarmışlardı bunu… Hangi yaratık vermişti bunlara bu aklı…
Savunma güdüsüyle, yavrularının yuvalarının dağıtılacağı endişesiyle üveyikler de çırpınıyor ve hatalar da yapıyordu.. Zamansız ve sevimsiz bir nizaydı bu.. Gereksiz bir kibir yansımasıydı belki..
Oysa onlar, cennet kuşları gibi birbirlerinin kanatları ve gölgeleri altında büyümüşlerdi…
İşte ortalık tam toz dumana karışmışken, biri çıktı ortaya, 'Duruuuunnnn!' diye bağırdı..
'Siz aslında kardeşsiniz. Hem de kalü bela'dan beri… Tam da birbirinizi bulmuşken kavga etmeye hiç de hakkınız yok. Hadi bakayım el sıkışın da daha fazla üzmeyin birbirinizi artık' deyiverdi de ben de kabus gibi rüyadan uyandım…
Aman Allah'ım ne kötü bir rüyaydı bu böyle…