Kar Yazısı\u2026

0

Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,

Unutulmuş güzel şarkılar için

Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan,

Rüzgar gibi ta eski Anadolu'dan

Sesin nerde kaldı? kar içindesin!

Ahmet Muhip Dıranas

Yazmasam olmazdı. Mümin gönülleri ziyadesiyle yıpratan, yaralayan, yoran cümle olumsuzluğun içinde kar "her şeye rağmen mutlu olmayı bilen insanlar için" bir hayat molasıydı. Yolları tıkadı, okulları kapattı, hayatı yavaşlattı, kapımıza üşüyen nice öykü bıraktı ve en ziyade her güzelliğin bir bedel barındırdığını anlattı. O bembeyaz muhteşemliği olmasa, soğuğuna katlanılır mıydı bilinmez ama içimize sıcacık bir şarkı gibi aktı…

Halkın sesi olan şair gönüllerin kulaklarına fısıldadığı kudretli sözleri yine, yeniden okuduk… Kimimiz, var olanlara sarılmakla yetinirken, kimimiz bir kar şiiri, kar yazısı daha düşürmeyi diledik yolculuğumuza… Üzerimizdeki samimi hislerini birkaç fotoğraf karesinde bırakmaya gönlümüz razı olmadı.

Kar… Her birini bir meleğin indirdiği mucizevî ahenk. Şekle sıkıştırılmış bir rüyanın arştan arza yürüyüş hikayesi… Toprağı kuşatan aşkın, mahcubiyet rengine bürünmüş örtüsü. Zamanın suretinden taşan çokluğumuz kar, saklandığı yerden çıkan çocukluğumuz… Heyecanımız, sevincimiz, bir sevgili gibi beklemeyi bildiğimiz. Kalbimizi, ateş ırmağından kristal bir masala taşıyan ak güvercin kanadı. Göğün nazlı gelini…

Kendini usulca bıraksa da kollarına dünyanın, dünyalık değil o…

Henüz düşmeden yollarına yurdumun, bir bayram muştusu taşır gönüller arifesine…

Gece heyecanla tuttuğumuz perde, merakla aralanır. Beklenense gelmiş, gelmişse çoğalmış olması için nice dilek sıralanır… Işık kadar güzeldir kar, güneş kadar kudretlidir. Ki o, karanlığa fener olmaya çalışan sokak lambalarını da cılız bırakarak geceyi aydınlatır. En az birkaç kez uykusundan kaldırır kainatı…

Sabah olur; dokunmak ister hasretimiz gülüşüne. Yanımıza palto, eldiven, atkı dışında çocukluğumuzu da alır, öyle çıkarız hanelerimizden… Benliğimizi beklenen bir dostun misafir huzuru kuşatınca, nasıl lirik bir coşkuyla sarılırız aklığına… Avuç içlerimizde şekillenir toz taneleri… Tebessüm olur, sevinç olur, çığlık olur da, sinelerimize fırlatılan bir oyunda durur. Gelince, kışın önüne geçer adı, orta yerine defterimizin "kış geceleri" değil, "kar geceleri/şiirleri/söylenceleri" diye yazdırır ismini…

Sessizdir kar… Çevresini ışıtabilmek uğruna eriyen bir muma benzetirim onu çok defa... Mutlu edebilmek için insanlığı, su olur bırakır yollarına kendisini yaşamın. Gidişindeki hüznü hissettirmeyecek kadar incedir; tatlı bir nağme gibi dökülür hatıralarımıza her defasında…

***

Söz naçardı güzelliği karşısında... Ellerimi yoksul kıldı. Yine de mürekkeple dokunayım istedim bendeki edasına, sükût haksızlık olurdu.

Selam ile.

Nuray Alper