Hazır mısınız, zira bu yazı, anason kokulu Kemalist hödüklere, öküzün trene bakışından daha manasız bir kafa yapısıyla dalıyor!
Rusya’nın Kamçatka’sında deprem olmuş, can kaybı yok denecek kadar az, binalar neredeyse hiç yıkılmamış, sapasağlam. E, ne olmuş?
Bizim Kemalist primatlar hemen teyakkuza geçti! Sanki Erdoğan, Cumhuriyet’in temelini atarken gecekonduları kendi elleriyle dizmiş, sanki her çarpık yapıyı o dikmiş gibi veryansın ediyorlar.
Bu tayfa, coğrafya bilmez, jeoloji bilmez, istatistikten bihaber, mühendislik desen hak getire! Yatay bina, dikey bina, depremle nasıl dans eder, zerre umurlarında değil.
Ama anason kokulu ağızlarını her açtıklarında “bilimsellik” diye böğürüyorlar. O an midem bulanıyor, anason kokusu burnumu yakıyor, cahilliklerinin o iğrenç taçlı hödüklüğüyle başa çıkamıyorum. Maalesef, memleketimde bu maganda sürüsü az buz da değil; sokak köpeği gibi, bir bakıyorsun burnunun dibinde bitivermiş!
Yahu, bir Atatürkçüye sütün beyaz olduğunu, geceyle gündüzün ayrı işler çevirdiğini anlatamadım ömrümce. Yıllar evvel, Hindistan’ın Mumbai’sinde, o meşhur banliyö trenine sarkıp ambiyans kovalarken aklıma düştü bu tipler. Kasara’dan Khopoli’ye, belki de Roha’ya kadar, vagon demirine tutunup sallanarak yolculuk etmek istemiştim. Yolda trene aval aval bakan inekleri görünce, birden bizim Kemalistler geldi aklıma.
Yüz yıldır insan haklarına, özgürlüklere, Türklüğe, Müslümanlığa, milli değerlere öylece bakıyorlar; ne bir şey anlıyorlar, ne de anlatabiliyorsun! Dedim ki kendi kendime, “Bu ineklere lokomotifi tarif etsem, acaba bizim Atatürkçülerden daha mı anlayışlı çıkarlar?” Güldüm, zira tren Roha’ya varınca atlayıp indim, keyfim yerindeydi. Ama o ineklerin ve Kemalistlerin beyninin “off” modu”nda olması, yolculuğu komediye çevirdi.
Şimdi, bu örümcek kafalı Kemalist yobazlara, (Kamçatka depremi üzerinden Erdoğan’a veryansın ederken) bir Mumbai ineğine anlatır gibi anlatayım:
Bak, hödük! Kamçatka dediğin yer, bomboş bir arazi. Kilometrekareye düşen insan sayısı mı? 0.67! Evet, “bir” bile değil, keko! Bizim asrın felaketi Şubat depreminde yerle yeksan olan şehirlerimize bak: Gaziantep’te 320, Hatay’da 310, Adana’da 160, Diyarbakır’da 120, Maraş’ta 81, Malatya’da 61 kişi kilometrekareye. Kamçatka’nın toplam nüfusu, İstanbul Bağcılar’ın üçte biri etmez! Üstelik Kamçatka, Türkiye’nin yarısından büyük, depremin vurduğu bölge ise Türkiye’nin bir buçuk katı.
Ve ne var biliyor musun? Hepsi yatay bina! Tek kat, hadi bilemedin iki kat. Sen, nüfus yoğunluğunu, toprak yapısını, P ve S dalgalarını, daha milyon tane parametreyi görmezden gelip devlete veryansın ediyorsun. Hani o ukala, hödük bakışlarınla “P ve S dalgaları ne?” diyeceksin şimdi, değil mi?
Anlatayım, ama bu bir insanın çıplak elleri ile atomu parçalamasından da zor, zira beynin “error 404” veriyor!
P dalgaları, sıkıştırma dalgalarıdır; katı, sıvı, her yerde yayılır. S dalgaları ise kesme dalgalarıdır, asıl yıkımı yapan bunlardır. Bu dalgadır kıyameti koparan.
Şubat depremi S dalgasıydı, anladın mı keko?
Tabii ki “Haaa?!” dedin, alışkınız bu cahil tepkilere.
Allah’ım, biz ne günah işledik? Dedelerimiz ne yaptı da bizi bu örümcek kafalı Kemalistlerle aynı çağda yaşattın? Yoksa bu, dünyada çekeceğimiz bir nevi cehennem azabı mı? Sırat’ı dörtnala koşturup geçmek için mi bu çile?
Benimki de züğürt tesellisi işte… Ama şükür ki, mümin kullarına bu yobazlara tahammül gücü verdin, ya Rab!
Bu Kemalist inekler, trene bakar gibi bakmaya devam etsin. Lokomotifi anlamaları mı? Hah, o ancak rüyalarında!