Kılıç ne zaman kanından çıkacak?

Tarihin her döneminde zulüm karşısında verilen mücadele, kılıcın kınından çıkışıyla simgelenmiştir. Ancak asıl mesele, kılıcın ne zaman kınından çıkacağı değil, çıktığında hangi hakikati koruyacağıdır. Aylardır aynı soruyu soruyoruz: Zulmün karşısında kılıç ne zaman kınından çıkacak? Herkes susuyor, herkes bekliyor. Fakat asıl tehlike, kılıcın çıkıp çıkmaması değil, çıktığında artık korunacak bir şeyin kalmamış olmasıdır.

Bugün Gazze’de, Batı Yaka’da, Filistin’in her bir parçasında mazlum bir halk var. Fakat uluslararası düzen, sessizliğiyle bu mazlumların feryadını bastırıyor. Göz göre göre bir coğrafya haritadan siliniyor; şehirler taş yığınına dönüyor, çocukların çığlıkları duvarlarda yankılanıyor. Aslında yankılanacak duvarda kalmadı ama sözün gelişi işte… Annelerin gözyaşları toprakla karışıyor, çocukların çığlıkları, mazlumların feryatları yeri göğü inletiyor.

Bugün Gazze yerle bir edilmiş, Batı Yaka parçalanmış, Filistin toprakları kuşatma altında. Uluslararası hukuk dedikleri şey kâğıt üstünde kalmış, insan hakları örgütleri sus pus olmuş, İslam dünyasının liderleri ise kendi tahtlarını koruma telaşına düşmüş. Dünya, bir milletin adım adım yok edilişini sadece seyrediyor. Bugün sorulacak soru nettir: Zulüm gözlerimizin önünde bu kadar açıktan yapılırken, hâlâ susmaya devam edecek miyiz; yoksa kılıç, gerçekten kınından çıkacak mı?

Evet, ya kılıç?

Filistin diye bir yer kalmadıktan sonra kınından çıksa neye yarar? Haritalardan silinmiş bir yurdu geri getirebilir mi? Katledilmiş çocukları diriltebilir mi? Çökmüş şehirlerin taşlarını yerine koyabilir mi? Hayır! Geç kalmış bir cesaret, sadece bir vicdan azabı, bir tarihi utançtır. Eğer bir gün kılıç kınından çıkacaksa, Filistin diye bir yer kalmadıktan sonra çıkmasının ne anlamı olacak? Yok edilmiş şehirlerin, göç ettirilmiş halkın ardından sergilenen bir cesaret, gerçekte geç kalmış bir pişmanlıktan başka ne olabilir?

Zalim tankıyla, uçağıyla, bombasıyla saldırırken, mazlumun eline sadece taş tutuşturulmuş. Ama esas utanç, milyonlarca Müslümanın elinde imkân varken kılını kıpırdatmamasıdır. Sözde “liderler” “emirler-sultanlar” “ümmetin temsilcileri”, kendi iktidarlarının bekası için susarken, hatta bir kısmı ihanet edip zalimle işbirliği yaparken, Filistin’in her karışı kanla sulanıyor. Kılıcın şerefi, zulüm topraklara kök salmadan, masumların sesi susmadan ortaya çıkmasıyla mümkündür. Bir halk yeryüzünden silindikten sonra, kılıcın kınından çıkışı sadece bir sembol, bir boş kahramanlık olur. Oysa gerçek yiğitlik, mazlumun varlığını korumak için zamanında harekete geçmekle ölçülür.

Bugün milyon değil, milyarların sorduğu soru şudur: Kılıç, mazlumlar hâlâ hayattayken mi kınından çıkacak; yoksa yitip giden bir vatanın hatırasını süslemek için mi? ve yine milyarlar şunu bekliyor: Kılıç kanından çıkacaksa, bugün çıkmalı, şimdi çıkmalı. Çünkü yarın çok geç olabilir. Yarın Filistin diye bir yer kalmazsa, kılıcın şakırtısı sadece boş bir gösteri, tarihe yazılacak acı bir aldanış olur.

Zulüm; tüm insanlığın gözleri önünde, canlı yayında bu kadar açıktan yapılırken, hâlâ susmaya devam edecek miyiz; yoksa kılıç, gerçekten kınından çıkacak mı? Bugün Gazze yanıyor. Batı Yaka kuşatma altında. Filistin haritadan silinmeye çalışılıyor. Dünya susuyor. Batı, zalime silah ve para taşıyor. Doğu, üç maymunu oynuyor. İslam ülkelerinin yöneticileri ise sadece koltuklarının derdinde.

Kılıç kanından çıkacaksa, bugün çıkmalı, şimdi çıkmalı. Çünkü yarın çok geç olabilir. Yarın Filistin diye bir yer kalmazsa, kılıcın şakırtısı sadece boş bir gösteri, tarihe yazılacak acı bir aldanış olur. Kardeşlerimiz katledildikten, şehirler yerle bir edildikten, “arz-ı mevu’d” hezeyanıyla topraklarımız işgal edildikten sonra kılıç kınından çıksa neye yarar? Filistin kalmadıktan sonra gösterilecek bir cesaret, cesaret değildir!

Geç kalmış bir girişim, ancak bir utançtır!

Bugün iki milyarlık bir ümmet var. Yüz milyonlarca Müslümanın elinde güç var, imkân var, kaynak var. Ama irade yok! İşte asıl felaket budur. Mazlum taşla direniyor, kanıyla canıyla direnir, ümmetin orduları ise saraylarının duvarlarını koruyor. İşbirlikçi emirlerin-sultanların, zalim diktatörlerin saltanatlarını koruyor.

Biz susarsak, biz beklersek, biz erteleye erteleye avunursak bilin ki yarın çok geç olacak. O zaman ne Gazze kalacak, ne Kudüs, ne de ümmetin onuru.

Bu yüzden sesleniyoruz:

Kılıç, bugün kınından çıkmalı!

Adalet, şimdi haykırılmalı!

Zulüm, derhal durdurulmalı!

Zalimlerde hesap sorulmalı!

Yoksa yarın tarih bizi yazmayacak; lanetle anacak!

Mazlumun kanı yerde kalmamalı! Kudüs sahipsiz değildir! Ümmet, zincirlerini kırmalıdır!