Kurban Bayramı: Uğruna Ser Verilen Sır

Dünya, insan için bir imtihan yurdu. Her ne kadar olması gerekenden daha fazla sahiplenmiş olsak da gelimli gidimli dünyanın gelmiş ve gitmekte olan misafirleriyiz. İşte bu imtihan dünyasında sınamaların en ağırı hiç şüphesiz peygamberlerin payına düştü. Peygamberler, en ağır imtihanlardan geçerek Allah’ın bu yüce lütfuna mazhar oldular. Ve pek çok peygamber kendi evladıyla imtihan edildi. Yani ağır imtihanların içinden en ağır olanlarıyla. 

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem, can parçası Kabil ile sınandı. Kabil kıskançlık yüzünden kardeşi Hâbil’i öldürdü. Allah’a iman etmesini ve kendisiyle birlikte gemiye binmesini istediği oğlu, Hz. Nuh’un davetini reddetti ve babasının gözleri önünde suda boğulanlardan oldu. Hz. İbrahim, Rabbinden bir evlat dileyince, Allah ona güzel İsmail’i verdi. Dünyanın en ağır imtihanını sinesinde taşıyan İsmail’i. Bu ilahi sınama Kuran-ı Kerim’de şöyle anlatılır;

“Bunun üzerine kendisine akıllı ve iyi huylu bir erkek çocuğu olacağını müjdeledik. Çocuk, babasıyla beraber iş güç tutacak yaşa gelince babası ona, “Yavrucuğum” dedi. “Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm; düşün bakalım sen bu işe ne diyeceksin?” Dedi ki: “Babacığım! Sana buyurulanı yap; inşallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.” Her ikisi de (ilâhî buyruğa) teslim olunca ve babası onu yüzüstü yatırınca, “Ey İbrahim! diye ona seslendik; tamam, rüyanı gerçekleştirmiş oldun.” İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz. Bu, kesinlikle apaçık bir imtihandı. Biz, (oğlunun canına) bedel olarak ona iri bir kurbanlık verdik (Saffât Suresi; 101, 102, 103, 104, 105, 106 ve 107. Ayetler).

Hz. İbrahim’in uğruna biricik evladını kurban ettiği; Hz. İsmail’in uğrunda ser verdiği sır ne idi?

Hz. İbrahim’in yavrusunu, ciğerparesini kurban edebilmesine; Hz. İsmail’in ise uğrunda ser vermesine sebep olan sırrı aynıydı. Aslında baba ve oğulun sırrı ortaktı. Onları insanlık tarihinin bu kırılma noktasında bir araya getiren ve ölümsüzlüğe yücelten sır; Allah’ a olan sarsılmaz imanlarıydı. Bu sarsılmaz iman sayesinde her şeyden dahi canlarından vazgeçebildiler. Anlık ve basit zevklerinden bile ödün veremeyen modern insanın anlamakta zorlandığı ve belki de anlayamadığı, kavrayamadığı cihanşümul bir hakikat.

İşte o günden beridir, her kurbanda ve her Kurban Bayramı’nda milyonlar, bugün milyarlarca insan Hz. İbrahim’i ve Hz. İsmail’i hatırladı; onların sırrına vakıf oldu. Allah Hz. İsmail’in teslimiyetine karşı ona ölümsüzlüğü verdi. Aradan geçen binlerce yıla rağmen hala anılan ve özlenen Hz. İsmail; dönmekten yorulmuş dünya dönmeye devam ettiği müddetçe rahmetle, özlemle ve hayretle anılmaya devam edilecek.

Bu ilahi ve ibretlik vakıa insanlar, bilhassa Müslümanlar için alınması gereken derslerle dolu. Gelin ve kendimize samimi bir soru soralım. Bugün uğrunda canımızı değil, yalnızca basit gündelik alışkanlıklarımızı ve konforumuzu feda edebileceğimiz bir sırrımız var mı? Her şeyin alenen gösterildiği ve konuşulduğu sosyal medya çağında insanın bir sırrının olması ve bir sır uğruna modern alışkanlıklarını feda etmesi belki de büyük bir beklentidir.

Sözlerim nihayete ererken, Filistin’deki, Doğu Türkistan’daki, Myanmar’daki, Yemen’deki; şarktaki ve garptaki tüm kardeşlerimizin ıstırabının son bulmasını niyaz ederim. Kurban Bayramınızı tebrik eder, dünya imtihanına İbrahimî bir nazar ve İsmail’i bir teslimiyet ile bakabilmeyi; bakabilmenizi niyaz ederim. Sözlerime Fuzuli’nin dizeleriyle son veriyorum;

“Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem îyd için,

Dem be dem saat be saat men senin kurbanınam…”

(İnsanlar, yılda bir defa kurban keserler ibadet için,

Ben ise her an ve her saat senin için kurban olurum).

Vesselam…