Yüce yaradan sapkın insanların yada kavimlerin başlarına gelenleri Kur'an-ı Kerim'de bizlere bildirmiştir. Bunlardan en bilindik kavim olan ''Lut kavmi''nin yaşadığı sapkınlık neticesinde başlarına gelen helaktan bahsetmiş ve ibret almamamızı öğütlemiştir. İnsanlar sapkın kavimlerin başlarına gelenleri merak ediyor ve yüce kitabımızdan araştırıyorlar. Biz de bu haberimizde sizlere Lut kavminin başına gelenlerden bahsedeceğiz. Peki Lut kavmi neden helak oldu?
Lut kavmi, özellikle lutîlikle, erkek erkeğe tatmin yolunu seçmekle meşhur olmuştur. Hz. Lut'un bütün ikazlarına rağmen bu işten vazgeçmemişlerdir. Konunun özetini Kur'an'dan takip edelim:
"Elçilerimiz, yakışıklı birer delikanlı suretinde Lut'un yanına gelince, onların melek olduğunu henüz bilmeyen Lut, kadınları bırakıp erkeklere yönelen sapık hemşerilerinin bu gençleri taciz edeceğinden korkarak, onlardan dolayı üzüntü ve endişeye kapıldı. Misafirlerini koruyacak gücü olmadığını görerek onlar yüzünden içi daraldı ve kendi kendine, "Bugün çok çetin bir gün olacak!" dedi.
Bu arada, şehre gelen yabancıların Lut'un evinde misafir olduğunu haber alan kavmi, sapık arzularının kamçılamasıyla, adeta kudurmuş bir halde koşarak Lut'un kapısına dayandılar. Zaten öteden beri böyle çirkinlikler yapmayı adet haline getirmişlerdi.
Lut, "Ey kavmim!" dedi, "İşte kızlarım; onlarla evlenip meşru ve doğal yollarla arzularınızı tatmin etmeniz, sizin için erkeklere yönelmekten çok daha temizdir. Öyleyse, Allah'tan korkun da misafirlerime tacizde bulunarak beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu sizin?"
Buna karşılık onlar, "Sen de gayet iyi bilirsin ki, bizim senin kızlarında gözümüz yok. Çünkü kadınlarla ilgilenmiyoruz biz. Sen aslında bizim ne istediğimizi pekala bilirsin!" dediler.
Bu azgın topluluk karşısında tamamen çaresiz kalan Lut, "Ah, keşke size karşı koyabilecek gücüm olsaydı yahut şerrinizden korunabileceğim sağlam bir kaleye sığınabilseydim!" dedi. Şehre sonradan yerleşen bir yabancı olduğu için, kendisini savunacak kabile desteğinden yoksundu. İşte, Lut Peygamber'in üzüntüsü doruk noktasına ulaşmıştı ki:
Sonunda melekler gerçek kimliklerini ortaya koyarak, "Ey Lut!" dediler, "Bizler Rabb'inin elçileriyiz. Artık korkmana, üzülmene gerek yok! Çünkü onlar senin kılına bile dokunamazlar! Zaten kısa bir zaman sonra hepsi helak edilecektir! Bunun için, gecenin bir vaktinde ailenle birlikte şehri terk etmek üzere yola çık. İçinizden hiç kimse kafirlerle birlikte olma özlemiyle geriye dönüp bakmasın! Ancak karın hariç; çünkü o, zalimlerin yanında kalmayı tercih edecek. Bu yüzden de, onların başına gelecek olan azap, onun da başına gelecek. Onların helak edilme zamanı sabah vaktidir; sabah vakti de yakındır, değil mi?"
Ve nihayet Sodom şehri için helak emrimiz gelince, Lut'u ve ailesini oradan çıkardık, sonra korkunç bir sarsıntıyla oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine, ateşte pişip sertleşmiş kızgın taşları sağanak sağanak yağdırdık.
O taşlar, öyle tesadüfen yağmadı onların başına. Aksine her bir taş, Rabb'inin katında işaretlenmiş ve zalimleri cezalandırmak için özellikle gönderilmişti. Ve siz ey insanlar! Kendinizi benzer bir felaketten uzak sanmayın! Zira bu tür cezalar, zalimlerden hiç de uzak değildir. Allah zaman zaman bela ve musibetler göndererek insanları uyaracaktır. (Hud, 11/77-83; Kısa tefsirli Kur'an meali).
Bu ümmetin kavimlerinin bütün bütün helak olmaması, Hz. Muhammed (a.s.m)'in yaptığı ve kabul olmuş duasının bir sonucudur. Bununla beraber, ahir zamandaki artan kötülüğe paralel olarak Allah'ın gazabını gösteren felaketler de çok artmıştır. Bugün, depremler, seller, tufanlar, tusunamiler, hortumlar, kasırgaların helak ettiği insan sayısı, eski kavimlerin kat kat üstündedir. Fakat, eski kavimlerde olduğu gibi, bugün de bu musibetleri tesadüflere vererek, normal birer doğa olayı diyerek işin içinden çıktığını zannedenler var. "Deprem Allah'ın bir uyarısıdır" diyenler ceza görmüşse, bunun altında yatan sebep, olan felaketi, suç-ceza ilişkisinden uzaklaştırıp tesadüflere havale etme gayretlerinin varlığıdır.
Lut, kavmine dedi ki: "Alemlerde, sizden önce hiç kimsenin yapmadığı 'fahşayı' (hayasızlığı) mı yapıyorsunuz? Gerçekten siz, kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz, 'müsrif'(haddi aşan) bir kavimsiniz."
Lut Kavmi'nin cevabı: "Bunları, yurdunuzdan sürüp çıkarın, muhakkak bunlar, temiz kalmak isteyen insanlardır." demekten başkası olmadı.
Bunun üzerine Biz, karısı dışında, (Lut'u) ve ailesini kurtardık; (karısı) ise, helake uğrayanlardan oldu. Ve onların üzerine, bir (azap) sağanağı yağdırdık. Bak! Mücrimlerin(suçluların) akıbeti nasılmış?
[ARAF(7)/80-84]
İbrahim'den korku gidip, ona müjde gelince; Lut Kavmi konusunda, Bizimle mücadele etti (tartıştı). Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, çok duygulu ve (Allah'a) yönelen biriydi. "Ey İbrahim, bundan vazgeç. Muhakkak, Rabb'inin emri ve geri çevrilmeyecek bir azap, onlara gelmiştir."
Elçilerimiz Lut'a geldiği zaman, bundan hoşlanmadı, göğsü daraldı ve dedi ki: "Bu, zor bir gün."
(Lut'un) kavmi, (Lut'a) doğru koşarak geldi. Onlar, daha önceden kötülükler yapıyorlardı.
(Lut) dedi ki: "Ey kavmim, bunlar benim kızlarım, sizler için daha temizdir. Allah'tan korkun ve beni misafirlerim önünde küçük düşürmeyin. Sizin içinizde reşit(doğru düşünen) bir adam yok mudur?"
Dediler ki: "Şüphesiz sende biliyorsun ki, kızlarında bizim bir hakkımız yoktur. Gerçekte sen, bizim ne istediğimizi biliyorsun."
(Lut) dedi ki: "Keşke size yetecek bir gücüm olsaydı veya sağlam bir yere dayanabilseydim."
(Elçiler) dediler ki: "Ey Lut, biz Rabb'inin elçileriyiz. Onlar, elbette sana ulaşamazlar. Gecenin bir kısmında, ailenle birlikte yürü. Sizden bir kimse, dönüp geriye bakmasın. Ancak senin karın başka (o bakacak). Muhakkak, onlara isabet edecek olan, ona da isabet edecektir Onlara vaad olunan (azap), sabah vaktidir. Sabah vakti yakın değil midir?"
(Böylece) emrimiz geldiği zaman, oranın üstünü altına çevirdik ve üzerlerine arka arkaya (Ana Kitap'ta) yazılı taşlar yağdırdık. Bu helak taşları, Rabb'inin Katı'nda işaretlenmiştir ve bunlar zalimlerden uzak değildir.
[HUD(11)/ 74-83]
(İbrahim) dedi ki: "Ey elçiler, konuşmanız(işiniz) nedir?"
(Elçiler) dediler ki: "Muhakkak biz, suçlu-günahkar bir kavme gönderildik. Ancak Lut Ailesi müstesna. Biz şüphesiz, (Lut Ailesi'nin) hepsini kurtaracağız. Ancak onun karısı müstesna, o helak olanlardan olacaktır."
Ne zaman ki elçiler, Lut Ailesi'ne geldiler, (Lut) dedi ki: "Muhakkak sizler, tanınmamış bir topluluksunuz."
(Elçiler) dedi ki:"Bilakis biz sana, onların, (seninle) tartıştıkları şeyle(tehditle) geldik. Sana hakkı(vaadedileni) getirdik. Şüphesiz biz, doğru söyleyenleriz. Aileni, gecenin bir kısmında yürüt, sen de onların arkasından git ve sizden bir kimse, arkasına bakmasın. Emrolunduğunuz yere gidin."
Ve onlara şu emri verdik: "Sabaha çıkarlarken, muhakkak onların arkası kesilecektir."
Şehir halkı, birbirlerine müjdeleyerek geldi. (Lut onlara) dedi ki: "Bunlar benim misafirlerim, (lütfen) beni utandırmayın! Allah'tan korkup (sakının) ve beni küçük düşürmeyin."
Dediler ki: "Biz seni, herkese (karışmaktan) men etmedik mi?"
(Lut) dedi ki: "Eğer yapmak istiyorsanız, işte bunlar, benim kızlarım."
Ömrüne andolsun ki, muhakkak onlar, sarhoşlukları içinde şaşkındılar.
Onları(Lut Kavmi'ni), doğu yönünden 'sayha'(kuyruklu yıldız) yakaladı.
Arkasından, (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine, (Ana Kitap'ta) yazılı taşlar yağdırdık.
Muhakkak bunda, 'araştırıp, düşünenler için' ayetler (deliller) vardır.
Muhakkak (o kavmin yurdu), bir yol üstünde kalıcıdır.
Şüphesiz bunda, iman edenler için ayetler(deliller) vardır.
[HİCR (15)/ 57-77]
Lut ki, ona, hüküm ve ilim verdik. Ve onu, amelleri habis(kötü) olan kavimden kurtardık. Şüphesiz onlar, kötü ve fasık bir kavimdi.
Onu(Lut'u), rahmetimize soktuk. Muhakkak o salihlerdendi.
[ENBİYA(21)/74-75]
Lut Kavmi, elçilerini yalanladı.
Kardeşleri Lut, onlara dedi ki: "Sakınmıyor musunuz? Muhakkak, ben sizin için emin(güvenilir) bir elçiyim. Artık Allah'tan korkup(sakının) ve bana itaat edin. Buna karşılık, ben sizden bir ücret istemiyorum. Şüphesiz ücretim, ancak alemlerin Rabb'ine aittir. Siz, insanlar (arasında), erkeklere mi gidiyorsunuz? Rabb'inizin, sizler için yaratmış bulunduğu, eşlerinizi bırakıyorsunuz. Bilakis, sizler haddi aşan bir kavimsiniz."
Dediler ki: "Ey Lut, şayet vazgeçmezsen, (elbette) sen (sürülüp) çıkarılanlardan olacaksın."
(Lut) dedi ki: "Muhakkak ben, sizin bu yaptığınıza buğz edenlerdenim. Rabb'im, beni ve ailemi, bunların yaptıklarından kurtar."
(Bunun üzerine) onu ve ailesini toptan kurtardık.
Ancak yaşlı bir kadın müstesna.
Sonra, geride kalanları yerle bir ettik.
Ve üzerlerine, bir yağmur yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür.
Şüphesiz, bunda bir ayet(delil) vardır. Ancak onların çoğu iman etmiş değillerdir.
Ve muhakkak, senin Rabb'in, Aziz(şerefli) ve Rahim(acıyan) dır.
[ŞUARA (26)/160-175]
Lut da, kavmine demişti ki: "Sizler 'göz göre göre' 'fahşa'(sapkınlık) mı yapıyorsunuz? Siz gerçekten, kadınları bırakıp da, şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Bilakis, cahil bir kavimsiniz."
(Lut) Kavmi'nin: "Lut Ailesi'ni, yurdunuzdan çıkarın, muhakkak onlar temiz kalmak isteyen insanlardır" demekten başka cevabı olmadı.
Biz de, onu ve ailesini kurtardık, karısı müstesna. Onu, helak olanlardan takdir ettik. Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür.
[NEML (27)/ 54-58]
Lut, kavmine dedi ki: "Siz gerçekten, sizden önce alemler içinde, hiç kimsenin yapmadığı 'fahşayı' (sapkınlığı) mı yapıyorsunuz? Siz, erkeklere yaklaşarak, yol keserek ve meclislerinizde çirkinlikler mi yapıyorsunuz?"
(Bunun üzerine) kavminin cevabı: "Şayet doğru sözlü isen, bize Allah'ın azabını getir" demekten başkası olmadı.
(Lut) dedi ki: "Rabb'im, müfsid(bozguncu) bu kavme karşı, bana yardım et!"
Elçilerimiz, İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki:"Muhakkak, biz bu yurdun halkını helaka uğratacağız. Şüphesiz onun halkı zalimdir."
(İbrahim) dedi ki:"Orada Lut da vardı."
Dediler ki:"Orada kimin olduğunu, Biz daha iyi biliriz. Elbette onun karısı dışında, onu ve ailesini kurtaracağız. O(kadın), helak olanlardan olacaktır."
Elçilerimiz, Lut'a geldikleri zaman, o onlara karşı kötüleşti ve içi daraldı.
Dediler ki:"Korkma ve hüzne kapılma! Karın dışında, seni ve aileni muhakkak kurtaracağız. O ise, helak olacaktır."
Şüphesiz Biz, 'fasık'(suçlu-günahkar) olmaları sebebiyle, bu yurt üzerine, 'gökten kötü bir azap' indireceğiz. Muhakkak, Biz akledebilecek bir kavim için, orada apaçık bir ayet (delil) bıraktık.
[ANKEBUT (29)/28-35]
Muhakkak Lut da, elçilerdendir.
O zaman Biz, onu ve ailesini toptan kurtarmıştık.
Ancak 'yaşlı bir kadın' ise helak oldu.
Sonra, geride kalanları yerle bir ettik.
Muhakkak siz, onlara, gündüzleyin,
Ve geceleyin uğruyorsunuz. Akletmiyor musunuz?
[SAFFAT(37)/133-138]
(İbrahim) dedi ki: "İşiniz nedir ey Elçiler(Melekler)?"
Dediler ki: "Muhakkak biz, mücrim(suçlu) bir kavme gönderildik. Onların üzerine çamurdan taşlar yağdıracağız. (Bu taşlar), müsrifler için Rabb'inin indinde işaretlenmiştir. Mü'minlerden orada bulunanları da çıkaracağız. (Ancak) biz orada, bir evden başka müslüman bulamıyoruz."
Ve Biz orada, elim azaptan korkanlar için de bir ayet(delil) bıraktık.
[KAF(51)/31-37]
Muhakkak, Şi'ra (yıldızı)nın Rabb'i O'dur.
Şüphesiz, önce gelen Ad (Kavmi'ni), O(Allah), yıkıma uğrattı.
Ve Semud'u da bırakmadı.
Daha önce Nuh Kavmi'ni de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.
Altı üstüne gelen (Lut Kavmi'ni) de, O (Şi'ra ile) yerin dibine geçirdi.
Örten, (Lut kavmini) örttü-kapladı.
[NECM (53)/ 49-54]
Lut Kavmi, uyarıları(korkutmaları), yalanladı.
Biz de, onların üzerine 'taş-dolu kasırgası' gönderdik, Lut Ailesi müstesna. Onları seher (tan) vakti kurtardık.
Tarafımızdan bir nimet(lütuf) olmak üzere. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
Muhakkak (Lut), 'şiddetli yakalayışımızla' onları uyarmıştı.
Ancak onlar, bu uyarıları, kuşkuyla karşılayıp-yalanladılar.
(Gerçekten) onlar, (Lut'un) misafirlerinin peşine düştüler. Biz de onların gözlerini söndürüp, kör ettik. "Azabımı ve uyarımı tadın!"
Muhakkak onları, sabah erkenden, 'kararlı bir azap' yakaladı.
Azabımı ve uyarımı tadın!
[KAMER (54)/ 33-39]
Allah, Hakkı örtenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de, kölelerimizden salih olan bu iki kölemizin, nikahları altındaydı; (ancak) o ikisine ihanet ettiler. Bu iki kadına, (eşleri), Allah'tan (hiçbir) şeyle, yarar sağlayamadılar. Ve bu ikisine de, "ateşe girenlerle beraber ateşe girin" denildi.
[TAHRİM (66)/10]